Esin lokantada, cam kenarındaki masada otururken düşünceli duruyordu. Gizem'le buluşmasının üstünden bir hafta geçmişti. Dokunulmazlığı kaldırılan Gizem içeriye atılmış, destekçileri günlerdir bunun demokrasiye aykırı bir hareket olduğu gerekçesiyle barışçıl eylemler, yürüyüşler gerçekleştiriyordu. Halkın oyuyla destelenen ve meclise sokulmuş insanların polis müdahalesine maruz kalması onlara göre kabul edilebilir değildi.
Tüm bunlar Esin'in kafasını oldukça karıştırmış, yapılan yanlışları göz ardı etmekten yorulmuştu. Bu sabah yapılan yürüyüşte eylemcilerin ne bir kamu binasına ne de bir insana zarar vermemesine rağmen polisin biber gazıyla, tomalarla müdahalesi sonucu yaralananlar olmuştu. Eylemler sadece başkentte yapılmasına rağmen yavaş yavaş başka şehirlere de yayılmaya başlamıştı. Sokaklar karışmaya başlamıştı. Esin yorulmuştu tüm bunlardan, bunlara ortak olmak istemiyordu. Ama bir çıkış yolu da bulamıyordu.
Elindeki kadehi bir kere içmemiş, geldiğinden beri elinde salıyordu. Yemeğine dokunmamış, gözünü deniz manzarasından çekmiyordu. Oturduğu andan beri yüzünde tek bir mimik değişimi olamamıştı. Gergindi, bunu onu hiç tanımayan biri dahi fark ederdi. Lokantanın diğer ucundaki çağrı da fark etmişti. Bir sorun olduğu belliydi fakat çağrı ne olduğunu çözememişti. Ve gecenin başından beri bir kere bile göz göze gelmemişlerdi. Çağrı bunun tesadüf olduğunu düşünüp üstünde durmamıştı, zira ona bakmaması görmemesi zaten işine gelirdi. Acaba bu görmezden gelmenin bilinçli yapıldığını bilse aynı şekilde düşünür müydü? Esin onu fark etmişti. Günlerdir peşinde olduğunu anlamıştı. Ve bu onu çok sinirlendirmişti. Şu an bu sakinliğinin sebebi ise kontrol edemediği öfkesi yüzünden yanlış bir şey yapmak istememesinden kaynaklanıyordu.
Esin bir süre daha oturduktan sonra aniden kalktı. Hızlı kalkışı yüzünden sandalyenin ayakları havalanıp yere çarpmıştı. Bunu fark eden çağrı hem şaşırmış, hem de gerilmişti. Esin'i bu kadar sinirli gördüğünü hatırlamıyordu. Ne olmuştu ona? Göze batmamak için eline mönüyü aldı ve incelemeye başladı. Esin doğrudan lavabolara doğru gitmiş, etrafında kimsenin olmadığından emin olduğunda duvardaki yangın alarmına vurmuştu. Lokantanın büyük salonunda yankılanan sesle herkes ayaklanmıştı.
Esin yeniden salona gitmiş, kör nokta olduğundan emin olduğu ve o kargaşada araya kaynayan masalardan birine gidip bardaktaki şarabı masaya dökmüştü. Cebinden çıkarttığı çakmağı yakıp masaya atmış, masa örtüsünün hızla alev almasıyla birkaç adım geriye gitmişti. Birkaç saniye sonra alev diğer masaya sıçramıştı. İnsanlar hızla lokantayı boşaltırken garsonlardan biri koşarak yangın tüpünü arıyordu, esin'in onu camdan attığını bilmeden. Bir türlü tüpü bulamayan garson da koşarak çıkanlar kervanına katılmıştı.
Esin ise o sırada buranın tek çıkışı olan kapının yanında, görünmeyeceği bir yerde duvara yaslanmış bekliyordu. görevliler dahil neredeyse herkes çıkmıştı, içeride son birkaç kişi kalmıştı. Ki onlardan biri de Çağrı'ydı. Gözleri esin'i arıyordu ama bir türlü bulamıyordu. Dışarı çıktığını düşünerek çağrı da çıkacakken Esin yaslandığı duvardan ayrıldı ve önüne geçti.
Çağrı durmak zorunda kaldı. Onu görmesiyle bocalamıştı, neler oluyordu burada? Karşısındaki esin diğer günler gördüğü esin değildi. Gözlerindeki öfke alenen görünüyordu. Çağrı gerilmişti, belli etmeden yeniden kapıya yöneldiğinde Esin kolundan tuttu ve geriye itikledi. Çağrı şaşkınca ''N'apıyorsun sen?'' dediğinde Esin çenesiyle kapının yanındaki sandalyeyi işaret etti, ''Otur!'' dedi.
Çağrı bir arkasındaki yanan masalara baktı bir de Esin'e. Bu rahatlığı tüm bunları onun yaptığını gösteriyordu. Çağrı dehşete düşmüştü, bu yaptığı kundakçılıktı! Bu kız kesinlikle delirmişti. Çağrı sinirle Esin'i itikleyip ilerledi. Beklemediği hareketle yana sarsılan kadın dengesini korudu ve belinden çıkarttığı tabancayı hızla çıkışa ilerleyen Çağrı'ya çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Suç
Science FictionYıllar önce, ülkemiz ciddi bir savaş içerisindeydi. Askeri olarak zayıf olduğumuzdan savaşı hazin bir şekilde kaybediyorduk. İnsanlar ölüyor, ülkemiz duraklama noktasından çöküşe doğru hızla ilerliyordu. İnsanlar bu duruma bir çözüm ararken bilim in...