Hayır Bu Gerçek Olamaz...

23 3 0
                                    

Cumartesi_03/09/2022
Neden mutluyum? Acaba özel güçlere sahip olduğum içinmi? Ama henüz onları hiç kullanmadım. Yani bukadar mutlu olmamalıyım.
Kafamı kaldırdım ve dağılmış saçlarımın arasından Alvin'in yatağına baktım. Hayret yatağında değildi. Saat 10 du. Sabah sabah nereye gitmiş olabilir ki? Neyse birazdan gelir elbet. Ayağa kalktım. Ne gündü ama. Uyku modundan çıkabilmek için pijamalrımdan kurtulmaliyim. Dolabından siyah bir tayt ve uzun, geniş siyah bir tişört çıkarıp banyoya girdim. Bu tişört en sevdiklerimden biri. Üzerinde yazan "Alone" kelimesi bence tamda beni yansıtıyor. Saçlarımı hafifçe topuz yaptim. Yatağımı topladım. Alvin kendi yatağını toplamıştı. Telefonumu aldım ve sandalyeye oturup beklemeye başladım. Acaba arasammi? Ama daha uyanalı 15 dk oldu. Biraz zaman geçmesine rağmen endişelenmeye başlamıştım. En iyisi yemekhaneye gitmek. Kalktım ve yemekhaneye gitmek için ayakkabılarımı giyindim. Kapıyı kilitleyip yola koyuldum. Geldiğimde yemekhanenin her bir ucunu gozlerimle taradım. Fakat Alvin burda değildi. En iyisi kahvaltı yapayım. Gelmezse mesaj atarım. Kahvaltı tepsimi aldım ve bir masaya oturup yemeye başladım. Aynı zamanda etrafıma bakiyordum. Acaba tanıdığı birileri var mıydı? Ama dün bana tek arkadaşım sin demişti. Meyve suyumdan bir yudum aldım. Yanımda bulunan masaya iki erkek öğrenci geldi. Yenilermiydi acaba? Şuan kalkıp onlara Alvin'i taniyormusunuz diye sormayi okadar istiyorum ki. Tam onlara bakiyordumki gri tişörtlü olan baktığımı anladı. Gözlerimi devirmeden ayağa kalktım ve yanlarına gidip kibarca
"Acaba Alvin diye birini taniyormusunuz?"diye sordum.
Birbirlerine bakıp sırıtma ya başladılar. En nefret ettiğim şey. Erkeklerin dogasindami var bu? Grili bana bakıp
"Şu kumral uzun saçlı olanami diyorsun?"diye sordu. Bir öncekine göre daha kaba şekilde
"Evet."dedim. Cevap bekliyordum. Grilinin karşısında olan sarı saçlı çocuğa baktım. Bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Biraz önceki siritisindan eser kalmamıştı. Bir an yanlış bir seymi yaptım diye düşündüm. Bakışlarından çok rahatsiz olmuştum. Griliye baktım.
"Onun sevgilisi misin?"diye sordu. Ne dediğini sanıyordu bu.
"Yanlış hatırlamıyorsam bir soru sormuştum." Sinirim şimdi belli oluyordu. Artık bana bakmiyorlardi. Birbirlerine gülümseyerek bakıyorlardı. Dahada sinirlenmistim.Kabahat bendeydi. Arkamı dönüp hızlı adımlarla orayı terkettim. Bahçeye çıkıp Alvin ile oturduğumuz banka oturdum. Telefonumdan Alvin'i aradım. Mesaj yazamayacak kadar sinirlenmiştim. Bu yüzden aramaya karar verdim. Fakat
"Aradığınız kişiye şuan da ulaşılamıyor."cümlesinden başka birşey duymadım. Merak etmiştim. Acaba neredeydi? Ona
"Alvin neredesin? Endişelenmeye başladım"diye bir mesaj attım. Telefonumu kenara koyup derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım. Aslında bukadar endiselenmemeliydim. Belki ailesini görmeye gitmiştir. Hem onu daha iki gündür tanıyorum. Her cumartesi yaptığı bir rutin işi olabilir. Hava bugün düne göre daha iyiydi. Yinede biraz sis vardı. Okul dağlık bir alanda olduğu için 3 gündür sis olmasına şaşırmamıştım. Birkaç dakika geçmişti ki ayaklarıma değen birşey hissettim. Eğilip baktığımda küçük,beyaz renkli bir yavru kedi gördüm. Öylece durmuş bana bakıyordu. Onu kucağıma aldım. Çok sakindi. Kaçmaya çalışmıyordu sadece bana bakıyordu. Ben Mahera'yım degilmi? Alvin hayvanlarla konuşabilmek ten bahsetmişti. Acaba bu nasıl oluyor? Kedinin gözlerine baktım. Sonra seslice
"Sen çok tatlı bir kedisin. Beni anliyormusun?"diye sordum. Ama değişen birşey olmadı. Kedi bana halen masumca bakıyordu. Biraz sonra debelenip kucağımdan atladı ve ormana doğru uzaklaştı. Moralim biraz bozulmuştu. Güçlerimi henüz kullanamıyordum. Alvin ortalarda yoktu. Demin birkaç kişi sinirlerimle oynamıştı.
Alvin cevap vermişmi diye telefonuma baktım. Mesaj halen ona ulaşmamıştı. Muhtemelen olduğu yerde telefon çekmiyordur. Güne hiç iyi başlamıştım. Canım sikilmisti. Neredeyse 1 saattir öylece oturuyorum. Bir an kafamı ormanın olduğu yöne doğru çevirdim. Acaba küçük bir orman türü yapmamda bir sakınca var mıydı? Bence sıkıntı olmaz. Telefonumu aldım ve ayağa kalkıp ıssız ormana doğru yürümeye başladım. Merak duygum beni tehlikeye sürüklüyordu. İçimde kötü bir his olsada aldırmadım. Belki moralimi düzeltecek güzel şeyler görürüm. Birbiri ardınca dizilmiş upuzun ağaçlarla kaplı bir orman. Tek yaptığım etrafıma bakarak ilerlemek. Daha önce hiç böylesine güzel ve ıssız bir orman görmemiştim. Kus sesleri ardında bilmediğim daha bir çok hayvan sesi duyuyordum. Daha fazla derinlere inmeden donsemmi acaba? Hayır. Orman beni bir nevi içine çekiyordu. Bana sesleniyordu. Bu iç sesimmiydi yoksa gerçektenmi ydi bilmiyordum. Sadece ilerliyordum ve ilerledikçe daha harika şeylerle karşılaşıyordum. Kafamı gökyüzünü görmek umuduyla yukarı doğru kaldırdım. Yalnız ağaçların upuzun gövdeleri ve sarmaşıklarla karışık yapraklarindan başka birşey göremedim. Okuldan baya uzaklaştığıma eminim. Yarım saattir yürüyorum. Orman gittikçe karanlık olmaya başlamıştı. Artık geri dönme vakti geldi. Arkamı donmemle içimi büyük bir korku kapladı. Ben dümdüz ilerlemiştim. Ama arkamda ilerleyebileceğim bir yer yoktu. Ağaçlar adeta bir duvar gibi dizilmişti. Peki bu taraftan gelmediysem ne taraftan geldim ben? Kafam karışmıştı. Kaybolmuş olamazdım. Bunu düşünerekten hiçbir yöne sapmadan yürümüştüm çünkü. Gerçekten korkmaya başladım. Hatta çok korkuyordum. Titriyordum. Hayır Layana. Sakin ol. Sen kayıp falan olmadın. Telefonumu çıkardım ve Alvin'i arayacaktım ki şebekenin çekmediğini farkettim. Kahretsin! Artık yapıcak bir şey yok. Hisslerime güvenip bir taraf seçmeliydim. Kendimi en doğru hissettiğim tarafa yöneldim. Ve ilerlemeye başladım. Hava iyice sogumustu. Eylül ayına yeni girmiştik. Birden bukadar soguyacagini bilsem hirkami alırdım. Bu ormanın bir laneti olmalıydı. Yine titremeye başladım. Ama bu sefer korkudan değildi. Üşüyordum ve korumasızca sonunun nereye varicagini bilmediğim bir yolda ilerliyordum. Küçük bir patikaya vardım. Ayaklarımda derman kalmamıştı. Acikmaya başlamıştım. Ve çok üşüyorum. Ama duramazdim. İlerlemek zorundayım. Taki yerdeki bir taşa takılıp yüzüstü düşene kadar. Kafamı çok sert vurmuştum. Alnımın kanadigini hissedebiliyordum. Ayağa kalkmaya çalıştım. Kalktigim an gözlerimin kararmasiyla tekrar yere düştüm. Artık hiçbir şey hissetmiyordum. Herşey karanlık.
Gözümü açtığımda kendimi yumuşacık bir yatakta buldum. Ahşap bir kulübeydi burası. Alnımın acısını hissetmemle elimi kafama götürdüm. Canım çok yanıyordu. Kalkamaya çalıştım fakat hiç halim yoktu. Ben en son bayılmıştım. Peki beni buraya kim getirmiş olabilirki? Bunu merak etmiştim ki Alvin yanıma gelerek
"Uyuyan güzel, uyandiniz demek."dedi gülümser bir tavırla. Onu gördüğüm için okadar mutlu oldum ki. Ama birazcikta kizgindim. Sonuçta onun yüzünden ormana gelmiştim. Kolumdan tutup yatağın başlığına yaslanmama yardımcı oldu. Sonrada yatağın yanındaki koltuğa oturdu. Alnım aniden acıdı ve dayanamayıp hafifçe bağırdım. Alvin hemen ayağa kalkarak
"Tabii ya nasıl unuturum."dedi ve yatağın kenarına oturup bana baktı.
"Layana şimdi derin bir nefes alman lazım. Yaranı iyileştireceğim tamammı?"
Canım artık çok yanıyordu. Kafamı evet anlamında salladım ve derin bir nefes aldım. Alvin'de aynısını yaptı. Elini yavaşça alnıma yaklaştırdı. Yaramın üstüne koydu. Gözlerine bakıyordum. O mavi gözleri birden parlak bir kehribar rengine dönüştü. Gözlerimi ondan alamıyordum. Elini alnımdan çekmesiyle tüm acım dindi. Gözleride tekrardan maviye döndü. Yaptığı şeye hayran kalmıştım. Elimi hemen alnıma götürdüm. Biraz önce olan yaradan tek bir iz bile kalmamıştı. Birbirimize bakıyorduk. Dayanamadım ve ona sarıldım. Tam teşekkür edicektimki.
Bu da ne?
Bir anda kendimi tekrardan ormanda buldum.
Ama...ama bu nasıl olur?
Ben yerde yatıyorum.
Alvin beni kucağına alıyor.
Bir an ellerime baktım. Gerçekten bendim.
Ve bayildiktan sonraki sahne şuan gözlerimin önünde.
Ben burdayım.
Ama karşımda Alvin beni yani Layana'yı kucağına alıyor.
Halisülasyon mu görüyorum?
Alvin.
En son ona sarılmıştım.
Evet.
Ve yere sert bir şekilde düşmemle yine kendimi ahşap evde buldum. Alvin biraz önümde yerde afallamış bir halde bana bakıyordu. Anlamamıştım. Demin ne oldu öyle?
Alvin ciddi bir şekle büründü
(Onu hiç bukadar ciddi görmemiştim.)ve
"Se...sen Slohera'mı sin Layana?"dedi.
Hayır. Bu gerçek olamaz. Alvin ne saçmalıyor böyle. Mahera'yim ya ben. Alvin ayağa kalktı. Yanıma gelip elini uzattı.
Onun yardımıyla ayağa kalktım ve
"Alvin lütfen saçmalama. Slohera falan değilim. Heralde halisülasyon gördüm. Kafamı vurmuştum ya. Ondandır."dedim.
Alvin telaşlı bir şekilde koltuğa oturup kafasını hayır anlaminda salladı ve
"Layana. Senin gördüğün şey benim hafızamdan bir kesitti. O an onu düşündüğüm için sende o anıyı gördün. Ah ne kadarda aptalım. Emin olmadan senin Mahera olduğunu söylememeliydim."dedi.
Üzgün ve pişman görünüyordu. Ne yani ben gerçekten Slohera'miydim? Ama neden?
Neden ben?
Alvin'in yanına gittim. Eğildim ve gözlerine baktım.
"Alvin senin hiçbir suçun yok. Koca okulda bile tek bir Slohera yokken benim Slohera olmam benim suçum. Ne yapacağımı bilmiyorum."
Yatağa oturdum.
Alvin'e bakmıyordum.
Gözümden ister istemez birkaç damla yaş düştü.
Alvin bana Slohera'lar ın tehlikeli ve kötü insanlar olduğunu söylemişti. Ve ben meğerse o insanlardan misim.
Buna halen inanamıyorum, inanmakta istemiyorum.
Gittikçe göz yaşlarım hıçkırıklara dönüştü.
Sessizce ağlıyordum.
Alvin yanıma geldi ve elimi tuttu.
Neden bilmiyorum ama bu tek olmadığımı hatırlatmıştı.
"Gözlerime bak Layana."
Yavaşça kafamı kaldırdım ve Alvin'in gözlerine baktım.
"Sana Slohera'lar hakkında söylediğim şeyleri hatirliyormusun?"
Sessiz ve sakin bir sesle
"Evet, hatırlıyorum."dedim.
Elimi daha iyi kavradı ve
"Kendinin onlardan farklı oldugunuda biliyorsundur umarım. Sen bu yaşına kadar güçlerini hiç kullanmadın. Yani asla kötü biri değilsin ve olmiyacaksinda. Beni anliyormusun?"dedi.
Aslında Alvin doğru söylüyor du. Belki gerçek ailem tarafından buyutulseydim bende diğerleri gibi kötü olurdum.
Fakat böyle bir şey olmadı.
Yani kendime kötü diyemem.
Alvin'e Umut dolu gözlerle baktım.
"Seni anlıyorum. Çok teşekkür ederim Alvin."
Bana gülümseyerek baktı.
Ve hızlıca ayağa kalktı.
"Üzgünüm ama çok geç olmadan gitsek iyi olacak."
Doğru ya. Okulu unutmuşum.
Bende ayağa kalktım.
Bana bir hırka uzattı .
"Dışarıda fena halde yağmur yağıyor. Giyinsen iyi olur."
Gülümsedim ve hırkayı alıp giyindim.
Üzerime baya bol gelmişti. Ama olsun.
Üşümemek uğruna her şeyi yaparım.
Alt kata indik.
Bir yandan kulübeyi inceliyordum.
Çok güzel bir yerdi.
Her yerinin ahşap tan olması güzel bir ev havası katıyordu.
Ama daha fazla zaman kaybetmeden dışarı çıktık.
Yağmur gerçekten çok kötü yağıyordu.
Daha yeni çikmamiza rağmen sırılsıklam olmuştuk.
Hava kararmıştı.
Düştüğüm patikaya geldiğimizde artık şimşekler cakiyordu.
Alvin'e yüksek sesle
"Yağmurun dinmesini beklemek daha iyi olmaz mıydı sanki?"diye sordum.
Oda yüksek sesle
( Yağmurun şiddeti ve gök gürlemelerinden dolayı yüksek sesle konuşmak zorundayız.)
"Aslında doğru dedin ama artık çok geç.
Yakınlarda bir mağara veya sığınak olduğunu sanmıyorum."dedi.
Toprak bir nevi çamura dönmüştü.
Islanan spor ayakkabılarla yürümek oldukça zor.
Alvin önden gidiyordu ve ara sıra benim elimden tutup çekiyordu.
Tekrardan düşmemek için hızlı ve dikkatli adımlar atımaya çalışıyordum.
Sonunda okulun çatısını gördük.
Bahçeye giridk kosuyorduk.
Acaba geciktigimiz için ceza verirlermiydi?
Sanmıyorum.
Saat 9 olmak üzere.
Henüz okaddarda geç sayılmaz.
Alvin'in arkasından okula girdim.
Etrafta telaşlı görünen bir öğrenci veya öğretmen yoktu.
Alvin sessizce
"Gel. Kimseye görünmeden yukarı çıkalım."dedi.
Onu izledim. Odanın olduğu koridora girmek üzereydikki bir adam aniden kolumu tuttu.
Takım elbise giyinmişti. Belliki öğretmen.
Kolumu adamın elinden kurtarmaya çalışırken kibar bir ses tonuyla
"Alvin. Ve sende Layana olmalısın küçük hanım. Müdür Boris sizi bekliyor."
Sonunda kolumu bıraktı.
Alvin yanıma yaklaştı ve kulağıma
"Kendisi edebiyat öğretmenimiz olur. Bay Ender."diye fısıldadı.
Bay Ender öylece durmuş bize bakıyordu.
Hatta bakışları bir nevi dalmama neden oldu.
Alvin kolumu tutup
"Layana sana diyorum. Müdüre gitmemiz lazım."
"Şey ben dalmışım. Öğretmeniniz neden öyle garip garip bakiyir?"
Alvin gülümseyerek
"Bizde ilk gördüğümüzde sasirmistik. Doğasında olmalı. Birşey dedimi hemen yapmalısın."dedi.
Müdür Boris'in odasının önüne gelmiştik.
Alvin kapıyı tiklatacaktiki onu durdurdum ve
"Alvin cezalardan hiç hoşlanmam. Sence azarliyacakmidir?"dedim.
"Aslında biraz acımasız biridir. Ama sen yenisin. Bu yüzden umarım birşey demez."
İçeri girdik. Alvin kapıyı kapattı.
Müdürü ilk görüşüm değildi. Birkez daha gelmiştim. Ama ozman biraz meşguldü. Kalın bir sesi vardı.
"Buyrun oturun çocuklar."
Masanın önünde duran koltuklara oturduk. Ben Alvin'e bakıyorum çünkü müdürle göz göze gelmek beni geriyor.
Oldukça garip ve ürpertici bir görünümü var.
Kulaklarına kadar inen açık kahverengi saçları yandan ayrılıyor.
Simsiyah gözlerinde göz bebeğini görmek mümkün değil. Gri bir takım elbise giyinmiş.
Ve 1.90 boylarında olmalı.
Kilosuda ideal bir erkeğin ki kadar.
Bir Alvin'e bakıyorum birde Müdür Boris'e. Acaba söze nasıl başlıyacak?
"Evet gençler. Gördüğüme göre daha okul başlamadan bir kuralı cignediniz bile."
Müdür Boris sandalyesinden bize doğru doğruldu.
"Küçük hanım. Siz yenisiniz. Fakat yanınızda 1 yıldır bu okulda okuyan bay Alvin var. Yani açıkçası ceza vermemek diğer öğrencilere haksızlık olur. Değil mi?"
Şimdi Alvin'e bakıyordu. Sinirli görünüyordu. Okadarda kötü olacak ne yaptikki sanki?
Alvin sakince
"Evet efendim."diye cevapladı.
İnanın sesinde en ufak bir korkma belirtisi duymadım.
Belliki Alvin bu çileye alışmış.
Bir an bana dogrulmasiyla korktum.
Üstelik o simsiyah karadelik gibi gözleriyle gözlerime bakması ayrı bir korkuncluk katıyor.
"Her okulda olduğu gibi bu okulunda belli başlı uyulması zorunlu gereken kuralları var(!)"
Zorunlu kelimesini vurgulayarak söylemişti. Parmaklarını masanın üzerinde birleştirdi ve devam etti.
"Ve sizde buraya gelmekte olduğunuz için bu kurallara uyacaksiniz (!)"
Gözlerini halen üstümden çekmemişti.
Yutkundum.
Şimdi gözlerini Alvin'e kaydırdı.
"Fakat bu seferlik sizi affedebilirim."
Ve sandalyesine yaslandı.
Alvin ayağa kalkarak
"Teşekkür ederiz Müdür Boris."dedi.
Bende hemen ayağa kalktım. Alvin'e baktım ve kapıya doğru yöneldik.
Tam çıkacaktık ki Müdür Boris aniden
"Bir dakika(!)"diye yüksek sesle seslendi.
İkimizde önümüzü döndük.
"Layana,sen Mahera'sın degilmi?"
Ne diyeceğim şimdi? Slohera olduğumu bugün öğrendim. Bunu müdür Boris'e soylmelimiyim?
Diye düşünürken Alvin
"Şey efendim kendisi.."
Dedi ve Müdür Boris onun sözünü kesti.
"Ben ona sordum Alvin. Sana değil!"
Korkmuştum. Çünkü sesi yükselmişti.
Madem Slohera'lar kötü.
Burada küçük bir yalan atacaktım.
"Efendim ben Mahera'yım."
Müdür Boris daha kısık bir sesle
"Umarım güçlerine biran önce alışırsın layana.
Şuan tek isteğimiz bir Slohera görürsen bunu bize bildirmen. Tamamı?"
"Peki efendim. Mutlaka size bildireceğim."
Arkamı döndüm ve hızlıca kapıyı açıp odadan çıktım.
Merdivenlere doğru ilerledim.
Alvin peşimden geldi ve kısık bir sesle
"Biliyormusun bir an Müdür Boris'e Slohera olduğunu soyliyeceksin sandım."dedi.
Ona cevap vermeden ilerliyordum. Bana bunu söylemesi gerekirdi.
Hızlıca odanın kapısını açtım ve içeri girdim. Demek Slohera görürsem hemen onlara bildirmeliymisim.
İyi ama bende bir Slohera yım. Onlara ne yapıyorlar ki?
Direk yatağıma otrudm.
Çok üzgünüm ve korkuyorum.
Alvin koşar adım yanıma geldi. Anlayışlı bir ses tonuyla
"Layana biliyorum. Şuan korkuyorsun ama hiçbir sorun olmayacak merak etme."
Ona baktım.
Bakınca okyanustaki dalgaları andıran o gözlerine baktım.
"Alvin .

###

Tekrardan merhabalar.Bundan sonra her cumartesi yeni bölüm atmaya çalışacağım. Oy vermeyi ve takip etmeyi lütfen unutmayın. Devamı gelicek. Mutlaka okuyun. Muhteşem ve heyecanlı gelişmeler sizi bekliyor olucak:)

###

Bölümlerin uzunluğu için üzgünüm. Genellikle bir günü bir bölüm olarak yazıyorum. İleride bu değişiklik gösterebilir. Uzun olsada umarım okurken sıkılmaz siniz.
Sizi seviyorum. Bir an önce büyümeyi hayal ediyorum
😌❤️

Layana Ve AlvinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin