bölüm 13

988 96 112
                                    

İyi okumalarr :)

---

Gözüme vuran acımasız ışıkla hissettiğim rahatsızlıkla uykumun yavaşça kaybolduğunu hissediyordum. Ve burnuma yavaşça tatlı yiyecek kokuları gelmeye başlamıştı, ayrıca bir takım homurdanmalar ve tabak çanak sesleri.

Kısık gözlerle saate baktığumda 07.00'yi gösteriyordu. Normalde evde en erken ben kalkıp kahvaltıyı hazırlardım, bu saatte Hürkan'ın kalkması hayra alamet değildi. Yeni kalkmış olmanın verdiği uyuşukluğu yok eden bir huzursuzlukla seslerin kaynağına doğru yöneldim ve kapının eşiğinden salona doğru kafamı uzattım.

Tahmin ettiğim gibi Hürkan ona aldığımız kalpli önlükle tezgahın önünde bir şeyler yapıyordu, omzuyla kulağı arasına telefonunu sıkıştırmış hızlı hızlı konuşan bir kızı dinleyerek arada onaylama sesleri çıkarıyor, yorum yapıyordu. Ama ne hakkında konuşulduğunu asla anlamamıştım.

Yavaşça yanına doğru yaklaşıp aniden irkilmesin diye öksürdüm. Sesimi duymasıyla hafifçe bana dönüp gülümsedi. "Günaydın."

Ben de günaydın dedikten sonra telefondaki kişi de duymuş olmalı ki Hürkan "Evet, yanımda birisi var-", "Eh bu saatte evet çünkü aynı evde yaşıyoruz.", "Hm? Bu nasıl bir soru böyle, tabi ki de erkek." dedi yüzündeki gülümseme yavaşça kaybolurken. Sesindeki beliren gerginliği hissedebiliyordum.

Merakımı göstermek için ona doğru sorgulayıcı bakışlar atsam bile fark etmeden tekrar önüne döndü ve biberleri kesmeye devam etti. Bozulmama rağmen sustum ve uzaklaşıp kendimi koltuğa atarak görüşmesinin bitmesini bekledim.

Konuşmalarını dinledikçe görüşme amacının herhangi bir olay veya konu olmadığını anladım çünkü konudan konuya atlanıyordu. Hürkan'ın verdiği cevaplara bakıldığında, havadan sudan şeylerdi yani. Hürkan'ın çoğu arkadaşını tanıyordum, demek ki uzun süredir görüşmediği bir arkadaşı olmalıydı ki bu şekilde mutluydu Hürkan. Ve bir kız olması beni sebepsiz yere germişti.

Bana saatler geçmiş gibi hissettiren konuşma sonunda bittiğinde Hürkan hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı hazırlamaya devam etti. Ben sormadan söylemesini beklerken karşılaştığım sessizlikle dayanamadım. "O kimdi?"

"Bir arkadaş." dedi bir çırpıda.

"Nasıl bir arkadaş, çoğu arkadaşını bildiğimi sanıyordum. Yani en azından bahsetmek istediklerini."

Birkaç saniye daha sessizlikten sonra yutkundum. "Bahsedemeyeceğin kadar özel birisi mi?"

Önüne dönmese bile buruk gülümsemesini hissedebiliyordum. "Sayılır; ama uzun süredir tanışmıyoruz zaten, 5 6 aydır falan. Eski birisi değil yani."

Cümlesindeki devam eden gerginliği hissettikçe bi anda neden ikimizin de bu kadar gerildiğini sorguladım. Özellikle de kendimin. Arkadaşı olabilirdi. Veya sevgilisi, bu beni alakadar etmiyordu. Kendi hayatıydı. Bunu düşünerek ortamı bir nebze normale döndürebilmek için klasik sahte gülümsememi takındım. "Ooo manita falan mı yaptın yoksaa??"

Sorum biter bitmez Hürkan'ın acı dolu tıslaması ve tezgahtan aniden uzaklaşmasıyla ne olduğunu şaşırdım. Refleksle ayağa fırladım. "Lan noldu iyi misin?"

"Parmağım- parmağımı çok kötü kestim."

Hemen yanına koştuğumda beyaz tişörtünün önü bastırdığı eli yüzünden kıpkırmızı olmuştu. "Şş tamam sakin ol, uzat elini."

Bi parmak kesmesine göre bu kadar çok kanamasını beklememiştim doğrusu, ne kadar derin kesmiş olabilirdi ki-

Titreyerek elini yavaşça görüş hizama getirdiğinde kanımım donduğunu hissettim. Küçük bir mutfak kazasından beklenecek bir kesik değildi bu.

Dem | Mengola °•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin