(medya: hürkan_emreye_bakicilik_yapiyor_mp4)
iyi okumalarrrr :))
---
Daire kapısından adımımı attığımda hoş bir ortam karşıladı beni. Eskişehir'i soğuk havasından sonra yüzüme çarpan sıcaklık ve o hoş ama yabancı olan ev kokusu...
"Üşürsün diye kombiyi kökledim sen gelmeden, değerimi bil." dedi montumu ve valizimi çevik bir hareketle benden alırken. Sonrasında beni salon diyebileceğim ferah bir yere yönlendirdi. Kapıdan geri çıkarken "Hemen geleceğim." cümlesini ekledi.
Yalnız kalmıştım,yanımdan uzaklaştığında kendimi koltuğa atıp açık bıraktığı kapıdan hemen evi incelemeye başladım.
O kadar büyük olmayan ama küçük de sayılmayan bir evdi. Salonu ve koridoru baya genişti. Diğer odalara ve Hürkanın ne yaptığına bakmak için kalkmak istiyordum ama içimden nasıl olsa daha çok zamanımın olduğunu geçirdim. Samimi sayılabilecek bir seviyede olsak da yine de birbirimize yabancı sayılabilirdik onun gözünde.
Bu aşırı doğal bir durumdu aslında. Benim de yabancı hissetmem lazımdı ama istemiyordum sanırım. Ama zamanla olabilecek şeyler için şimdiden stres olmaya gerek yok.
Düşüncelerime dalmışken Hürkan elinde bir tepsiyle geldi. Gerçekten tavuk suyu çorba getirmişti. Ayaklandım hemen.
"Ya kanka saçmalama bebek miyim ben beraber mutfakta falan yiyelim." diye itiraz ettim tepsinin bir ucundan tutarak.
"Ya misafirsin sen ayrıca hasta oldun buralara gelmek için." tepsiyi benden kurtarmaya çalıştı.
"Ama ama-"
"Şşş göm şu çorbayı, dur ekmeği unutmuşum ekmek de getireyim."
Kapıdan çıkarken arkasından bakakalmışken bi anda arkasını dönüp güldü. "Bu arada o malesef hazır çorba o kadar hızlı ve yetenekli değilim, beklentileri yükseltme yani."
Refleks olarak ben de başımı sallayıp gülümsedim."Tamam tamam be nolacak..."
Gittiğinde çorbamla başbaşa kalmıştım,
yavaş yavaş içmeye başladım. İçimi sıcacık yapmıştı. Bu tarz ilgisi hoşuma gitmişti yalan yok.Kısa bir süre sonra elinde biraz ekmek ve kendine aldığını düşündüğüm başka bir tabak çorbayla geldi. "Şimdi sen ağlarsın, sen de ye diye, önlemimizi alalım."
"Beni iyi tanımışsın demek ki."
Yavaşça çorbalarımızı içerken havadan sudan sohbet etmeye başladık. Online üzerinden konuştuğumuzdan çok farklı hissettirmiyordu ama daha canlıydı tabi ve insan ister istemez rahat olamıyordu oradaki gibi.
"Ben bize ıhlamur da yaparım, içersin değil mi? Lan bu arada şu soğuk kıyafetlerini de değiştir rahat bi şeyler giy söylemeyi unuttum."
"Ben de yarım edeyim artık ne dersin mal ettin beni elim ayağıma dolaştı."
"Oğlum sadece su ısıtıp poşeti daldırıp çıkarıcam ama gel istiyorsan." güldü ve ayaklandı. Mutfağa gittiğinde hemen valizime yönelip üzerime bir sweatshirtle eşofman geçirdim. Ama bunu yapabileceğim en hızlı şekilde yapmaya çalıştım çünkü vücudumdaki saçma izleri görmesini istemiyordum.
Giyinmeyi bitirdiğimde mırıldandığı bir şarkı sayesinde mutfağı bularak yanına dikildim.
"Bu marka çok kalitesiz niye aldın ki?"
"Valla bimde vardı aldım, ıhlamur ıhlamurdur. Bu arada senin alnına bez falan koymaya gerek var mı nasıl ateşin?" Diyerek alnıma tekrar elini yerleştirdi. Eli çok soğuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dem | Mengola °•
Fanfiction+"Çok güzel.." -"Ney?" +"Manzara." Anlamamıştım. Neden anlamak zor? Şimdiden sarhoş olmuş olamam. Kime diyor, niye di- +"Camdaki manzara diyorum, arkandaki." -"Ha..."