Her yer her yerdeydi.
Osman'ın evi için özet şu an tam anlamıyla buydu. Ve dağınıklıktan her daim nefret ederdi. Hayatı boyunca hep çok düzenli bir adam olmuştu. Üstelik bu yalnızca maddesel de değildi. Osman'ın kafası da rahat olacaktı bir kere. Çünkü küçüklüğünden bu yana hep çok sorunlu bir çocukken şimdi yaşadığı tekdüze hayatı yıllar boyu aldığı terapilere bağlıyordu. Evet, şimdi hayatı dümdüzdü. Tertipli, düzenli. Ve bu düzeni bozup, o eski günlere dönmeye hiç niyeti yoktu.
Her şeyin başlangıcı Osman'ın henüz dokuz yaşındayken izlediği pembe dizilere dayanıyordu. O zamanlar annesi oldukça güzel ve neşeli bir kadındı. Sabah erkenden kalkar, babasını o zamanlar henüz nispeten küçük olan ve dedesinin sahibi olduğu dokuma fabrikasına yolcu eder ve hemen ardından hazırladığı mükellef kahvaltıyla beraber en sevdiği gündüz kuşağı programlarını izlemeye başlardı. Televizyon karşısında neredeyse küçük bir demlik çayı hiç ederken arada bir masanın öbür ucunda oturmuş yemeğini yiyen oğluna laf atar ve gülüşürlerdi. Osman o zamanlar pek anlamazdı annesinin neye güldüğünü ama sırf o gülüyor diye onunla birlikte kahkaha atardı.
Zaten dışarı çıkıp oynamayı seven bir çocuk değildi. Yaşıtlarına göre pek çok imkanı olmasına rağmen annesinin yanında hiç sıkılmadan tüm günü geçirebilirdi. Öğleden sonra okula gider, ikindi gibi evine dönüp tüm gün annesi ile birlikte yine televizyon izlerdi. Ödevlerini televizyon karşısında yapar ve hatta bazen oracıkta uyuya kalırdı. Neyse ki iş daha kötü yerlere gitmeden babası duruma müdahale etmişti. İşten geç bile gelse sırf oğlu sosyalleşsin diye onu parka götürmeye başlamış, evden uzaklaşmasını sağlamıştı. Özel kurslara gönderiyor, bu arada da okul derslerinde -ki özellikle matematikte- iyi olmasını sağlıyordu. Ancak bu süreç oldukça sancılıydı. Bazı günler her şey yolunda gitse de çoğu zaman Osman ağlama krizlerine giriyor ve zorla eve sokturuyordu kendisini. Günler sonra bir komşularından aldıkları tavsiye ile gittikleri pedagog, Osman'ın sosyal bozukluğu olduğunu söylediğinde ise her şey daha da garipleşmeye başlamıştı.
Osman okula gidip geldikten sonra televizyon izleyemiyor ancak zorla dışarı da götürülmüyordu. Aile yemekleri yiyorlar ve hatta eskiden kapısı açılmayan eve hiç tanımadığı misafirler gelip gidiyor, pek çok "çocuklu" davet düzenleniyordu. Okuldaki öğretmenleri dahi haberdar edilmiş ve ona göre bir yol izlenmişti. Tüm bu tedbirler zaman içerisinde Osman'ın gelişim göstermesinde işe yaramış ve hatta önlemlerin gevşemesine bile yol açmıştı. Eskisi gibi olmasa da annesi onun televizyon izlemesine izin vermeye başlamıştı. Her akşam büyük bir zevkle annesinin izlediği dizileri izliyordu.
Ve ilk kez orada gördü bir insanın diğer bir insanın dudaklarını öptüğünü. İlk seferinde annesi hemen kanalı değiştirse de ikinci kez gördüğünde her şey için çok geçti. Ekrandaki kadın aniden karşısındaki adamın dudaklarına yapışmış ve sanki elma şekeri yermiş gibi yalamaya başlamıştı. Ekrana bakarken bunun utanılacak bir şey olduğunu hiçbir zaman düşünmemişti. Yapılması için rıza gerektirdiğini ya da belirli bir bilince sahip olmak gerektiğini de. Sadece aşk yapmak ile ilgili olduğunu düşünmüştü. Ya da aşkını itiraf etmek.
Bu çok hoşuna gitmişti.
Tatlı olduğunu düşündü. Özel olduğunu biliyordu. Çünkü kimse onu daha önce yanağından başka bir yerinden öpmemişti. Ama şimdi bu özel ve tatlı şeyi bildiğine göre uygulayabilirdi değil mi? Hem saçma ya da zararlı bir şey olsa annesi onu muhakkak uyarırdı.
Sonraki günlerde her okula gittiğinde etrafındaki insanları izliyordu. Birisiyle aşk yapabilirdi. Hem belki böylelikle bir arkadaş da edinirdi. Evet, bu harika bir fikirdi. Bunun için neredeyse tüm gün çevresindeki herkesi izlerdi. Ancak günler geçmesine rağmen ona en az elma şekeri kadar tatlı gelen bir insanla karşılaşamamıştı. Bazıları Osman'a çok sert davranırken bazıları ise ona dokunuyordu ki o bundan nefret ediyordu. Tüm umudunu kaybetmek üzereyken ise resim dersinde hocasının çok konuştuğu bahanesi ile yanına oturttuğu Poyraz'ın kalemlerini paylaşması ona "İşte bu!" dedirtti. Elma şekerini bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
istikrarlı yaşam hakikattir ➻ b×b
Teen FictionOsman matematik okumaya başladığında Ankara'nın varoşlarından birinde öğretmenlik yapmayı pek planlamış sayılmazdı. Aslına bakılırsa bu yabancısı olduğu mahallenin nefretini toplamak ya da Ziya denen herif ile sabah akşam kavga etmek de pek planladı...