•Just smile•

316 14 6
                                    

13. Yüzyılın başları

Herkesin farklı gruplara ve sınıflara ayrıldığı bir dönemdi. En üst düzeyde "Soylular" ve en alt tabakayı ise "Serfler" oluşturuyordu. Burjuva sınıfı olarak adlandırılan soylular dönemin en zengin ve ihtişamlı kişilerindendi. Bir alt tabaka da ise din adamları vardı. Din dışı düşünceleri kabul etmiyorlar, düşüncelerini aktaran çoğu kişi ise eceliyle yüzleşiyordu.

O dönemin en zengini ise Prens Hoseok ve ailesiydi. Babası İngiliz ordusuna karşı karşıya geldiği vakit Prens Yoongi tarafından katledildi. Babası oracıkta can vermişti. Din adamları bunun aile üzerinde kaldırılması gereken bir lanet olduğunu söyleseler de Hoseok din adamlarını pek ciddiye almıyordu. Bu Hoseok ve ailesi için büyük bir acıydı. Fransa'nın başkenti Paris'te öldürülen binlerce asker vardı. İngilizler çoğu yeri işgal etmişti bile.

Serfler daha çok çalışmak durumunda kalmıştı. Çünkü soğuk bir hava ve alınması gereken bir intikam yüzünden din adamları ayrı yollara düşmüştü. Çoğu insan babası için intikam almasını söylüyorken, bazıları ise bunu yapmaması konusunda uyarıyordu.

Annesi ve kardeşleri de ayrı yollara düşmüştü bile. Kardeşi Yuan savaşçı bir kişiliğe sahipken, diğer kardeşi Suan ise sakin ve sessizdi. Savaştan anlamazdı kendisi. Hoseok barıştan yanaydı ama ülke bu durumdayken pek mümkün görünmüyordu.

Birkaç gün sonra...

Soylular, Din adamları, şehirliler, köylüler ve Serfler arasında ciddi bir anlaşma sağlanması bekleniyordu. Din adamlarından Shin uzun zaman sonra ortaya çıkmıştı. Kendisi çok yaşlıydı. Yıllardır din ve siyasi meseleler üzerinde Hoseok'un babasına öğütler veriyordu. Sıra Hoseok'a gelmişti ve Shin arasındaki ciddi ve önemli konuşma başlamıştı bile.

Shin derin bir nefes alarak;
İyi misin evlat?
Hoseok kısık bir sesle;
Hayır,maalesef değilim.
Shin;
Doğru benimki aptalca bir soru.
Hoseok;
Ne yapmalıyım bilmiyorum.
Shin;
Atalarının yaptığını yap evlat "sadece gül".
Hoseok;
Anlamadım?
Shin;
Yarın daha iyi anlayacaksın merak etme. Şimdi dinlen sonra konuşalım.
Hoseok;
T-tamam.

Shin gülümseyerek uzaklaştı ve tekrar Kiliseye döndü. Yuan ve Suan ise bu konuşmaları dinlerken Hoseok'a yakalanmışlardı.

Hoseok;
Napıyorsunuz burda??
Yuan&Suan;
B-biz hiçbir şey yapmadık.
Hoseok;
Bizi dinlediniz değil mi?
Yuan&Suan;
E-evet.
Hoseok;
Bir daha böyle birşey olmasın.
Yuan&Suan;
Tamam abicim.

Yuan;
Hepsi senin suçun senin yüzünden yakalandık baksana!
Suan;
Neden beni suçluyorsun ki Yuan?
Sende suçlusun?!
Şifacı;
Sessiz olun! İkiniz birer genç oldunuz. Yuan sen genç bir kızsın ve sense genç bir erkek. Bu tahtın ilerdeki varisleri olacaksınız. Kaba olmayın!
Yuan;
Eğer bir ülke kalırsa Suan tahta geçebilir. Ben savaşmayı seviyorum sağol.
Şifacı;
Genç kızlar ne zamandan beri savaşa gitti?
Yuan;
Sizin gibi aptallar üremeden önce.
Suan;
Bu ağır oldu sanki.
Selina;
Çocuklar ne oluyor burada?
Yuan&Suan;
Hiçbir şey annecim.

Yuan ve Suan hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Kavga çıkacağını bildiği için Yuan daha da hızlı koşuyordu.

Yuan;
Diğer yabancı ülkelerde kadınlar bile savaşa bile gidebiliyor biz neden gidemiyoruz?
Suan;
Eğer şu sınıflara ayrılma işi ortadan kalkarsa ancak ve mutlak suretle savaşa çıkabiliriz.
Yuan;
Of evet haklısın.
Suan;
İkimizin de alt gruptan hoşlandığı bir kişi var ve bu evlilik gerçekleştirilmez deyip duruyor annem.
Yuan;
Hepsi babamın suçu. Böyle bir gruplaşma olmamalıydı.
Suan;
Biliyor musun Yoongi ile Hoseok çok yakışıyorlar.
Yuan;
Annem duyarsa seni yaşatmaz.

(....)

Boy's Tears (•Sope•)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin