•Tonight •

51 4 0
                                    

Kraliyet ailesine mensup olan her çocuk savaş öncesi sağlam bir eğitimden geçerdi. Bu sene Yoongi kral olmak için adım atacaktı ve buna hazır olup olmadığını test etmeleri gerekiyordu.

Eğitim görmek kolay gibi görünüyor olabilirdi ama sınavdan geçmek kolay değildi. Yoongi kendini tamamen hazır hissetmediği müddetçe sınav asla yapılmazdı ama konu askerler ve alt kademe olduğunda sınava sonra ya da önce girmek yoktu. Kendini hazır hissetmediğini asla sormazlardı. Aileler sadece bu yüzden dua etmekle yetiniyordu.

Çok çalışkan kişiler genelde maliye ve gümrük işlerini yönetir, bazıları ise öğretmen olurdu. Eğer dinine bağlı bir aile sizi büyütmüşse Kilise katında iş yapardınız. Askerlik işi ise cesaret ve yiğitlik gerektiren bir sorumluluktu ülke için. İnsanlar bu yükün altına girerken çok cesur ve korkusuz olmalıydı.

İngiltere'de İtalya'da olduğu gibi kilise kuralları sıkı ve sert değildi. Herkes Tanrı'nın ve krallığın koyduğu kurallarla yaşamını sürdürüyordu.

Kilise kurallar çerçevesinde en alt kademeydi aslında. Ülkedeki herkes Hristiyan değildi ve düşünce ayrılığı olduğu için ülkede bölünme var gibi duruyordu. Ama insanlar normal şekilde yaşıyordu işte.

Yoongi sınav için kollarını sıvadı ve kitaplar ile dolu masaya oturdu. Okuması gereken ve bilmesi gereken önemli şeyleri not ediyordu. Hoseok da odasında oturuyordu. Dışarı çıkmak istiyordu ama Yoongi'den korktuğu için adımını dahi atamıyordu yataktan dışarı.

Uzun süren bir sessizlik vardı koskoca sarayda. Hoseok çıldırmak üzereydi. Sıkılmıştı ve tırnaklarını kemirip duruyordu. Cama doğru dönüp dışarıyı izledi bir süre. Kısa süre sonra ensesindeki nefesle irkilip geri çekildi bir anda.

Yoongi ürktüğünü anlamıştı ve nazik bir sesle "Korkuttuğum için üzgünüm Kral Hob-ah" dedi tatlı bir gülümseme de vardı yüzünde. Hoseok kocaman bir şekilde gülümsedi. Yanakları kızarmıştı ve yüzünü kapatıyordu elleriyle. "Güzel ellerinizle, güzel yüzünüzü niye kapatıyorsunuz?" dedi Yoongi. Hoseok'un kalp ritmi gittikçe hızlanıyordu, kendine hakim olamıyordu. Elma şekeri gibi kızarmıştı bütün yüzü.

Yoongi belinde tutup kendine çekmişti zayıf ve ince bedenini. Gözleri ile onu süzüyordu sürekli. Hoseok'un nefesi kesilmişti Yoongi'nin bedeni karşısında. Ellerini omzuna atmış ne yapacağını bilemez bir haldeydi. "Annen seni yetiştirmek istemiş ama melek gibi yetirmiş" dedi Yoongi saçlarını okşayarak.

İçerde derin bir sessizlik vardı ama ikisinin nefes alıp verişleri yankılanıp duruyordu sürekli. Kalpleri birbirleri için çarpıyordu.

"Neden sürekli melek olduğumu söylüyorsun? Beni tanımıyorsun bile doğru düzgün" dedi Hoseok titrek bir sesle. Yoongi sırıtarak "Ya seni tanıyorsam?" dedi onu duvara doğru sıkıştırarak. Hoseok şaşkın bir şekilde ona bakıyordu. Yüzleri fazla yakındı birbirlerine...

"Tanıyorum ya da tanımıyorum burası seni alakadar etmez güzelim. Sadece uslu ol ve lafımı ikiletmemeye çalış" dedi Yoongi. Sesi çok derin ve ciddi çıkıyordu. "Anlaşıldı mı Hob-ah?" dedi tek kaşını kaldırarak. Evet anlamında aşağı yukarı salladı kafasını salladı Hoseok.

Yoongi bundan tatmin olmuştu. Yüzünde bir gülümseme oluştu hemen. Hoseok'un yüzüne daha da yakınlaştı bu sefer. " Bu hafta benim ve bizim için çok önemli Hob-ah" dedi. Hoseok titrek bir sesle "Neden ki?" diyebildi sadece. Bütün bedeni Yoongi ile birleştiği için nefesi kesiliyordu. "Hmm hem sınavım var hemde bu hafta sürprizim var sana" dedi derin bir sesle.

Sorduğu soruyu yanıtladığı için Yoongi ağzını eliyle kapadı ve "Daha fazla soru sormak istemiyorum, bu gece bizim gecemiz olsun istiyorum" dedi yine aynı ses tonuyla. Şaşkın bir şekilde bakıyordum ona. Siyah gözleri ve saçları ten rengine göre çok ve naif duruyordu. Pembe sevimli dudakları ilgimi çekiyordu sebepsizce. Engel olmaya çalışıyordum onu öpmemek için. Çünkü öpersem utançtan yerim dibine girerdim.

Saçlarımı okşuyordu bir yandan diğer eli de belimdeydi. Delirmemek için çok zor duruyordum. Yanaklarım kızarmıştı ve nefesimi tuttuyordum resmen. Yüzümü tamamen yaklaştı dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Ellerim titriyordu, bacaklarım tutmuyordu sanki. Vücudum karıncalanıyordu bu öpücük karşısında.

Bir kaç dakika böyle kaldık. Açamıyordum gözlerimi, belimi okşuyordu bir yandan da. Bedenim de bir huzur ve rahatlama vardı sebepsizce. Bir anda geri çekildi dudaklarımdan. O his ortadan kayboldu bir anda. Boşluğa düşmüş gibi hissediyordum.

Bana doğru baktı tekrardan "Bu güzel dudaklara ilk mührü ben bastım ve son basan kişi de ben olmak istiyorum" dedi. Kızarmıştım bu sözler karşısında. Halime gülüyordu bir de kocaman gülümsemesiyle. "Hadi iyi geceler Hoseok, fazla yorulma bana lazımsın" dedi yanağımdan öpüp odadan çıktı.

Şaşkınlığı üzerimden atamadan çıkmıştı odadan. Aynası olan dolaba doğru ilerledim. Kendimi süzdüm baştan aşağı. Herşey çok tuhaf geliyordu bana. Sakince bakmaya devam ettim kendime.

Annem lanetli olduğum için korkardı benden. Bütün kraliyet korkardı hemde. Kimse lanetli birini sevmezdi diye düşündüm hep küçükken. Ama o bana yaklaştı. Korkmadan çekinmeden hemde...

Yoongi'nin söylediği şey geldi aklıma. Beni böyle ayakta görürse canımı okurdu. Hemen üstümü değiştirdim ve yatağa girdim.

Kapı sesiyle bir ışık süzüldü. Yoongi gelmişti bana bakmaya. Saçlarımı okşuyordu nazikçe. Bu his hoşuma gidiyordu açıkçası. Yanıma uzandı, yorganı üzerine çekti ve alnımdan öptü "İyi geceler" dedi ve uyudu.

(...)

~Sonunda bölüm atmak için vakit bulabildim çok şükür, yazarken biraz yükseldim ne yalan söyleyeyim dkdkdkd ~

Boy's Tears (•Sope•)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin