TEKLİF?

136 30 4
                                    

Ya birşey diyeyim mi?

Çok tatlısınız. Hele yorum yapanlar yerim sizii. Oy verenlere de sonsuz teşekkürler. Çok seviyorum siziii. :)

Oy ve yorumları unutmayın. Seviliyorsunuz...

Ayakların benden izinsiz harabe eve doğru gitti. Açıkçası merak etmiyor da devirdim ama kendi kendime bahanelerle uydurarak buraya geldim. Tahmin ettiğim gibi yine oradaydı. Ve yine ağlıyordu. Üzerinde benim hırkam ile sümüklerini çekiyordu.

Sümük takıntımı es geçerek onu izlemeye devam ettim. Dün söylediği 'Ev çocuğu' lafına arka bahçede haykıra haykıra gülmüştüm. Hatta yatağıma yattığımda hala gülecek enerjim vardı. Belki de bu yüzden ayakların beni buraya getirmişti.

Kafasını kaldırdığı anda şaşkınlıkla bana baktı. Ben aynı şekilde dururken kısa bir sessizlik oldu. Ne düşündüğü merak etmiştim. Hırkamı almaya geldim diye düşünebilirdi ama o sümüklü hırkayı almayacaktım. Asla!

"Yine sen?"

Omuz silktim. "Yine ben."

Sümüklerine dikkat ederek yanına oturdum. "Anlatmaya ne dersin?"

Salağı oynayarak "Neyi?" diye sordu.

Sessiz kalınca nefesini sesli bir şekilde dışarıya verdi.

"Bir hafta önce evlatlık olduğumu öğrendim. Asıl kanım İngiliz değilde Türkmüş."

Hangi salak aile kızını elin ülkesinde birine verirdi ki? Yazık olmuş.

Tekrar ağlamaya başladığında sümüklerinin bana değmemesi için dua ettim. Neyse ki sustu ve boş boş şetrafa bakmaya başladı. Yerinden kalktım ve yıkılmış tuğlaların arasında geçtim.

İlerlerken bu sefer daha şiddetli ağlama sesi duydum. Bu hönkürerek ağlama sesi etraftaki tek tük insanlarında bize dönmesine sebep oldu. Bu nasıl bir ağlayış şeklidir? Yeni doğan bir bebeği geç insan olduğundan bile şüpheliyim.

Hemen yanına gittim ve kolunu tutarak ilgisinin bana dönmesini sağladım. "Bağırma yanlış anlıyorlar."

Sustu ve bana baktı. Niye baktığını anlamaya çalışırken bana sarıldı. Bana!

Bostan korkuluğu gibi durmaya devam ettim. Sarılmak yapışıktı ve hey bu kız sümüklüydü!

İleri derecede 'Dikkat dağınıklığı,' hastalığın olsa da kızdaki sümükleri düşünmeden edemiyordum. Bu kız sakin hayatıma birden izinsiz giriş yapmıştı ve ben engellememiştim.

Kollarını zor bela çektim. Suratını dikkatli bir şekilde incelemeye başladı.

"Yardım et bana."

Yardım mı? Ben pek yardım etme gönüllüsü değildim. Hiçte olmamıştım. Bir kere ben bencil bir insanım. Ama kafasını dağıtması için onu bize götürebilirdim. Saf iyilik dolu beynimi tebrik ettim. Genelde benim yaş çevrem pek hayırlı şeyler düşünmezdi de neyse...

Peşimden annesini takip eden civciv gibi geldi. Eve girip anahtarlığı askılıkların olduğu yere fırlattım. "Evde kimse var mı?" Ses gelmeyince Juliaya gel işaret yaptım.

Kendini acındırıp beni kandırmak istiyorsa yada evdeki annemin çok kıymetli vazolarını ve vitrin takımalarını çalmaksa amacı? İhtimaller çoğaldı. En kötüsünise beni öldürmek. Sarılmadığım için olabilirdi. Düşmanım da yoktu ki. Kendi halinde takılan bir çocuk olmuştum hep. Benim kafamdan birini bulamadığım için filmlerle ve kitaplarla yaşayıp gidiyordum işte.

Biraz daha düşününce -fazla- derecede- etkileyici- yakışıklılığımı- kıskanıp amacının beni öldürmek olduğunu hayal ettim. Vahşice! Cazibeme dayanamayarak beni sonsuza kadar yanında tutmak isteyebilir ve ben ömrüm boyunca sümüklerle yaşayabilirdim. Öğk.

Kafamı geriye çevirdim ve elindeki vazoyu görünce düşünmeden haykırdım.

"Ne yapıyorsun!?"

Neredeyse vazoyu düşürecekti. Hışımla bana döndü.

"Salak herif, ne diye bağırıyorsun? Korkuttun beni."

Kahkahalarla gülmeye başladım. Bu kız böyle Türkçe konuşursa ben hiç ciddi olamazdım ki. O ciddi olmaya çalışırken bile komikti. Güleme sinir olduğunu çok belli ediyordu. Ellerini sıkıyor ve yüzü de kızarmıştı. Daha fazla güldüm. Bu gerçekten iyi gelmişti.

Aniden konuyu değiştirdim. "Nasıl hissediyorsun?"

Bir süre sessiz kaldı. Kendi iç sesiyle savaşa girdiğinden eminim ve kendimi frenleyip laf atmadım.

"Üzgün."

Türkiye o kadar da kötü bir yer değildi. Hem biz sıcakkanlı ve yardımsever insanlardık. Ben hariç. Oradaki serbestliği bırakıp buraya gelmesi zor olmuştur elbet ama zamanla alışırdı.

"Bak bu kadar takmamalısın. Yani yeni hayatın eskisinden daha iyi olabilir. Ayağına gelen şansı ittirmeden önce ona bir fırsat ver. Belki hayat hiç ummadığın bir anda karşına birşey çıkarır."

Bana tekrar sarıldı. Bu sefer ki sarılışı benden güç almak için değil teşekkür içindi. Bu yüzden bende sarıldım. Bir süre sonra geri çekilerek odama girdim.

Kafamı kapıdan çıkararak "Hadi," dedim ve yanima gelmesini işaret ettim. Ben masadaki sandalyeme oturmuşken, o odamı inceliyordu.

Klasiklerin baş gösterdiği kitaplığa yöneldi. Annem tam bir kitap canavarı olduğu için tüm klasikleri okumuştum. Sıkıcı olsalar da iyi hissettirmişti. Eliyle sırayla dokunarak gezindi.

Suç ve ceza, Aşk ve gurur, Sefiller, Oliver Twist.

Eline bir kitap alarak kitaplıktan çıkarttı.

Yer Altından Notlar, okuduğum ilklerden biriydi.

İnsanın kendi kabuğuna çekildikten sonra hissettikleri duygu değişimini işliyor. Bir çeşit insanın kendisiyle yüzleşmesi. Okunmaya değer bir eserdi açıkçası.

Sayfaları kurcaladı ve yerine bıraktı.

"Sevgilin var mı?"

Ansızın gelen soru ile kafamı kaldırdım. Yavşıyor muydu?

Tamam üstün yakışıklığım ve zekam vardı ama hayır sevgilim yoktu. Hem sevgili olunca ne oluyordu ki?

Eğer benimle beraber uyuyacak ve yemek yiyecek birini bulursam ona
aşık olabilirim. Uyku ve yemek sevgiliden önemliydi. Annem gibi.

Üstelik sevgili anlayışı Türkiye de biraz farklı karşılanıyordu. Yabancalardaki gibi değildi. Onlar fazla serbest bir yaşama sahip oldukları için sevgili kavramı onlarda farklıydı. Çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyorlardı. Tabi bunu Türkiyede de yapan vardı. Ama Türkiye başka bir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar özeldi.

Mesela Jhon annesinin yanına gitti ve "Anne bir kız arkadaşım var, " dedi. Annesi;

"Ah Jhon ne kadar sevindim. Tebrikler," der ve olay kapanır. Bu kadar.

Şimdi Türkleri ele alalım.

"Anne sevgilim var."

"Geçen Müge Anlıda gördüm kızın kafasını kesmişler."

Dünyadaki tüm katillerin hedefi karşı cinsimle sevgili olup boyunlarını kesmek. Acıkçası bu konuda biraz şüpheliyim.Yani ben bile erkek olduğum halde tam sevemiyorsam diğerlerinin sevgisi pek inandırıcı gelmiyordu. Kendi cinsimden bahsediyorum.Yani eğer aşık olacaksam - ki bu imkansız geliyor- kesinlikle Türk olacaktı.

Pek aşka inanmasamda ansızın içime işlediğini hissediyordum. Yada sadece kendi kafamda olan bir duyguydu. Emin değilim.

EVHAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin