Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
20 YIL ÖNCE OKUL ÇIKIŞI EV YOLU
Okul yeni bitmişti. Bundan nefret ediyordum. Okuldan nefret ediyordum. Okula gitmek veya geleceği düşünmek istemiyordum. Tek yapmak istediğim oyun oynamaktı. Kedilerimi sevmek... Kedileri çok severdim. Bazı insanlar onların nankör varlıklar olduklarını söylüyor. Ama bu umurumda değildi. Çünkü insanlarda yeterince nankördü.
Geçen gün Lukov amcanın anneme bağırdığını duydum. O nankör biri. Babam öldükten sonra ona hep destek olduk . Annem ona para yardımında dahi bulundu. Ama o yine de anneme bağırıyor. Biliyorum bazen yetişkinler tartışabilirler. Ama Lokov amcayı sürekli anneme bağırırken görüyorum. Tıpkı mamasını eksik etmediğim halde beni Tanrıya şikayet eden küçük kedim Pisi gibi . Lokov amca ve diğer insanlar tıpkı kediler gibi nankör varlıklar.
Bana gelirsek... Ben de nankörüm . Çünkü iyiliğimi düşünen ve bu yüzden okula gitmemi isteyen herkesi öldürmek istiyorum. Ve biran önce büyüsem iyi olur. Çünkü oyun oynamak için daha zeki insanlara ihtiyacım var. Bu salak küçük insanların evcilikten başka bir bok bildikleri yok. Ve salak öğretmenim diyor ki ; bok demek ayıpmış. Ayrıca salak demekte. O kadın tam bir bok kafalı salak. Yoksa kim bok demenin ayıp olduğunu düşünürdü ki ? Basit bir mantığı vardı; boka bok denirdi.
Birden duyduğum acı dolu tiz bir miyavlama sesi ,durup etrafıma bakmama sebep oldu. Yeni bir sokak kedisi bulup eve götürsem annem bana kızabilirdi. Ama bunu gizleyebilirdim.
Sesi duyduğum araya sapıp kedinin yerini bulmaya çalışırken kesik kesik gelen nefesler ve bir şeyin yere sertçe inme sesleri beni korkutsa da geri adım atmadım.
Arka sokakta insanlardan çok uzak bir köşeye geldiğimde artık miyavlama sesini duymuyordum. Ama benim boylarımda sarışın bir çocuk elinde ki kayayı sürekli bir şeye çarpıp anlamadığım sözcükler mırıldanıyordu. Onu kendime benzettim ben de sinirlendiğim bir şeyleri parçalamak istiyordum. Ve o kedi sesinin buradan geldiğinden emindim . Onu almadan buradan gitmek gibi bir niyetim yoktu. Çünkü annem iki gün önce eve getirip temizlediğim diğer kediyi evden atmıştı. Ama Pisi’nin bir arkadaşa ihtiyacı vardı. Annem bunu neden anlamak istemiyordu ki? Kimse yalnız kalmamalıydı. Öğretmenimi pek sevmesem bile onun da kimsenin yalnız kalmaması gerektiğini , teneffüslerde birbirimizle arkadaşlık etmemiz gerektiğini söylediğini hatırlıyordum. Kediler insan değil diye onların arkadaşa ihtiyaç duymadıklarını sanıyorlardı.
Çocuğa iyice yaklaştığımda şu sözleri duydum
“ Seni nankör kedi ! Demek ödevimin üzerine işersin!!”
Elinde ki büyük kayayı yeniden yerde olan şeyin üzerine sertçe fırlattığın da sol gözümün üstüne bir damla kan sıçradı. Bununla ritmik olarak ben de bir adım ileri çıkıp , çocuğun neye böyle sinirlendiğini gözümle görmek istedim.
Acı acı miyavladığını duyduğum kedi...yere diz çöküp üzerinde ki kayayı kenara fırlattım. Kedi resmen parçalara bölünmüştü. Bu görüntü midemi bulandırdı. Az daha midemde ki her şeyi dışarı çıkartacaktım.