-4-

66 4 0
                                    

(Flashback)

2006 YAZI- İZMİR

Nerdeyse doğduğumdan beri her yaz İzmir'deyim. Evet çok güzel yer ama yalnızsan yerin ne kadar güzel olduğu önemli değil. 16 yıldır Ayla dışında başka yakın arkadaşım olmadı. Sürekli yalnızımdır, köpeğim Paşa dışında. Yaz boyu her şeyi birlikte yapıyoruz Paşa'yla. Birlikte yürüyüş yaparız, top oynarız, denize gideriz. Hep monoton bir hayatım olmuştur, monotonluğu seviyorum galiba. İşte bu monotonluğu geleceğime de taşımayı istediğim için küçüklüğümden beri avukat olmak istiyorum. Hayatımın bütününün işten ibaret olmasını istiyorum. Ayla'da benim gibi hukuk okumak istiyor. Ayla'yla birçok yönden benziyoruz zaten. Kısa sürede çok yakın arkadaş olduk onunla.

Yazlığa geleli daha 3 gün olmuştu. Sabah telefonumun sesiyle uyandım; "Günaydııın Deniz'mmm" Ayla yine bağırarak konuşuyordu.

"Uyuyorum çabuk söyle." resmen mırıldanmıştım.

"Akşama, yaza hoş geldin partisi gibi bir şey yapıyoruz. Bizimkilerle toplanacağız, eğlenicez. Akşama alırım seni hazırlanırsın." Cümlesinin yarısında tekrar uyumuştum.

"Tamam anladım, sen yine uyudun herhalde" diyerek telefonu kapatmış olsa gerek.

Ayla'nın telefonundan sonra da fazla uyuyamadım zaten. Uyandığımda dedemle babaannem hala uyuyordu. Paşa'yı da aldım denize gittim. O benim tam tersimdir, denizden nefret eder. Paşa asla denize girmezdi, korkardı zaten. Bense çok severim denizi. Neredeyse yarım saat yüzdükten sonra Paşa'yla birlikte sahilde kısa bir yürüyüş yaparken karşıma birden Burak çıktı. Burak cankurtaran arkadaşımızdı. Burak'la da iyi arkadaşızdır. Çoğu zaman dertleşiriz, akıl veririz birbirimize. Önceleri benden hoşlanmasına rağmen hep abim olarak gördüm onu. O gün pek konuşmak istemiyordum. Sadece selam verdim ve çok kısa bir konuşmanın ardından hemen eve geri döndüm. Duş aldım, yemek yedim biraz bisikletle dolaştım. Neredeyse akşam olacaktı. Hazırlandım ve Ayla'yla birlikte çıktık. Hava kararmıştı ve sahil çok kalabalık değildi ama yine de kimseyi tanımıyordum. Belirli bir arkadaş grubumuz vardır. Sadece onlarla konuşuruz, başkalarına yer yoktur. Bu sadece bizde değil buradaki bütün arkadaş grupları böyle. Dışardan kimse gelip bir şey sormaz bile. Hele ki benim gibi soğuk ve utangaç birisiyle kimsenin konuşmak isteyeceğini sanmam.

Sahilde ilerlerken kumsalda bizimkileri gördük. Kumsala inmiş oturuyorlardı bile. Burak'ta gelmiş. Onun geleceğinden haberim yoktu. Yaş itibariyle bizimle pek takılmazdı. Hepsine selam verdik ve yanlarına oturduk. Çok gülmüş, çok eğlenmiştik o akşam. Konuşmamızın en güzel yerinde etraftaki kafelerden birinde harika bir şarkı çalmaya başladı. Bizimkilerden hemen hemen hepsi kalkmış deli gibi dans ediyorlardı. Bende gaza geldim kalktım. Harika eğleniyorduk. Dans etmeyi çok seviyordum ama hiçbir zaman kursuna gitmemiştim. Sevdiğim bir şeyi devamlı hale getirince sıkıcı bir hal oluyor ve o işten soğuyorum. Dans etmek soğumamak için kursuna gitmedim. Şarkının sonlarına doğru etrafta bizi izleyen başkalarının da olduğunu farkedince utandım ve yerime oturdum. Ama bizimkiler beğenmişti dansımı ve oldukça şaşırmışlardı. Yerime oturduktan sonra sahilde oturan başka iki çocuğun bize doğru geldiğini fark ettim. Burak sinirli bir şekilde mırıldanıyordu. Bende dahil olmak üzere kimse ne olduğunu anlayamamıştı. İçlerinden birisi bana elini uzattı;

"Merhaba ben Kerem bu da Ahmet." Derken yanındaki çocuğu gösteriyordu.

"Bende Deniz." Derken sesim sanki biraz sert çıkmıştı.

"Biraz önce dans ederken gördüm seni. Dansın iyi, bende dansçıyım." Sesinde sanki ukalalık vardı. Ama onunla daha fazla konuşmak hatta tanışmak bile istiyordum galiba. Bence ben kaşınıyordum. Burak da bunu bakışlarımdan anlamış olacak ki bana sinirli gibi bakıyordu.

İZMİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin