ii.

743 128 14
                                    

Ziya elindeki son çekirdeği de dişlerinin arasında götürüp çıtırdattığında derin bir iç çekti. Sigaradan daha tutkuyla bağımlısı olduğu tek şey şu meretti cidden. Tuzdan buruşan dudaklarını yaladığında yanında oturan arkadaşına döndü ve "Eee yani sizin eve taşınıyor bu çocuk ha?" diye sordu. Necati kafasını sallamakla yetindiğinde "Annen nasıl kabul etti lan?" dedi yine dayanamayıp. Çocuğun dış görünüşü pek tanıdık olmayan, etraflarında görmedikleri gibiydi. Elbette yabani değildiler, garipsemiyorlardı ancak şimdi düşününce annesine gidip "küpe için delik deldirmek istiyorum." dese işiteceği lafları biliyordu. Necati'nin ailesinin dindarlığını düşününce iş daha da garip bir hal alıyordu.

Necati'nin babası Ali amca bu konularda daha da mutaasıp bir tipti üstelik. Evini, ne idiği belirsiz, onlardan fersah fersah uzak olduğu belli olan bu tipe kiralamış olmasına ne yalan söylesin oldukça şaşırmıştı.

"Oğlum çocuk hocaymış. Bizim liseye atanmış. Babam da devlet memurudur, hocadır diyerek verdi işte evi. Gerçi iyi de anlaştı babamla herif." Necati çekirdek çıtırdatarak söylediğinde Ziya şaşırmıştı. "Öyle devlet memuru mu olur lan? Tayt giymiş, küpe takmış..." Necati omuz silktiğinde önlerinden geçen taksi ile ikisi de gözlerini ileride duran arabaya ve içinden inen, mevzunun öznesi olan çocuğa dikti.

"Okula giderken farklı giyiniyordur herhalde. Ne bileyim lan devlet ben miyim?" Necati elindeki son çekirdekleri acele ile önündeki poşete atıp, ayağa kalktığında söylendi. Ellerini tuzdan kurtarmak için silkelediğinde "Hadi ben gidiyorum. Çocuk bugün eve yerleşecekti. Anam yemek falan yapmıştır şimdi çocuğa, tek kalmasın." dedi.

Ziya oturduğu kaldırıma daha çok yerleşirken kafasını salladı sadece. Arkadaşı önünden ayırılıp eve doğru yürüdüğünde Ziya da taksiden bavullarını indiren çocuğa dikti gözlerini bu kez de.

"Ulan inci mi var bunun boynunda? Amına koyayım herif inci takmış lan koynuna." diye mırıldandı kendi kendine. Çocuğun, Necati ile bir şeyler konuştuğunu görebiliyordu ancak mahalledeki çoccukların gürültüsünden imkanı yok duyamazdı buradan orayı. Elindeki çekirdek çöplerini o da önündeki poşete koyarken ayağa kalktı. Ayağa kalkarken de ellerini şöyle bir üzerine çırptı. Ayağındaki parmak arası terlikler, siyah eşofmanı ve annesinin itinayla çamaşır suyu yaptığına inandığı tişörtü ile hâlâ taksinin önünde dikilen ikilinin yanına doğru ilerledi.

"Ne oldu, parayı mı denkleştiremediniz?" diyerek ikilinin konuşmasına dahil olurken gözünü Necati'den çekip çocuğa dikti. Bir an için göz göze geldiklerinde dikkati önce çocuğun boynundaki inci ve hemen altındaki uzun altın sarısı kolyeye kaymıştı. Kolyenin ucunda yuvarlak bir sembol vardı. Necati'nin bu sırada ona cevap verdiğini duydu ama ilgisi çocuğun kıyafetlerine doğru kaydığında bu süzme işinin artık ayıp olduğuna karar verdi ve gözlerini çekti.

"Ha kanka? Ne oldu dedin?" diye tekrar Necati'yi dürttüğünde çocuk taksinin içindeki şoföre eğilmişti aniden. Elindeki parayı uzattı ve arabanın tavanına gelişigüzel vurdu. "Hadi abi, yanlış yerde adam tokatlıyorsun güzel abim. Hak ettiği budur." diyerek sinirli bir tavır takınmıştı. Ziya o zaman ciddi bir şey olduğunu kavramış, eğilip taksinin içindeki adama bakmaya çalışmıştı. Ancak taksici o an gaza basmıştı.

"Vay ibne ya. Seni böyle dıştan efendi falan görünce kökmeye çalışmış. Buraların adamı değil belli ki, yer mi yoksa?" Necati taksinin arkasından şöyle bir bakıp, plakayı kafaya atarken arkasındaki yabancı çocuğa doğru konuşmuştu.

"Aslında bana normal gelmişti de fiyat, yine de teşekkür ederim valla, az buz fark istememiş." Çocuk etrafındaki birkaç parça valizi bir araya getirirken kendini izah etmeye çalışıyordu. Ziya önünde kalan büyük mor valizi tuttu. Yardım etmek istediğini belli ederken elini uzattı.

"Selamün aleyküm kardeşim, Ziya ben. Hemen karşıda oturuyorum. Bak ahanda şurada. Necati'nin kardeşi sayılırım. Sizin ev sahiplerinin de evladı." Ziya her zamanki gibi bol mimikli, biraz fazla yakın bir şekilde selamını verdiğinde çocuğun suratında mimik oynamamış, "Osman ben de. Memnun oldum." diye tekdüze bir cevap almıştı. Ziya'nın eli havada kalırken önündeki bavul Osman tarafından kendisine doğru çekilmişti.

Necati ve Ziya birbirlerine bakarken Osman iki koldan sürüklemeye başladığı bavullar ile önündeki gecekondunun kapısına gitmiş, demir kapıyı önünden sarkan ipi çekerek açmıştı.

"Lavuğun hareket halis mi amına koyayım?" Ziya arkasından bakakalırken, Necati'nin hınzır gülüşlerini de kaçırmamıştı.

istikrarlı yaşam hakikattir ➻ b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin