"İnsanlar bir bok bilmiyor."
FB Jones'un sesinin tonu ciddiydi. Bir parça incinme sezdin ve adil olmak gerekirse, incinmeye ve ihanete uğramaya hakkı vardı.
FP Jones ile aranızdaki ilişki karmaşıktı.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Riverdale'e döndüğünde başladı, ki bu yaklaşık dört ay önceydi. Elbette FP Jones'u bundan çok önce biliyordun. Senin sıkıcı memleketinde FP'yi bilmeyen kimse yoktu.
İlişkiniz aniden başladı. Alkol ve onunla birlikte gelen adrenalinle başladı. Ancak, yavaş yavaş daha fazla şeyler oldu. Gerçi ikiniz de kabul etmek istemediniz.
Arkadaşların FP ile olan tuhaf ilişkinizi sorgulamaya başladı. Aniden, hayatındaki her insan FP'yi kötü bir adam olarak gördü. Onu tamamen iyi olmayan, sınırda tehlikeli biri olarak gösterdiler.
İçten içe, suçlamaların hiçbirinin doğru olmadığını biliyordun. Ama vücudunda dolaşan duygular çok bunaltıcı oldu ve sen pes ettin.
Hayatındaki herkesin etkisiyle, bağlılık korkun seni FP ile şuan ki halinize getirdi.
Kara bulutlar var olmayan güneşi kapladı, beraberinde belirsizlik ve muazzam bir karanlık getirdi.
FP, kapıya vuruşunu duyar duymaz kapısını açtı. Sanki geleceğini biliyormuş gibi. İçeri girmeni istedi ama girmedin çünkü bunu yaparsan ikinizin soyunacağını biliyordun. Bunun yerine arkadaşlarının FP hakkında söylediği her şeyi ağzından kaçırdın.
Dürüst olmak gerekirse, bu senin açından oldukça düşüncesizceydi ama sen düşünmeye fırsat bulamadan kelimeler dudaklarından döküldüğü için buna engel olamadın.
Yaşlı yılan kapıda durup, kollarını kavuşturmuş, söylediğin her şeyi dikkatle dinliyordu. Yüzündeki ifade boştu.
İkiniz kısa bir an için gözlerinizi kilitlediniz ve ona karşılık vermediği küçük bir gülümseme göndermeden edemedin.
"İnsanlar bir bok bilmiyor, Y/N."
"Bak-" diye başladın ama o başını sallayarak sözünü kesti. "Bunu bitirmek istiyorsan bitir. Ama bu kadar kolay pes etmeyeceğim."
Nefesini tuttun, gergin bir şekilde tişörtünün altını çekiştirdin.
FP, seni yoğun bir şekilde izledi. Kanı kaynıyordu, öfkesi vücudunun her santimini doldurdu. Ancak bunu göstermek istemedi çünkü bu sadece herkesin onun hakkında söylediklerini kanıtlayacaktı.
Zaten umursadığı için de değildi.
Tek umursadığı sensin ve tek istediği onun hakkında herkesten farklı düşünmendi.
"Sana söyledikleri gibi olmadığımı kanıtlayacağım." Birkaç dakikalık ıstırap verici sessizliğin ardından sonunda konuştu.
Gözlerin biraz büyüdü, şaşırdın. Sadece gitmeni isteyeceğini düşünmüştün.
"Onlara yanıldıklarını kanıtlayacağım." Dudaklarının etrafında arsız bir sırıtış belirdi. "Senin için."
Ne diyeceğini bilemedin, sadece başını salladın. FP kesin olarak bildiğin inatçı bir adamdı. Bir şeyi yapmayı kafasına koyduğunda geri dönüşü yoktu. Ve bunu sana kanıtlamak istediğinden oldukça emin görünüyordu.
"FP iyi bir adam olduğunu kanıtlayamazsın."
Ellerini, senin omuzlarına koyarak bir adım daha yaklaştı.
