Müzik konservatuarı olan, en sevdiği mekana giriyordu şimdi Vanitas. Gün içindeki tek zevki, tek eğlencesi olan müzik derslerine girecekti. Bugün yanında bir enstrüman getirmemişti, alışkanlık edinip taşıdığı sırt çantasında sadece küçük bir not defteri ve kalemi vardı. Başka tek tük şey de vardı belki, asla çantasını detaylı kontrol etmezdi. Bazı eşyaların hep çantada durduğunu bildiğinden, bu onun için sorun değildi. Ama görünen o ki, şimdi gerçekten de çok az şey bulunduruyordu çantasında. Çantanın ön tarafının içine göçmesinden belliydi.
Kısa, düzensiz kesilmiş, dağınık ve karanlık maddenin temsiliymişçesine olan saçları başının yanlarına dökülüyordu her zamanki gibi. Başının arka tarafında toplanmış saçları ise bu kurala aykırıydı. Önlerdekilere kıyasla daha uzunlardı ama kimse ilk bakışta bunu kestiremezdi. Ya arkasında toplanıyor olmasından, ya da sık olan kaküllerine kıyasla daha seyrek olmasındandı. Hafif meltemli olan havada dalgalanıyorlardı ve gözünün önüne düşen tutamlar dağılarak Vanitas'a görüş alanı sağlıyordu.
Beyaz bir gömleğin üstüne mavinin tonlarıyla işlenmiş, mavi gözleriyle oldukça uyumlu olan İngiliz tarzı bir yelek; bununla beraber siyah, basit bir kot pantolon giymişti. Binaya girdiğinde tanıdık birkaç suretle karşılaştı -sadece yüzünü daha önce görmüş kişiler-, bir tanışıklığı falan olmadığı için şöyle bir süzdükten sonra yoluna devam etti. Yargılayıcı bir bakıştı bu, çoğu insandan haz etmediği gibi birlikte derse giriyor olduğu insanları da pek sevmezdi. Uzun koridor ise tek tük insanla doluydu ve aralarında yürümek bile rahatsızlık verici bir durumdu. Korktuğundan, çekindiğinden ya da utandığından değil. Ona göre çevresindeki herkesin boş gayeleri ve hayalleri vardı, hele bir de bu hayal sahiplerinin gayelerini gerçekleştirmekten o kadar uzakta, o kadar bilinçlerinde olmadığını gördüğünde tepesi atıyordu. Tiksindiriciydiler, ikiyüzlü ve yalancılardı.
Ne var ki, Vanitas insanlarla konuşmayı seviyordu. Ama bunun sebebi insanların gülünç davranışlarıydı. Vanitas gösteriyi perde ardından seyreder ve kimsenin göremediği bir koltukta yorumlardı olan biteni. Böyle birçok oyunu izledikten sonra tecrübe sahibi olmuştu iyice. Hangi insana hangi sözcükleri kullanacağını iyi bilirdi ve genelde olan bitenden hep haberdar olurdu. Garip bir şekilde, insanlar kendisinin sessiz biri olduğunu düşünür ama aksine Vanitas oldukça konuşkandır.
Koridor sonunda olan dönen merdivenden ağır ağır yukarı adımladı. Çıktığı katta birçok kişi farklı odalarda enstrüman çalıyordu büyük ihtimal ki koridorda çalanlar bile vardı. Bu da sanattaki özgürlüğün bir göstergesiydi. Kısıtlama yok, istediğin mekanda çalabilirsin.
Bir kat daha çıktı Vanitas, ve sonra bir kat daha. Yüzündeki memnun ifadeyle; hafif kıvrılmış ağzı ve parlayan gözleri ile ezberlediği yolda ilerledi. Karşısında yine uzun bir koridor ama bu sefer insandan temiz ve bomboştu. Tepedeki güneşin ışınlarının, camlarına vurduğu terasa doğru uzanıyordu. Terasın hemen yanındaysa, daha terasın cam kapılarından geçmeden, sağda kırmızı kapılı bir oda çarpıyordu göze. Vanitas tereddüt etmeden kapıdan içeri girdi ve ardından örttü.
Girdiği oda minik bir hobi odası gibiydi. Müzik dolu bir hobi odası. Duvarların dört bir yanında asılı panolara nota kağıtları iğnelenmişti. Birkaç tane son model piyano fotoğrafları da çarpıyordu göze. Odanın sağında, kapıdan uzak kalan kısımda ise siyah kaplama bir konsol piyano duruyordu. Karşısına bakan duvarda ise, kapı tarafındaki olanda, Vanitas'ın omzuna kadar gelen gümüş renkli yaldızla kaplı bir lir yaslıydı. Kenarda köşede de iki üç tane klasik gitar çarpıyordu göze. Piyanonun karşısına bakan duvarda ise kırmızı ve üç kişinin aynı anda oturabileceği büyüklükte bir puf koltuk, onun hemen altında ve oda zeminin büyük bir bölümünü kaplayan, koltukla uyumlu kırmızı renkte yuvarlak bir halı vardı. Zemin koyu kahve ahşaptan yapılma, duvarlar ise yalıtımın sağlanması için siyah renkli ve delikli süngerimsi bir malzemeyle kaplıydı. Her zamanki gibi, Vanitas odaya girdiğinde yine içinin ısındığını hissetti. Müzik ve bu oda, onun için tek ve saf mutluluktu.
Günün ilk dersinin başlamasına daha vardı, bunu bilerekten erken gelmişti buraya. Piyanoya ilerledi, birkaç parça bir şey çalabileceğini umuyordu. Çantasını çıkarıp yere koydu, piyanonun altındaki tabureyi çekip oturdu. Tam piyanonun kapağını açmıştı ki kapı açılma sesiyle bıkkınlık dolu bakışlarını oraya yönlendirdi.
"Ne var Dante?"
Karşısındaki kızıl ve kıvırcık saçlı adam epey sinirli görünüyordu. "Şu telefonuna-" kapıyı ardından çarptı, "-bak Vanitas. Sabahtan beridir sana ulaşmaya çalışıyorum." Odanın ortasına dikilip Vanitas'a kaşlarını çattı ve beklentiyle baktı.
"Ulaşılmaz olmak istediğimde, ulaşılmaz oluyorum." Yakın çevresine karşı alışılmış o kayıtsız sesini kullanmıştı yine. Bakışlarından umrunda olmadığı bariz belliydi.
Dante bir iç çekti. "Sana-" bir adımlık mesafeyi kapatarak kırmızı koltuğa oturdu, bir kolunu da koltuğun sırtına doladı, "-önemli bir şey söyleyecektim. Zaten ne zaman söz konusu önemli bir konu olsa ulaşılmaz oluyorsun."
"Hissediyorum ve uğraşmak istemiyorumdur belki. Ayrıca gerçekten ulaşılmaz olmak istesem beni bulamazsın Dante."
"Orada biraz şüpheliyim işte." Dante sırıttı. "Bu şehri avucumun içi gibi bilirim!"
"Ama benim bölgelerimi değil."
"Senin bölgelerin de bu şehre dahil!"
Vanitas önüne döndü. "Pff, uğraşmayacağım seninle." Dante gelmeden önce hazırlamış olduğu parmaklarını bir kez daha piyanonun tuşlarına indirmek için havaya kaldırdı.
"Hey! Önemli bir şeyden bahsedeceğimi söyledim değil mi? Beni dinle."
Siyah saçlı olan bu sefer öldürecekmiş gibi baktı kızıla. "Oyalanma da söyle o zaman!" Derinden gelen, ürkütücü bir sesle söylemişti bunu. Dante ise alışık olduğu için bir tepki vermedi.
"Şehir merkezinde bir kültür merkezi var. Başvurduğumuzu hatırlarırım, onaylanmış."
Vanitas beklentiyle baktı ona.
"Perşembe günü piyano konserin olacak. Bir kemanistin de sana eşlik edeceğini söylediler."
Mavi gözler, ilk duyduğu haberle ışıldasa da kemanist işin içine girdiğinde soluverdiler.
"Duydum k-"
"Olmaz o iş." Net ve kararlı bir sesle sözünü kesti Vanitas.
Dante telaşla olduğu yerde doğruldu ve yalvaran gözlerle ona baktı. "Hemen karar verme! Gayet de iyi keman çalıyormuş."
Vanitas histerikçe kıkırdadı. "Umrumda değil. İster iyi olsun ister olmasın, ilk konserime biriyle eşlik edecek değilim."
"Ama-"
"Bak, çıkışta oraya gideceğim ve bu işi iptal edeceğim. Umarım onlara boş umutlar vermemişsindir."
Dedikten sonra hışımla ayağa kalktı ve odadan çıktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like a Melody, Kind and Charmly 「Vanitas x Jeanne」
Разное~ VaniJeanne ~ Modern AU ---- "Kalbimdeki bozuk akorlardan sadece kulak tırmalayıcı sesler duyabilirsin. Aşkına karşılık olarak gerekenden tiz bir La notası çalar sana. Ardından bir cızırtı ve dobra bir Do notası. Daha fazlası değil." O bunları söyl...