iyi okumalarrrr~
---
İki günün ardından Hürkan'la yan yana dikilmiş bir şekilde Vodka'nın trene binişini izleyerek el sallıyoruz.
+"Yine ikimiz kaldık ha?"
-"Evet..."
Vodka da bize iki eliyle minik kalpler yapıyor.
+"Awww- hadi lan gevşeme it tren hareket edecek."
Son kez saniselik orta parmak çekip trenin kapısında kayboluyor. Gülüşüyoruz.
"Bunu kaldırabilecek misin Hürkan çok ağırdı Vodka'dan bu kadar yaratıcı bir şey beklemezdim."
"Kaldıramıyorum o yüzden hadi eve gidelim" diyerek aceleyle geçiştirdi boşumu ve çıkışa yöneldi. "Götüm dondu treni kaçırmayayım diye bizi 1 saat önce çıkardı evden herif."
Üstüne sadece mevsimlik diyebileceğimiz bir mont geçirmişti. Ona bakarken üşüyordum resmen. Dikkat çekmek ve montun kalınlığına bakmak için kolundan tuttum hafifçe.
"Bu ne oğlum ben bile akıl edip atkı bere eldiven alıyorum utanmasan mont bile giymeyecekmişsin amk tabi üşürsün."
"Ne biliyim kısa sürer sandım bilmiyorum ki trenin saatini şu şu saatte çıkalım dedi ok dedim yani."
Olabildiğince hızlı adımlarla gardan çıktık. Dışarısı içeriye göre kat kat daha soğuktu. Şansımıza da anlamsız bir yoğunluk yüzünden park yeri bulamadığımız için araba baya bi uzaktaydı. Hürkan ellerini birbirine sürterek sıcak nefesiyle ısıtmaya çalışıyordu. "Evden çıkarken hava yumuşaktı ne ara kar yağmaya başladı ya.." diye söylendi elleri ağzındayken.
"Bi de Eskişehirli olacaksın Antalyalı olarak ben bile önlemimi aldım amk." diye yineledim göz devirerek.
Isı kaybını azaltmak için kollarını iyice gövdesine yaklaştırmıştı, burnu kıpkırmızı olmuştu. Gözleri yağan kar ve bembeyaz gökyüzünün ışığı yüzünden kısılmıştı. Hızlanmaya başlayan karla beraber saçlarında karlar birikmeye başlamıştı. Açıkçası üşürken bu kadar acı çekmesini izlemekten hiç hoşlanmamıştım ama komik(hoş?) gözüküyordu ne yalan söyleyeyim.
Ama bu acıma duygumun önüne geçememişti tabiki. Yani acıma kelimesi durumumu tam karşıladığından emin değilim açıkçası. Kulağa garip gelecek ama belki kıyamama?
Benden asla beklenmeyecek bir davranışta bulundum ve boynuma 3 tur atarak zar zor taktığım atkıyı ona vermek için çıkarmaya başladım. Hemen fark edip bileğimi tuttu.
"Hayır hayır, çıkarma sen üşürsün, Antalyalılar alışık değildir ben kaç yıldır çekiyorum bu soğuğu."
Kaşlarımı çattım. "Hürkan, titrerken çıkardığın ses dalgalarını hissediyorum ağlama ve al şu atkıyı."
Bir şey demesine fırsat vermeden bileğimi tutan elinden kurtuldum ve çıkardığım atkıyı hemen boynuna dolamaya başladım. Sustu ve bana "gerçekten mi?" bakışı atarak işlemimi bitirmemi bekledi. Bittiğinde dayanamayıp saçlarındaki karları hızlı ama yumuşak bir el hareketiyle temizledim ve bir adım geriye çekildim. Bi anda gözlerim ceplerinde huzursuzca soğuktan kıpırdanan ellerine takıldı.
"Al şu eldivenin tekini de." dedim özellikle cebimde daha çok ısıttığım eldiveni çıkarırken.
"Ya oğlum abartmasana-"
"Zırlama al şunu."
Oflayarak uzattığım eldiveni de alıp taktı. Donmuş eline yayılan ani sıcaklıkla gülümsedi yerden gözlerini ayırmayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dem | Mengola °•
Fanfiction+"Çok güzel.." -"Ney?" +"Manzara." Anlamamıştım. Neden anlamak zor? Şimdiden sarhoş olmuş olamam. Kime diyor, niye di- +"Camdaki manzara diyorum, arkandaki." -"Ha..."