on yedi

307 35 40
                                    

"dost dediklerimin hepsi mi tost olur ?"

"kafeye bir gideyim o zaman görürsünüz siz."

jeongin, çağrılmayan tek kişi olduğu için sinirleri gerilmiş bir şekilde üstünü giyinmeye çalışıyordu. üstelik bugün doğum günüydü, kimsenin kutlamadığı yetmemiş birde onu yanlarına çağırmamışlardı bile.

"şaka gibi ya,
süpriz yapacaklar desem ben mesaj atmasam haberim olmayacaktı bile!"

söylene söylene kafenin kapısına varmıştı.
içerisi normal gözüküyordu, insanlar vardı.
gerçekten unutmuşlardı demek.

"vay amk..."

ama arkadaşlarının hiçbirini görememişti.

"noluyo lan? mekanı da mı yanlış söyledin abi ya! kardeşim bir baksana."

karşısına çıkan garsona arkadaşlarını soracaktı, eğer yoklarsa eve dönecekti.
kalbi gerçekten kırılmıştı çünkü.

"arka bahçeye bakın isterseniz, orada sürü halinde bir grup arkadaş oturuyor."

"bu kafenin arka bahçesi mi vardı ?"

vay amk

"anladım kardeşim sağol."

siktim belanızı bakışlarıyla arka bahçeye ilerlerken, yeonjunla hyunjini gülüşürken gördü.

WHAT

"bu dalyarak bile burada ha...SELAMÜN ALEYKÜM."

masadaki on beş kafa ona döndü

"ooo jeongincim hoşgeldin canım."

yuna selamına karşılık veren tek kişi oldu, diğerleri kendi işine dönmüştü bile.

"sende olmasan yuna.."

yongbok bile onunla ilgilenmiyordu.
üstelik bugün yazışmışlardı.

"kalbim kırık..."

hyunjin'in ilgisini ancak bu şekil üstüne çekebilmişti.

"senin kalbin mi var ?"

şakalar komiklikler

"komik misin sen şimdi ?"

"evet."

en azından net...

"şey diyeceğim ya... bugün böyle önemli bir gün falan değil sanırım."

"neresi özel olacak ? sıradan okul günü işte."

heeseung ile seungminin aynı masada olması halis midir ?
tanışmıyorlar bile.

"seungmin burada ?"

"eee?"

"benim arkadaşlarım da burada. ne alaka ?"

"denk geldik diyelim."

portakallı meyve suyu sipariş edip yerinde sessizce oturdu bir saat boyunca. tık yoktu gerçekten.

"ben kalkıyorum."

"nereye ?"

abisini boğazlayası vardı gerçekten. herkes unutabilirdi ama onun unutması imkansızdı.

"eve gidiyorum amk nereye olsun."

"terbiyeli ol."

sinirleri tepesinden de öteye çıkmıştı artık.
ağlayası vardı.

"ne terbiyesi amk ? buraya oturmuşsunuz üç yüz kişi biriniz de doğum günümü kutlamıyor. öc mü alıyorsunuz orospuçocukları ?"

herkes ona bakıyordu ama bir şey de demiyorlardı.

"iyi öc almak istiyorsanız da aldınız, kırıldım. gidiyorum. görüşmeyelim mümkünse."

arkasını döner dönmez elinde pastayla ona bakan yongbokla karşılaştı.

chan, minho ve heeseung nereden çıktığını bilmediği konfetileri patlatıyordu.

"ya sizin beyninizi sikeyim."

"gel bir sarılayım gerizekalı. unutur muyuz hiç doğum gününü. intikam soğuk yenen bir yemektir. unutmayalım lütfen."

yavsak beomgyu sen ne anlatıyon

"sus."

herkes sırayla sarılıp öptü, hediyelerini verdi.

ama hyunjin hediye falan vermemişti.

yazıklar olsun gerçekten.

"sen hediye almadın mı ?"

"ne ?"

"hediyemi istiyorum. hani hediye ?"

"of jeongin. hediye alınır, istenmez."

"ben istiyorum. nerede ?"

"evde özel olarak vereceğim ben sana."

NEEEE

"oha!"

ve bütün gözler yine doğum günü çocuğuna döner. bakmayın olm

"bağırmasana oğlum."

o bağırmasın da kim bağırsın abisi

ne güzel güldün 'hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin