1-Yorgunluk ve Kan

244 24 25
                                    


🐰

Seonghwa kendisini son günlerde yorgun hissediyordu.

Bitmek bilmeyen pratikler ve geri dönüş şovlarından sonra bunun normal olduğunu düşünüyordu. Sonuçta bu seferki albümlerindeki tüm şarkılar iddialıydı ve ana parçanın koreografisi şimdiye kadar görülmemiş kadar zordu.

Ancak Seonghwa, gerçekten yorgun hissediyordu.

Son günlerde yemek yediği anda geri çıkarıyordu. Birkaç kiloyu hızlıca kaybetmişti ve iyi olmadığının farkındaydı. Grup arkadaşları ise bir şeyler olduğunun az çok farkındaydı ancak en büyüklerinin üzerine gitmek istemediler.

Seonghwa hastaneye gitmeyi sürekli erteledi. Vücudunda nedeni belirsiz morluklar oluştuğunda erteledi, evde tek olduğu bir zamanda ansızın bayıldığında yine erteledi.

Bir şeyler çıkacağından emindi. Ciddi bir şey olduğunu düşünmüyordu ama bir şeyi olduğundan kesinlikle emindi. Ama hastaneye asla gitmedi. Grup aktivitelerinden geriye kalmak istemiyordu. Hayranlarından uzak kalmak istemiyordu.

Önündeki çorba kasesine baktı. Daha fazla kilo vermemek için bir şeyler yemeliydi. Kusacağını biliyordu ama kendini zorlamalıydı. Hem arkadaşları yanındaydı. Üzerindeki gözlerin ne kadar yemek yediğine dair hesaplama yaptığını adını bildiği kadar net biliyordu.

En yaşlıları olarak tabi ki zor bir durumda olduğunu kendisinden küçüklere belli etmek istemedi. Üstlerinde belirli bir baskınlığı vardı ve bu kontrol gücünü hastalığını belli ederek kaybetmek istemiyordu.

Nasıl olsa geçiciydi. Sonsuza kadar hasta kalacak değildi ya?

Yakında iyileşirdi.

Kendini zorlayarak birkaç yudum aldı çorbadan. Midesi şimdiden bazı sinyaller veriyordu kendisine ancak umursamamaya çalıştı. Bugün en azından bu küçük kasedeki çorbayı içebilmeliydi.

Ne kadar zor olabilirdi ki?

Tabağın yarısına geldi. Artık çorbanın kokusu bile ona kusacakmış gibi hissettiriyordu. Yüzünü buruşturdu. Dayanılmaz bir histi.

Kaseyi rahatsızlıkla ileriye doğru ittirdi. Bu hareketiyle masada oturan diğer arkadaşlarının dikkatini çekmişti ama midesi şimdilik onları umursayamayacağı kadar çok bulanıyordu.

Hızla oturduğu yerden ayrılıp en yakın tuvalete koştu. Daha kapıyı kapatamadan gelen yanma hissiyle her şeyi boşverip kendisini klozetin üzerine fırlattı. Zaten ayakları tutmakla tutmamak arasındaki ince çizgideydi. Kendisini zar zor taşıyorlardı. Bu nedenle Seonghwa'nın kendini yere atmasını mutlulukla karşıladılar.

Midesinden gelen yakıcı hisle midesinde bulunan az miktardaki çorbayı çıkardı.

Gözlerinden istemsizce akan yaşlar görüşünü bulandırırken sırtında hissettiği, kendisini rahatlatmaya çalışan elin kime ait olduğunu çıkaramadı.

Tuvalette kaç kişilerdi veya kim ne kadar onun halini bu şekilde görmüştü bilmiyordu ama ne söylendiğini anlayamadığı birçok sesin varlığının farkındaydı.

Siktir.

Midesi ağrıyordu.

Son birkaç gündür zaten az buçuk ağrıyordu ancak şimdiki çok daha fazlasıydı.

Daha yeni kusmuştu ve berbat hissediyordu zaten. Üstüne bu ani mide ağrısı uzun süredir akan göz yaşlarını hızlandırdı.

"Seonghwa."

"Hyung!"

"Kendine gelmelisin."

Etrafındaki ses kalabalığı ve vücudundaki büyük tanıdık eller artık onu eskisinden daha fazla rahatsız ediyordu.

good bye : atzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin