Yoongi bu sınav olayını iyice abartmış olmalıydı ki 1 saat uyku ile bütün gün duruyordu. Sadece basit bir sınav aslında onun için ama kendini zorluyordu istemsizce.
Hoseok fazla yalnız kalmaktan tırnaklarını kemirip yemişti sincap gibi. Kaledeki sessizlik yüzünden sıkılıyordu. Daha fazla dayanamadı ve odadan çıktı. Kapı önünde bir muhafız vardı. Ona ters bir şekilde baktı.
Ters bakışlardan dolayı Hoseok rahatsız olsa da kendine geldi ve kısık bir sesle "O nerede?" diye sordu. İlk başta yanıt alamadı. Daha sonra Yoongi'nin sürekli yanında olan komutan geldi yanına. Hoseok'un yüzüne yaklaşıp "O kütüphane de, istersen götürebilirim seni?" dedi. Hoseok kabul ettiğini belli etmek için kafasını aşağı yukarı salladı ve kütüphanenin yolunu tuttular.
Geldiklerinde Hoseok içeriye şaşkınlıkla baktı içerisi kocaman ve büyüktü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kitap kokusu etrafı sarmıştı ve Hoseok'un mayışmasına neden olmuştu. İçerisi fazlasıyla nostaljikti.
Etrafa bakmaya başladı Hoseok. Kalbi ve gözleri onu arıyordu. Görme umudu ile biraz daha ilerledi ve onu birşeyler yazarken yakaladı
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Temsili Fotoğraf)
Hoseok sakin bir şekilde Yoongi'nin omzuna dokundu. Yoongi bir anlık ürkmüştü.
.........
Yoongi; Sen? Burada ne yapıyorsun? Hoseok; Aynı soruyu bende sormak isterim? Yoongi; Ders çalışıyordum. Hoseok; Ders? Ne dersi? 27 yaşında bir adamsın sen! Ne dersiymiş peki? Yoongi; Kral olmak için savaş ile ilgili bir sınav işte. Hoseok; 30 yaşındasın nerdeyse, neden çocukken girmedin ki? Yoongi; Bizde katı kurallar yok Hoseok unutma. Hoseok; Doğru, şanslısın bu yönden. Yoongi; Sen ne zaman girdin? Hoseok; 7 yaşında girdim, 13 sene önce yani... Yoongi; Peki sizde adı ne olarak geçiyor? Hoseok; İtalyanca adı "maestri di guerra(Savaş ustaları)" ama ingilizce olarak "War Games" olarak geçiyor sanırım. Yoongi; Sen az önce ingilizce mi konuştun ben mi hayal görüyorum? Hoseok; Birşey mi oldu da şaşırdın? 8 dil biliyorum ama özellikle İngilizce ve İtalyanca'm daha iyi. Yoongi; Şaşırdım kaldım ne güzel ingilizce konuşuyorsun öyle dedi alt dudağını ısırarak.
Hoseok bu tepkisine tuhaf bakmıştı. Bakışları çok tuhaf ama bir o kadar ilginçti. Karnındaki kelebekleri engel olamıyordu.
Yoongi; Sen cidden bir meleksin. Gökyüzünden inmiş gerçek bir melek...
Bakışları arasında Hoseok kızarmaya başlamıştı. Bakışmaya devam ederken Yoongi'nin babası Valtor baskın yapar gibi içeri girmişti.
Valtor; Evlat nasıl gidiyor bakalım? Yoongi; İyi baba sağol dedi soğuk bir ses tonuyla.
Valtor; Bu adamın senin yanında ne işi var? Yoongi; Adı o adam değil baba, sevgilim o benim. Valtor; Beni alakadar etmez umarım onu ne zaman- Yoongi; Bunu aklından dahi geçirme baba! Valtor; Bu arada Bay Kim buraya gelicek yarın, kendisi biraz çapkın eee Fransa Kralı olunca normal değil mi evlat? Yoongi; Hmm ne demezsin! Valtor; Neyse, Hoseok dikkat et kendine yoksa kollarında bir başkasını bulursun. Yoongi; BABA!! Valtor; Tamam sustum görüşürüz evlat.
Yoongi sinirden kalemi ikiye bölmüştü. Kıskançlık krizine girmişti resmen. Hoseok'u kucağına aldı ve odaya geri götürdü. Ve sınırlı bir şekilde bağırarak "Bay Kim buradan gidene kadar odadan çıkmayı yasaklıyorum!" dedi ve kapıyı sertçe kapatıp çıktı. Uzun zamandan sonra Yoongi'nin acımasız doğası tekrar ortaya çıkmıştı ve Hoseok laf dinlemeliydi. Yoksa onun için büyük bir son olurdu.
Korkudan iliklerine kadar titriyordu. Uyumaya çalışıyordu zavallı bir şekilde.
Valtor; Planım işe yararsa ondan kurtulabiliriz Shin! Shin; Evet Taehyung çapkın biridir sonunda kurtulacaksınız efendim. dedi gülerek.
Dediklerinde ve yaptıklarında zorlama vardı. Shin kötü değildi, öyle olmaya zorlanıyordu. Hoseok'u öldürme tehdidi ile...
~ Kısa ama gelişme bölümü gibi oldu diğer bölüm daha uzun olucak söz veriyorumm daha ekşınli hemdee~~