"Ah evet yapabilirim bebeğim." Yavaşça alnını öptü. FP için garip bir şey ama senin için harika hissettirdi.
Sonraki birkaç gün boyunca FP, seni farklı hissettirmek, onun hakkındaki fikrini değiştirmeni sağlamak için düşünebildiği her şeyi denedi.
Deri ceketini kot ceket için terk etti. İnce bir hareketti ama otomatik olarak onu daha iyi gösteriyordu.
İkinizin birlikte çalıştığı Pop's'taki vardiyasına zamanında gelmeye başladı. Bu nedenle, artık tuhaf bahaneler ve yalanlar yoktu, sadece olumlu bir gülümseme ve nazik bir 'merhaba' vardı.
Gün geçtikçe daha kibar bir hale geldi artık bildiğin ürkütücü yılan değildi. Günlerinden, geçmişinden bahsetti. Hatta seni hayatın hakkında sorguladı ve şimdiden epey bir şey biliyor gibiydi. Bu, ona hikayeler anlattığın zaman gerçekten dinlediği anlamına geliyordu.
Ayrıca artık nefesinde veya kıyafetlerinde bira kokusu yok. Ya da herhangi bir alkol. Onun mantıklı olduğunu düşünerek kendi kendine gülümsedin.
Bunlar yakışıklı yılanı nasıl algıladığın üzerinde büyük bir etki yaratan küçük şeylerdi.
O gün çalışmayacak olsa bile, tüm vardiyalarından sonra seni eve kadar bıraktı. Düşünceli, nazikti. Kötü olsa bile tüm şakalarına güldü. Sen başlatmadıkça, fiziksel temas kurmak için elinden geleni yapmadı.
Ve bir süre sonra, sen yaptın.
Yine bir gece vardiyanız bittikten sonra, ikiniz yan yana derin bir sohbetin içinde yürürken görünürde dışarıda kimse yoktu.
Evini kapısına ulaştıktan sonra tüm vücudunu FP'ye çevirdin. Sana gülümsüyordu. Ve bu onun her zamanki gülümsemesi değildi, bu gülümseme farklıydı. Sıcak, nazik ve davetkardı.
"FP demeliyim ki... beni yanılttın."
Gülümsemesi daha da büyüdü.
"Sözümün eri biriyimdir." Sesinin tonu rahatlatıcıydı.
Gözlerinizi kilitlediniz. Artık ikiniz de geleceği biliyordunuz. Yüzünü daha yakına çekmeden ve dudaklarınız buluşmadan önce utangaç bir bakış.
Havada yürüyormuş gibi hissettin. Saf bir sihirdi, önceki karşılaşmalarınızdan hiçbirine benzemiyordu. Dudaklarının seninkiyle birleşme şekli, kaderinde birlikte olmak olan iki yapboz parçası gibi. Dudakları sıcak ve hayal edebileceğinden daha yumuşaktı.
FP nefesini tutarak yavaşça uzaklaştı.
Kolları şimdi beline sarılıydı ve seni sıcak bir kucaklamanın içine çekiyordu. Sen onun boynuna başını sokarken, o başını seninkine yaslıydı.
Gülümsediğini söyleyebilirdin.
"Sanırım seni iyi bir adam olduğuma ikna ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑴𝒖𝒍𝒕𝒊𝒇𝒂𝒏𝒅𝒐𝒎 𝑰𝒎𝒂𝒈𝒊𝒏𝒆𝒔 ‖ 𝑻𝒓𝒂𝒏𝒔𝒍𝒂𝒕𝒊𝒐𝒏
FanfictionÜnlüler ve dizi/film karakterleri ile hayal et kitabıdır. Kitap ile ilgili her şey ilk bölüm olan ''UYARI'' bölümünde var, dikkat ederseniz sevinirim. Bölümlerin bazıları çeviri bazıları ise bana aittir. #1 - 13reasonwhy #1 - euphoria #1 - multifand...