bölüm 7

1.1K 115 119
                                    


iyi okumalarr :)

---

Sabah yaklaşık 10.00 gibi kalkmama rağmen sanırım Hürkan hala uyuyordu, ev çok sessizdi. Sadece çalışan kombinin sesi duyuluyordu.

Ateşim ve baş ağrım geçmişti sanırım. Yavaşça yerimde doğruldum. Uyku sersemi bir şekilde içimi karartan loş ışıktan kurtulmak için odadaki tüm perdeleri açtım. Sonrasında banyoya yönelip işlerimi hallettikten sonra tam kapıdan çıkacakken aynada kendimle göz göze geldim.

Saçlarım manyak duruyordu. Göz altlarım eskisi kadar yoktu ama yine de hayırlı sayılmazdı. Solgundum.

"Ben onun karşısında hep böyle miydim ya..." diye iç geçirdim elimle saçlarımı düzeltmeye çalışarak. Ama bir türlü istediğim şekle girmiyordu.

Her ne kadar izinsiz almak istemesem de dolaptan bulduğum tarağıyla saçıma şekil vermeye çalıştım. (evet Hürkanın bu sıralar şuanlık pek saçı yok biliyorum ama arasıra bakıp iç geçirdiği bi tarağı olduğunu hayal edin ✨ ) Yüzüme 5 defa buz gibi su çarptım. Eh pek fazla bi etkisi olmasa da yenilenmiş hissetmeme yardımcı olmuştu.

Yüzümü dolaptan çıkardığım yeni bir havluya silerken bi anda Hürkan'a kahvaltı hazırlama fikri geldi aklıma. Bir şekilde beni koca tatil evine ağırlamış olmasının mahcubiyetini atmak istiyordum üzerimden.

Hürkan'ın ne zaman uyanacağını kestiremediğim için hemen vakit kaybetmeden mutfağa adımladım. Ne neredeydi pek bir bilgim olmasa da halledebilceğimi düşünüyordum.

Elimden geldiğince ses çıkartmadan, bir şekilde patates bulup kızartma yapmaya başladım. İçimden her saniye durumuma şükrediyorum. Artık tek başıma kahvaltı etmekten bıkmıştım, filmlerdeki büyük kaostan sonraki durgun sahnelerine benziyordu kahvaltı edişim. Sessiz ve perdeleri açacak enerjim olmaması yüzünden gri loş bir oda. Düşüncesi bile içimi ürpertmeye yetiyordu.

Sonunda beni değerli hissettirecek birisine sahip olmam içimde küçük kelebekler uçuşuyordu adeta. Tabi Hürkan beni sadece normal bir arkadaş olarak görebilirdi belki ama o benim için bundan daha değerli hissettiriyordu. Yani çevremde pek fazla insan olmadığı için de bu tarz hissedebilirdim ama yine de güven sorunlarım varken bu kadar yeni tanıştığım birisine karşı böyle hissetmem garibime gelmiyor değildi.

Düşüncelerimle savaş vermeyi bir kenara bırakmaya karar verip kendimi anın mutluluğuna bıraktım. Mutfağın da açtığım penceresinden zaman geçtikçe kış bulutlarının dağılmasıyla gelen güneş ışığı ve kızgın yağın cızırtısı içimi huzurla dolduruyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan mutfaktaki küçük masayı adeta donatmıştım. Buzdolabında pek kahvaltılık yoktu, elimden gelse markete gidecektim ama nerede olduğunu pek bilmediğim için sadece düşünce olarak kaldı. Onun açığını kapatmak için 3 ana yemek yapmıştım resmen.

Gururla masaya bakarken bu güzel kokuya rağmen Hürkan'dan hala kıpırtı olmaması beni endişelendirmedi değildi. Odasına da izinsiz girmek istemiyordum ama başka yapacak bir şeyim yoktu sanırım.

Yavaşça odasını araladığımda düşündüğüm gibi hala uyuyordu. Tüm yorganı dağıtmıştı, üstü full açıktı. Çok masum duruyordu. Salak her yeri tutulmuştur.

Onu uyandıracağımdan dolayı çok kızmayacağını düşünüyorum, mal Emre niye kızsın ki? Kendi hayatımı bi kenara bırakıp insanlara normal bakmam gerekiyor acilen. Annem insan değil ki onun gibi tepki versinler.

Düşüncelerime rağmen tedirgin bi şekilde omzunu dürttüm."Piştt Hürkan ne zaman uyanıcaksın." dedim fısıldayarak.

Hiç bir tepki vermedi. Vay anasını ne derin uykuymuş.

Dem | Mengola °•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin