ONDAN NEFRET EDİYORUM

9 0 0
                                    

Multimedyada doruk.

"s-sen senin ne işin var burda? Ben sadece insanların kitap okuyabildiğini sanıyordum?" dedim alaycı bi gülümsemeyle. Oda ukala bit tavırla " ozaman senin ne işin var burda?" hah gerizekalı kendini insan yerine koyuyo bide. " Çek şu elini o kitaptan, onu ben alıcam." dedim tıslayarak. Kitabı alıp arkasını döndü. " çok beklersin." oracıkta kalakalmıştım. Hadi ama niye ona karşı hiç bişey diyemiyordum. Kitabı aldı ve çıktı. Ozan hafif gülümseyerek " o doruktu kitap okumayı çok sever, yani bunu 2 günde bir buraya gelmesinden anlıyorum. Onlar 3 kişi takılırlar yılmaz ve alev. Kendini beğenmişin tekidir üçüde aman boşver takma onları. Benim yerimi şimdi biri alıcak, sana okulu gezdirmemi istermisin?" dedi bende yanına gidip " çok iyi olur" dedim. Önce sınıfları gezdik. Ozan benimle aynı yaşta ve benim sınıdımın karşısındaydı onun sınıfıda. Sonra biraz dolaştık ve yorulduk, beraber kantine inip birer kahve içtik. O sıra kumral mavi gözlü bir kız masamıza oturdu ve güldü. " merhaba, ben irem ozanın kardeşiyim, sende yeni gelen kız olmalısın." diyip elini uzattı. Çok güzel bi kızdı. " merhaba, bende ilayda evet yeni gelen kızım" dedim. İyice tanıştık. İremde benim sınıfımdaydı, ozan beni ona emanet etmişti. Sanırım iyi arkadaş olucaktık. Zil çaldı ve beraber sınıfa girdik iremle. İrem cam kenarının ikinci sırasında oturuyordu. Ve yanı boştu. Beraber oturduk. Hocanın gelmesini beklerken biraz sohpet ettik. Ve işte yine hayatın bana oynadığı adilik. İnsanın istemediği bok burnunda bitermiş lafına sonuna kadar inanıyorum. Doruk denen çocuk kapı köşesinin son sırasına oturdu, bi kızın yanına. İremden öğrendiğim kadarıyla o kız alevdi. Dersimiz, tarihti. Oldum olası bu dersi çok sevmişimdir. Hoca içeri girdi ve sanırım yeni bir arkadaşımız var diyip gülerek bana baktı, erkekti 30 yaşlarında iyimser bir yüzü vardı adı muratmış :) ayağa kalkıp " merhaba hocam, ben ilayda, 1 yıl okulumu dondurmuştum. Yrni bailangıç içinde bu okulu seçtim." dedim. Hoca yerine oturup " hangi okulda okuyordun ilaydacım" dedi. Başımı eğerek," doğa koleji hocam" dedim. Heryerden uğultular gelmeye başlamıştı. Ne yani hiç kolejden devlet okuluna gelmiş kız görmemişlermiydi. Hepsi bana bakarken murat hoca başıyla oturmamı söyledi. Ve oturdum. Murat hoca öyle güzel anlatıyordu ki sırf bu yüzden tarihe aşık olabilirdim. Zil çalınca hepsi ayağa kalktı bende defterlerimi toplayarak iremle dışarı çıktım. Beraber gezerken " irem bana dikkat et, murat hocaya aşık olursam beni dövebilirsin" dedim omzuna başımı koyarak. " kanka murat hocaya aşık olmayan yokki adam herkeze tarihi sevdiriyo" diyerek kahkaha attı. İrem çok sıcak kanlı bi kızdı. Onu sevmiştim. Basketbol sahasını görünce zıplamaya başladım irem bana 'napıyon amk' bakışı atarken " basketbola bayılırım, hadi oyniyalımm" diyip kolundan çekmeye başladım. Beraber basketbol sahasına girdik. Topu elime aldığımda arkadan bir ses geldi Allah'ım ondan nefret ediyorum dedim içimden. " vay vay vay bizim küçük fare basketbol topunu eline almış, dikkat et güzelim o elindeki tenis topu değildir" dedi alaycı bi kahkaha atarak. Yılmazda yanındaydı. Kollarımı göğsümde birleştirip tek kaşımı kaldırdım " Aa öylemi bende sana benzetmiştim." dedim. İrem kahkaha atmaya başlarken yılmazda gülmemek için kendini zor tutuyordu. O sıra kaşlarını çatıp " bak güzelim tehlikeli sularda yüzüyorsun, burası senin okulun gibi değildir, çenene sahip çıkmayı bilmelisin" dedi elimden topu alıp. Hah sanane be mala bak. " annen senin mayanı rksik yapmış güzelim sen hata olsrak doğmuşsun hadi şimdi ikile burdan." dediğin de sinirden gözlerim kararmıştı. Annem. Gerçektende böylemi düşünüyordu acaba benim meleğim. Sinirle ona doğru yürürken başım döndü ve yere yığıldım. Gerisi karanlık.

Doruk'tan
Bu kız sinirleri fazla oynatmaya başladı. Niye sürekli karşılaşıyoduk ki sanki. Neden diğerlerinde kızmamıştıda,(
annen senin mayanı eksik yapmış güzelim sen hata olarak doğmuşsun hadi şimdi ikile burdan) dediğimde burnundan soluyordu. Sinirle bana doğru geliyordu ki birden yere yığıldı. Koşarak kucağıma aldım ve revirin yolunu tuttum. Daha önce yüzüne hiç bukadar dikkat etmemiştim. Lanet olsun sanki uyuyan bi peri gibiydi kollarımda. Koşarken rüzgardan dolayı kokusu burnuma geldi. Bayılmak üzereydim. Bu nasıl bi kokuydu. Üzerinde hafif parfüm kokmasına rağmen kendi kokusu daha ağır basıyordu ve beni büyülüyodu. Bunları düşünürken revire gelmiştik. Dik kafalı bücür. Hep onun yüzünden burdaydık. Hemşire birazdan uyanıcağını söylediğinde yanına gittim. İrem açtır diye düşünüp bişeyler almak için kantine gitmişti. Tam bi melek gibiydi. Sanırım sürekli uyusa ona aşık olabilirdim. Elini tuttum. Okadar güzeldiki. Bi serçe tüyü gibi. Sıksam kırılcakmış gibi hissediyordum. Elini öpüp " keşke bukadar dik kafalı olmasan be güzelim" dedim. Eli hafif oynarken hızla kalktıp odadan çıktım ve yılmazın yanına gittim.

İlayda'nın ağzından.
Birisi bişey konuşuyordu. Ama anlamıyordum. Hernekadar gözlerimi açmak istesemde sanki onlar benimle savaş içindeydi. Elimi kıpırdattığımda yanımdaki kişi kalkınca kokusu burnuma geldi. Bu koku tanıdıktı. Evet evet. Bildiğim bi kokuydu.

GERÇEK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin