Mağaranın içi karlarla kaplıydı. Bir kar mağarası değildi, insan eliyle oluşturulmamıştı. Aliva, "Burada hiçbir şey insan eline ait değil," diye düşündü. Kar taneleri mağaranın zeminini tümüyle kapatmış, duvarların parlak doğal taşlarla kaplı olmayan yerlerine bir küf lekesi gibi yayılmıştı. Zemin karlara rağmen demir kadar sertti. Kaydırmıyor, insan ayaklarının altında uğultuyu andıran bir sesle mırıldanıyordu. Spor ayakkabılarını aşıp gri eşofman altının paçalarına dek uzanan katı kar tanelerine baktı Aliva, kıyafetinde bir ıslaklık yoktu, üzerine pudra dökülmüş bir keki andırıyordu. Yüzünü tuhaf dercesine şüpheyle buruşturdu.
Aydınlık ve ferah mağaranın içinde dikkatli adımlarla ilerlediler. Hoselin lirik şarkısı yavaşça kulaklarına akıyordu. Aliva ışık şöleni karşısında gözlerini kırpıştırdı, şaşkın ve meraklıydı. Black sakinlikle etrafını gözlemliyor, kabarttığı kulağıyla sesleri takip ediyordu.
"Mağaranın içine kar nasıl girmiş olabilir?" Adımlarını hızlandırıp Black'e yetişti. "Duvarlarda delik yok, giriş dışında bir açıklık da yok."
Black doğru dercesine başını salladı.
"Ama pek çok yolu olabilir," diye akıl yürüttü. "Alışageldiğimiz fizik yasalarının hiçbir geçerliliği olmadığı evren yapıları var. Burada da işler farklı ilerliyor belli ki. Karları içeri sürükleyecek kuvvetli bir rüzgâr en akla yatkın olanı. Mağaranın dışını kaplayan sis örtüsü kar tanelerini içeri taşımasına imkân veren yapışkan bir dokuya sahip olabilir." Kendisini ilgiyle dinleyen kıza bir bakış attı. "Ya da" dedi Aliva'nın tepkisini ölçerek, "Kar taneleri kendi hareket ediyor olabilir."
Aliva ansızın ürpererek durdu, Black'e. "Beni korkutmaya çalışıyorsun," dedi, dilini ağzının içinde çevirdi. "Cesaretimi mi sınıyorsun?"
Black hoşgörüyle gülümsedi. "İhtimali olan bir öneri sunuyorum yalnızca." Dudaklarını hafif dışa doğru büktü. "Öyleyse bile çok yavaşlar ama," dedi korktuğunu belli etmemek için mahsus kaşlarını çatan kızı telkin etmek arzusuyla, "Neredeyse hiç ses çıkarmıyorlar. Burada kıyameti koparan yalnızca biziz. Dua edelim de hareket eden başka bir yaratığın dikkatini çekmeyelim."
"Ayrıca," başını yana yatırdı. "Cesaretini sınamaya ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Seni neyin korkutabileceğini ve ölmek pahasına neyin harekete geçirebileceğini gördüm." Dudağının sağ alt köşesini düşünceli düşünceli dişleyip kısık gözlerle kızı süzdü. Aliva kararlılıkla diktiği gözlerini Black'in yoğun bakışları karşısında çekmek zorunda kaldı. Sıcağın derisinin altından bedeninin yeryüzüne dağıldığını duyumsadı. Sanki ayaklarının altındaki beyaz toprak kabarmış ve onu yerden yükselterek dengesini sarsmıştı. Başının döndüğünü hissetti, elini yumruk yaptı.
"Sevindim buna." Burnunu çekti. "Testlerden hoşlanmam." Huysuzca mırıldandı.
Black manidar bir gülümsemenin esmer teninde yayılmasına izin verdi. "Anlıyorum." Gözlerindeki ışıltı Aliva'nın içini gıdıklıyor, bir şey söylemek için onu harekete geçmeye zorluyordu. Pençesini göğsüne geçiren bir aslan gibiydi. Dişlerini sıktı. Ne dercesine kaşlarını oynattı. Küstah bir edayla yaklaştı Black'e. "Söyle lütfen," dedi yalancı bir kibarlıkla. "Gen testinden başka testlere de maruz kalacak mıyım?"
"En çok hoşlanmadığımız şeyler burnumuzun dibinde biter," dedi Black Aliva'nın sıcak nefesi nefesine çarparken. "Umalım da daha fazlasıyla mücadele etmeni gerektirecek bir gen mirası almamış ol. Senin için dileyebileceğim en iyi şey bu."
Aliva Black'in burnunun sağ kanadındaki küçük bene baktı, açık kahverengindeydi, ondan önce çıkmış bir benin ardında bıraktığı gölge gibiydi, varla yok arası bir iz. Kıkırdadı. Black'e daha da yaklaşarak, "Anlıyorum," dedi. Göz kırptı ve Black'in kesif bakışlarını umursamadan önüne döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanlayıcı: Aliva'nın Doğuşu
Fantasy"Alametler baş gösterdi kâhin, O karanlık gecede yolunu aya sürüyen bir kadın var; genç ve kendine yabancı. Arayışı aya kadar yükseliyor, Ürpertiler sarılı ruhu kederli. Ve bir yaratık onu ısırmak için kolluyor bütün aydınlıkları. Kehane...