Mesaj sesiyle uykuma yavaş yavaş veda ederken bir yandan da lanet okuyordum.Telefonu elime aldığımda mesajın Yelda'dan olduğunu farkettim.Yorgana tekme atıp yataktan doğruldum.Saate baktığımda saatin 15.30 olduğunu gördüm.Bu kadar uyumuş muydum ben? En sonunda mesajı açmaya karar verdim.
Gönderen: Yelda
Saat 15.00'da hani buluşacaktık? Yine ektin beni.Ah! Yine keklerle boğuşmak zorundayım desene.
Çok çok çok geç kaldım diye iç geçirerek kot pantolonu hemen üzerime giydim.Yelda canıma okuyacaktı.Kırmızı bluzumu üzerime geçirdim.Dışarı çıkarken telefonumu çantama atabilmek için Survivor programındaki kızlar gibi show sergiledim.Taksi durağına geldiğimde nefes nefeseydim.Şoför centilmence kapıyı açtı.Sanırım kendimi zengin kızlar gibi hissediyorum.Taksi şoförü de koltuğuna yerleştiğinde rahat bir nefes aldım.Hayatımda en az 3-4 kere geldiğim Beşiktaş'ı incelerken taksi durdu.Parayı ödeyip taksiden indim.Yelda'nın bana diyeceklerini düşünüyorum.Pink Cafe'ye girip içerdekilere selam verdim.Bu kız neredeydi? Pff. Mutfağa girerken bone,eldiven ve önlük tarzı şeyleri giydim.O korkunç yüzü görünce sendeledim.Karnımı tutarak gülmemek için kendimi zor tuttum.Yelda yerde,üstünde kek hamuru,yüzünde un üstüne serpilmiş şekerlemeleri gördüm.Arkamı döndüm ve bir fokurdama sesi duydum.Kahve makinasından taşan köpükleri görünce sinirlerim alt üst oldu.Yelda elini yüzünü pisletmeyi başarıp kahveyi yapmayı nasıl başarmıştı? Elimi ona doğru uzattım.
"Yelda.Nasıl bu hale geldin sen?" Kızar gözlerle ona baktım.Yüzünde endişe vardı.Biraz da şekerleme.
"Sen gelmeyince kahveyi yetiştereyim dedim.Bir de cupcake'leri.-"
o kadar hızlı konuşmuştu ki bir an nefes almayı unuttu sandım. En sonunda dayanamayıp lafını yarıda bıraktım ve;
"Yeter. Hadi kalk ve temizlen , müşteriler çekip gitmeden kekleri yetiştirmeliyiz."
Lafımı bitirir bitirmez Yelda yerinden kalktı ve kafasına , yüzüne yapışmış unu silkeledi.
"Tamam, sen kek yapa dur, ben temizlenip geliyorum."
Kafa işaretiyle Yelda'ya tamam derken hızlı adımlarla kahve makinesine yürüdüm, onu kapattıktan sonra biraz etrafı temizledim. Birden mutfağın kapısı hışımla açıldı. Bu Yalçın'dı.
"Müşteriler çekip gitmek üzere, bir şey yapmalıyız!" Yalçın'a evet der gibi kafamı salladım.Hemen müşterilerimize doğru koşar adımlarla ilerlerken elimdeki saman kağıdı ve kalemle dalga geçiyordum.Neden anket yapmaya kalkışmıştım ki? Arkamda bir şeylere çarptığımı hissettim.Olamaz! Bir kadının masasını devirmiştim.!
"Yaa milyon dolarlar verdiğim güsel elbiseme napıyorsın!?" Kadının şivesi bir farklıydı be.Evet cırtlak sesi kulağımı yırtmıştı ama kadının abiye giydiğini fark ettim.Kim bilir ne paralar vermişti ?
"Bayan size anket yapmaya gelmiştim ben.Çok çok özür dilerim." Ellerimi önümde birleştirerek kadına 2.bakışımı uyguladım.
"Hayıııııır.Anket manket istemiyorum!!!!!!"
"Tamam bayan sakin olun işte ilk sorumuz.Pink Cafe'yi ne kadar seviyorsunuz?" Cevabını yazmak için defteri doğrulttum.
"Gelmiycem.Bir daha gelmiycem.Asla gelmiycem.Arkadaşlarım da öyle.Dükkanınız afedersiniz bok gibi!!!" Gazeteciler kısa sürede buraya toplanmıştı kadın da yavaş yavaş masaları deviriyordu.Kısa sürede müşterielr dağılmaya başlamıştı Yelda beni kesin öldürecekti.Tabii burası mahallenin en bilinen kafesiydi.Buradan çabucak kurtulmalıydım herkes bana tip tip bakıyordu.Bana mı demişim kadına bakıyorlardı.Yelda da olay yerine katılmadan eldivenlerini çıkarttı.Herkes bu sefer Yelda'ya dönmüştü yapacak bir şeyimiz kalmadı sanırım.Yelda neler oluyor burada bakışları attı.Yalçın da ardından gazetecileri uzaklaştırmaya çalıştı. Bu gazeteciler ne zaman ve nasıl gelmişti? Ama artık gerçek yüzümü göstermenin vaktiydi. Kızım atara atar gidere gider göster yüzünü hadi koçum. Bu sefer iç sesim haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akustik
RandomYaz akşamı bir karaoke bar ne kadar güvenli olabilirdi? Kendime bir söz vermiştim,asla yoldan sapmayacaktım.Peki bu sözümü bu gece sürdürebilecek miydim? Derin bir nefes aldım ve ismi okudum.AKUSTİK. ~ Karaoke Bar'da tanıştığım arkadaşım tek hayatta...