(2) park chanyeol rengi

131 13 3
                                    

Öğle arasındaydık. Okulun kendimi en yalnız hissettirdiği zamanıydı. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Sınıftaki herkes dışarı doluşmuş, kimisi kantinde kalabalığın arasına karışmış kimisi de arkadaşlarıyla bahçedeydi. Bir süre pencereye bakıp karşı okuldaki küçük çocukları izledim. Oyun oynayan çocukların biraz uzağında bankta oturmuş onları izleyen bir çocuk dikkatimi çekti. Hiçbir şey yapmıyor, sadece oturduğu yerden o çocukları izliyordu. Parmak uçlarıma kadar titredim. Dejavu yaşamış gibiydim. Daha fazla bakamayacağımı yoksa boktan anılarla dolup taşacağımı düşünerek gözlerimi kaçırdım ve sırama geri döndüm. Çantamdan sabah koyduğum sandviçi çıkarmaya karar verdim.

O sırada birkaç kişi girdi sınıfa gürültülü ve heyecanlı bir şekilde diyalog kurarlarken. Birisinin gözleri bana kaymış, ardından hızlıca geri çevirmişti. Anlamadığım bir şey, çoğu kişi benimle göz göze gelmek istemiyordu. Bu "sınıfın ürkütücü sessiz çocuğu" algısı mıydı yoksa sadece beni sevmedikleri için miydi bilmiyorum. Derin bir nefes alıp sandviçimden bir ısırık aldım. İçinde peynir, domates ve marul vardı sadece. Salamdan n e f r e t  ederdim. Sevenin kendisine saygısı yoktur bu arada. Tadı da kokusu da berbat. O yüzden bu malzemelerle yetiniyordum ben de.

Sessiz ve sakince yemeğimi yerken kapıdan giren Byun Baekhyun ilgimi çekmişti ancak başımı kaldırmadım. Üzerinden hiç çıkarmadığı turkuaz kapüşonlusundan tanıyordum onu. Kendisini bildim bileli okula hep süveterle geliyordu, havanın nasıl olduğu fark etmeksizin. Üşüyor muydu yoksa gizlemek istediği şeyler mi vardı bilmiyordum. Bunu sorgulamak bana düşmeyeceği için de merak etmedim hiç. Turkuz süveteri görüş alanıma girip daha yakınımda durduğunda gözlerimi elimdeki yemekten kaldırmak zorunda kaldım.

Byun Baekhyun hiçbir şey demeden önümdeki sıraya oturmuş beni izliyordu. Bacaklarını sıranın önündeki sandalyeye koymuş, kollarını bacaklarına yaslamış elleri yanaklarında sessizce beni izliyordu. Ağzımdaki lokmayı bitirene kadar dümdüz bakıştık. Aslında düne göre canlı kalabildiği için biraz rahatlamıştım fakat bu konu hakkında bir şey söylemedim. Gözlerini önce dudaklarıma sonra elimdeki sandviçe değdirdi. Hiçbir şey söylemiyordu. Soluk yüzü oldukça yorgun görünüyordu. Dudakları kuruydu, gözaltları mor halkalarla kaplıydı. Lokmayı bitirip yutkunduğumda hala tek kelime etmediği için kaşlarımı çatarak baktım ona.

"Neden buradasın?" diye ters bir cümle söyledim. Yüzünde mimik oynamazken, bu soğuk tavırlarıma alışık olduğundan hiçbir kıpırdama olmamıştı hareketlerinde. Omuz silkip "Bir sakıncası mı var?" dedi kaşlarını hafifçe kaldırarak. Yani, belki biraz sakıncası vardı evet. Ancak bu Baekhyun ile bir sorunumun olmasıyla ilgili değildi, tamamen kendimle alakalı bir durum. İnsanların yanında geriliyordum, hele ki o insan -Baekhyun- okulda tanınan birisiyse.

"Kantinde arkadaşlarınla olmanı beklerdim." diye mırıldandım dürüst bir şekilde. Hemen ardından umursamazca sandviçten bir ısırık aldım. Baekhyun'un gözleri arada bir yediğim şeye kayıyordu. Bir şey yerken birinin izlemesi kadar stres altında bırakan başka bir olay yoktu.

Baekhyun hahladı. "Hep onlarla mı olacağım ki? Seninle de arkadaş olmak istiyorum." dediğinde gözlerim sandviçin üzerinde donup kaldı. Ellerimin hareketi kesildi ve olduğum yerde durdum. Üçüncü sınıfta Kyungsoo dışında arkadaşlığa dair bir şeyler söyleyen kimse olmamıştı. Yuttuğum lokma boğazımda kalırken öksürmeye başladım. Baekhyun ise endişelenmiş olmalıydı ki ayaklanıp yanıma geldi. Sırtıma vurmaya başladığında çoktan kendime gelmiş ve gerek kalmadığını, iyi olduğumu söylemiştim. O sırada aklımda hala söylediği basit bir cümle dolanıyordu.

Sakinleşip kendime geldiğimde yavaş yediğimden dolayı bir türlü bitmeyen sandviçi sırama bıraktım ve Baekhyun'a baktım. Merak ediyordum, onca insan arasında neden benimle olmak istemişti? Bütün hayatını baba sorunlarıyla, zorbalıklarla, anne özlemiyle geçirmiş aciz birini neden arkadaşı olarak isterdi anlayamıyordum. "Sebep? Dün yardım ettim diye mi yani?" diye sordum gözlerimi kısarak. Sorum tuhafına kaçmış olmalıydı ki kaşları hafifçe çatılmış, sıramın önümdeki sandalyeye oturmuştu bu sefer ama gövdesi bana dönüktü. Sandalyede ters bir şekilde oturuyordu ve kolları sandalyenin sırt kısmına yaslıydı.

koşma yorulduysan #chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin