Aynadaki yansımasına bakarken kendini tanıyamamıştı kız. Annesi Kraliçe Sara'nın koyduğu kuraldan dolayı saçında ki kızıl tutamları beyaza boyayan hizmetliler hemen arkasında kızın vereceği tepkiyi bekliyorlardı. Kendinden en fazla bir kaç yaş büyük görünen kişisel hizmetlisinin beyaz saçları sıkıca bağlanılıp topuz yapılmış ve omuz hizasından daha uzun olması da yasaklanmıştı.
Kızın herkesin aksine saçlarını kesmek zorunluluğu yoktu. Gerçi herkesten farklı olarak saçında kızıllıklar ve kanatları vardı. Bembeyaz kanatlarında ki kızıllık da saçındaki gibiydi tabii. Kimse bu durumu açıklayamasa da 100 yıl önce savaşçı olan atalarından yadigar olduğunu söylemişti Kraliçe Annesi.
Kız mı?
Beyaz kuyruk sokumuna kadar gelen dalgalı, aralarında gölge gibi kızıl görünüme sahip saçlarıyla ve bal rengi, güç kullandığında kırmızı olan gözleriyle Proxima Centavri Yıldınızının muhtemelen 29 yıl 6 gün sonra ki kraliçesiydi. Şimdi ise bir prensesti. Burada, bu yıldızda, yıllar başka gezegenlere göre farklı ilerlerdi, Şira ortalama 20-23 yaşarında olmalıydı.Başıyla onayladığı hizmetçisinin memnun ifadeyle kapıdan çıkmasını izledi sessizce. Saçındaki kızıllığı seviyordu. Kırmızı ve sarı sanki alev gibiydi. Aslıda kızın gezegeninde aleve ihtiyacı yoktu ama yarın evlenecek olmasındandı bu kırmızılığı kapatmak zorunda olması. Kız hem peri hem de prensesti. Aslında gezegende ki herkesin bir özelliği vardı. Ama asil kanda çok fazla özellik vardı. Her şey asil kanda mümkündü. Çok nadirdi kanat, kız da kanatta vardı. Bu yüzden kızın kanatları bir gizemdi. Kimsenin bilmemesi gereken bir sırdı.
Uzun yıllardır kimsede ne kanat görülmüştü ne de kızıllık. Aslında bunun hikayesi Şira hep merak etmiş ama kütüphaneye gitse bile tarihi odaların anahtarını annesinden almayı başaramamıştı. Bunun için henüz hazır olmadığını iddia etmişti annesi.
Annesi kraliçe odaya geldiğinde aynadan yüzündeki olumlu tepki ve muhteşem gülümsemesini görebiliyordu kız. Annesinin sözleri kapladı düşüncelerini.
"Çok güzel bir gelin olacaksın. 100 yıldır kimse evlenmedi bu diyarda."
"Lütfen, ben evlenmek istemiyorum. Lütfen anne."Ama annesininde başka şansı yoktu. Bu evlilik gezegene 1000 yıllık barışı getirecekti. Bu yıldızdaki insanlar savaşamaz barış içinde yaşarlardı. Lakin Komutan Çep gezegene sahip olmak isteyen gözü dönmüş bir adamdı. Gezegenin asilleründen biriydi. Bu da onun ggezegenlerini yani yıldızlarını istemesi için mantıklı yapıyordu. Komutan bunun haksızlık olduğunu iddia etmişti ve savaş bilmeyen bir topluluğa savaş ilan edeceğini duyurmuştu.
Kraliçe de bu durumun ancak kızıyla evlenirse son bulacağını pek tabi biliyordu. Geleceğin kraliçesiyle evlenirse kan dökülmeyecek ve komutan sorunsuzca kral olabilecekti.İki taraf içinde makul bir anlaşmaydı.
"Halkımız için buna mecbursun Şira. Bende buna mecburum. Yoksa hepimiz komutan Çepin esiri ve hizmetkarı oluruz. Böyle en azından bi şansın olur. Halkımızında."
Bu düğün olmamalıydı, o iğrenç adamın kendisine dokunması düşüncesi bile Prensesi iğrendirmeye yetiyordu.
"Onunla evlenmeyeceğim, bir yolunu bulabilirim."
Kraliçe başını olumsuzca sallarken odadan çıktı hiç bir şey düşünmüyordu. Ya da düşüncelerini tek kendine saklamayı iyi biliyordu.
Kız hizmetlisinin getirdiği kırmızı evlilik elbisesine baktı. Yıldızde tek renk olmaya o kadar alışılmıştı ki sadece düğün törenlerinde ya da yaslarda farklı kıyafetleri giyebilirlerdi. Kurallar açıktı. Kırmızı kadın için tören kıyafeti siyah yas kıyafetiydi. Şira bunları biliyordu. Kırmızı elbisesi denemesi gerekiyordu. Son bir gün kaldığı için düzeltilmesi gereken yerler düzelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEZEGENİN PRENSESİ
FantasyDünyaya en yakın yıldız gezegeninden düşen bir perinin dünya da mutasyon sonucu farklı güçleri olan insanlarla yolunun kesişmesinin hikayesi