"Yazdıklarım içimde bulundurduğum kişilerin aynasıdır."^^
O günün gecesindeydim ıssız, derin kapkaranlık. Yine benle birlikteydim karanlığın aydınlandığı yerdeydim. Esen rüzgar kafamdaki düşünceleri o yandan bu yana savuruyordu.Göğsüme hançer gibi saplanan bir yumru.Tepemde açıp kapanan bir lamba. Sokağın ortasında bir banka oturmuştum.
Kaçışlarımın son durağıydı burası artık ne kaçış yolum vardı ne de gidebileceğim bir yol, neyden kaçıyordum, kimden kaçıyordum ama bir şekilde gelmiştim işte sokağın sonundaydım karşımda beni bekleyen gerçekleriyle, geçmişimle geleceğim vardı.
Öyle miydi Serçe...
Bulutlar duygularımın hep bir somut görseli olmuştu. Peki ya şimdi ne hissediyordum ben. Lacivert semada ne bir bulut vardı ne bir yıldız ne de parlayan bir ay, soluk ışıkları anca ulaşıyordu bedenime.
Gözyaşlarım dökülmüyordu, ruhum bedenime ağır geliyordu. Adım attığım her yol aynı noktaya varıyordu.
Avuçlarımın içindeki sıktığım notu tekrar okudum,
"Etraf sessizken uzaklaş
Kendini farket
Etraftaki silah seslerine dikkat et
Kollanılamayacak kadar tehlikedesin"Madem böyle bir not vardı. Elimden gelenin en iyisini yapacaktım. Yanımdaki sırt çantamı alıp Olga'yı aradım "Olga yanına geliyorum anlatmam gereken şeyler var çok acil."dedim, "Sesin titriyor Serçe sakin ol, nerdesin alıyım mı?" dedi. "Geliyorum yoldayım zaten ama konum atmaz isen yolumu kaybetmek üzereyim."
Açtığım konum ile mahalleden mahalleye geçiyordum. Olga, o benim küçük kız kardeşimdi geçmişimden, geleceğimden, hayallerimden tek silemediğim kişi oydu. Fuat abi onu sahile bırakılmış bir göçmen botunda içinde bulmuştu koyu renk küçük bir battaniyeye sarıllı küçük bedeni terkedilmişti. İlk defa o battaniyenin içinde görmüştük kız kardeşimi. Olgam tenha sokaklarımın tek arkadaşıydı, tek sırdaşımdı benim.
Elimde konum açık bir şekilde yürüyordum. Arkamdan gelen hışırtıyla arkamı döndüm. Bomboş sokağı izliyordum hissettiğim tedirginlikle adımlarım hızlandı. Korkuyu tüm hücrelerimde hissediyordum. Üşümeye başlamıştım, arkamdan adım sesleri geliyordu. Kafamı tekrar çevirdim, "kapüşonlu adam". Koşmaya başladım tüm hızımla, ben koşmaya devam ettikçe o daha çok yaklaşıyordu.
Nefesim kesiliyordu açılan saçlarım yağmurun etkisiyle yüzüme geliyordu daha hızlı koşuyordum. Yorulan bacaklarım ben direnmek istedikçe pes ediyorlardı. Patlayan silahın tiz sesiyle adımlarımı daha güçlü atmak istedim. Bacağımda hissettiğim keskin acıyla bağırman bir oldu canım acıyordu. Hiddetlenen yağmur sanki acımı dindirmek istercesine durmuyordu sessiz çığlıklarım olmuşlardı. Bacaklarımın üstünde duramıyordum.
Duramazdım olamazdı 'Serçe kızım ha gayret hadi bekleme canın acısada, yürüdüğün yol çivilerle kaplanmış olsa da pes etme.'sonum böyle bitmeyecekti. Sonumuz bu olmamalıydı.
Titreyen ellerim telefonun ekranına basmamı engelliyordu. Bacağımda hissettiğim acıyla da olsa yürüdüm. Sokaklarda çoktan yolumu kaybetmiştim.
Hemen Olgayı aradım." Olgaaa!! Biri beni takip ediyor nerdeyim bilmiyorum vu-vuruldum bacağımdab bacağım çok acıyor yardım et." Bacağımı sürükleyerek bir sokaktan diğerine geçiyordum. Bir binanın kenarında duran çöp konteynerının arkasına saklandım. "Serçe etrafında ne var market, kafe ne olursa olsun Allah kahretsin ne var etrafında nerdesin.". Etrafıma bakındım ne bir market ne bir kafe "Hiçbir şey yok Olga hiç bir şey binalar ve ben" etrafı tarayan gözlerim parlayan bir ışık arıyordu. "Konum at. Serçe konum hareketli konum. Hemen geliyorum sakın korkma biricik Serçem birşey olmayacak sana tamam mı korkma bulucam ben seni" ağlamaya başlamıştı Olga'nın sesi boğuk boğuk geliyordu. Biraz gövdemi kaldırdım. Bacagımda hissettiğim keskin acı ile yüzümü buruşturdum. Karşımda bir tabela vardı yüzümde oluşan bir tebessümle " Menekşe sokak, menekşe sokak tabelanın tam karşısındayım."dedim. "Hiçbir yere ayrılma Serçe bir yere gir saklan bir şey yap hemen geliyorum, hemen."dedi.
Sırtımı çöp konteynerinın tam karşısındaki duvara yaslandım. Bacağımdaki ağrı keskinliğini artırıyordu. Tırnaklarımı ellerime geçiriyordum dişlerimi sıkıyordum. Gelen alkış sesiyle başımı çevirdim, "Sonunda aptal kız." dedi. Bana yaklaşan adımları, çıkardığı alkış sesleri kulaklarımda çınlıyordu.
Telefonum ellerim arasından kayıp giderken. Telefonumun kapanma sesini duydum. Yağmur damlaları yavaşlamıştı. Duvara sinebildiğim kadar sindim hissettiğim acı, korku kendini karanlığa bırakmıştı. Gözlerim kapandı ıslak ve soğuk zeminde, çelimsiz bedenim yayılıp kaldı.
🕸
'Bedenimi bir ordan bir buraya savruyordu. Savurduğu yumrukları bedenimde iki katı etki yaratıyordu. Yarı çıplak halimle kışın ortasında balkonun demir korkuluklarına bağlayıp, çaydanlıktaki kaynar suyu üzerime boşaltıyordu. Bağıramıyordum, kaçamıyordum sesim çıkmıyordu. "ANNNEEE!!! ANNEEE! BURADA BIRAKMA BENİİ" sessiz çığlıklarım kimseye ulaşmıyordu. Ağlıyordum pis suratından tiksiniyordum. Dışarıdaki çoçuklar onun yüzünden benimle oynamıyorlardı. Onlarda korkuyordu. O zaman anlamıştım diğer babaların böyle olmadığını. Öyle olsalardı çoçuklar korkmazdı benden. Soğuğun verdiği bıçak acısı, sıcağın verdiği yanık acısı...'
Gözlerimde yaşlar boşalıyordu gördüğüm anı hatırlatması, içine düştüğüm ortam, günlüğümün karanlık sayfalarını açıyordu. Soğuktu. Tek hissettiğim fiziksel his buydu. Bacağımda hiçbir şey hissetmiyordum. Korkuyordum. Bana bir şey olmasından da değil yanıma Olga geliyordu ya ona da bir şey yaptılarsa. Başına bir şey gelmiş olması o kadar olasıydı ki düşündüğüm senaryolar alnımdan ter damlalarını akıtıyordu. Kimseyi benim yüzümden tekrar kaybedemezdim. Bu asla olmayacaktı. Olduğum yerde çırpındım. Bağırdım ama bir ses yoktu. Gözlerim bir bezle kapatılmıştı. Bir yatağın veya koltuğun üstündeydim. Gözlerim kapalı olmasına rağmen gördüğüm bir ışık vardı.
"Anniii anniii buradiğğ bırakmaaağ beniiğğğ" istirhamlı çıkan bir erkek sesi anı kesitimdeki o sözlerimi tekrar ediyordu. "Annesi bırakma onu, Serçe'nin kanatları kırılır." evet kırılmıştı söylediği sözler ruhuma acıtmıştı. O kimdi ki benim hakkımda bu şekkilde konuşabilecek hakkı buluyordu kendisinde "Kess sesini." diye bağırdım, "Sen kimsin lan gözlerimi kapatacak kadar korkak olduğunu düşünmüyordum çok acıyorum sana." bogazımdan bir kahkaha koptu. Bezi çıkarmaya çalışmadım istesemde yapamazdim zaten, bileklerime bağladıkları soğuk zincirler gücümün çok üstündeydi. "Kaç saattir burdayım ben o çenen ne için yaratıldı. " yürüme seslerinden yakınlaştığını hissedebiliyordum. "Aç şu gözümü merak etme ateş saçmıyorlar." Gözümdeki bezi sertçe çekti çıkardı. "Çok saol ya kafam kopuyordu." Hayallerimden çok daha sıra dışı bir ortamdı. Güzel bir şekilde dizayn edilmiş kırmızı mobilyalar, yere kadar uzanan beyaz perdeler, camdan içeri giren güne merhaba diyen güneş.
Ellerimi çeneme koydu ve yüzümü yüzüne yaklaştırdı aramızda birkaç parmak mesafe vardı. "Muradına erdin mi?" gördüğüm yüz siyahlıya ait değildi. Koyu kahverengi gözleri benim yeşil gözlerime meydan okuyordu. İri vucudundan aylarını spora verdigi belliydi. E ne diyim fena degildi yani. Bulunduğum dört duvar ne kadar masum gözüksede bilinç kafesim kızgın demirlerle çevriliydi.
"10 dk sonra kahvaltını getirecem. Tıpkı haftalardır yaptığın gibi onu sorun çıkarmadan yiyeceksin küçük hanım." Kilit sesi gelmişti odadan çıkmıştı.
Haftalardır mı?
Sorun çıkarmamış mıydım?
Bacağımdaki yara bu yüzden mi acımıyordu.
________________________________
>>
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞETİN ÇAĞRISI
RomanceVahşetin çağrısı, kanlar akıcak, canlar yanacak, o göz yaşı akacak ve kuruyamıyacak o kadının sesi boş sokaklarda yankılanacak, bağıramayacak kadar boğazı kuruyacak...