1

136 15 38
                                    

başım eğik, yıllar önce ezberlediğim manzarayı işliyordum içime; suyu biraz çekilmiş küçük göl, gölde oradan oraya yüzerek fotoğraflarını çeken insanlara yaklaşan ördekler... parkın diğer ucunda dolaşan genç aşıklar, mutlu aileler; ağlayan bebek sesleri ve onları susturmaya çalışan anneler... buradaki her şey taze ve yeni kokuyordu, sanki ilkbaharda açan bir ağaç gibi.

gölün ötesinde ise hayat devam ediyordu; şehirin yıldızları parlıyor, arabaların tatlı acelesi hissediliyordu.

ve ben...

ben de buradaydım işte. hep burada kalmıştım. yanımdaki dört hayaletle beraber biramı yudumluyor, asla önemi olmayan falanca film hakkında sanki dünyanın en önemli konusuymuş gibi kavga ediyor, sonra da biranın verdiği etkiyle konunun gittikçe saçmalamasına kendimi bırakıyordum; sohbetin içinde kayboluyordum, gülüyordum, "hadi siktir lan oradan" diyordum elimdeki boş şişeyi uzaklara fırlatarak. "anca o kadar mı uzağa fırlattın ezik?" diyerek gülen beomgyu'ya "hadi fırlat, bir de seni görelim!" diye bağırıyordum; o da tüm gücüyle fırlatıyordu ve adeta beni yerin dibine sokuyordu, hep beraber benimle dalga geçerlerken gülmekten kırılan çocuğa saç göz giriyordum. çok fazla değil, göz açıp kapayıncaya kadar sanki biraz önce kavga eden biz değilmişiz gibi kol kola giriyorduk, yapışık ikizler misali dolaşıyorduk ortalıkta.

anılar, anılar ve onlardan fırlayan hayaletler... zihne hiç gerçekçi gelmeyen yaşanmışlıklar...

yavaşça ayağa kalktım ve sersemleyerek parkı terk etmeye başladım. o zamanlar beş kişiydik, şimdi ise tektim. hayat nasıl da nostaljik bir kabus ki insanı gerçekliği sorgulatmaya itecek şekilde incitiyor, yıpratıyor... komik, komik çünkü yüzlerce teoriye rağmen bununla başa çıkabilmenin bir yolunu bilmiyoruz bile. tek bir çözüm dahi yok.

"felsefeyi de sikeyim."

yeonjun hep böyle derdi. sonra kai ona kızardı, saatlerce tartışırlardı ve oyun oynamaya dalarak tartışmalarını noktalarlardı.

"felsefeyi de sikeyim." derdi, fakat şimdi felsefeyle ilgilenen ve sanat tarihi mezunu olan bir kızla çıkıyordu (ilişkilerinin çok sağlıklı olduğunu ve hatta yeonjun'un evlenme teklifi etmeyi düşündüğünü görmüştüm instagram hikayelerinde. ne kadar bağımız kopsa da instagram'da beni yakınlara eklemişti ve hayatında olan biten neredeyse her şeyi biliyordum).

durağın nerede olduğunu anımsayamıyordum. utancımdan (neyse ki parmağımın ucu kadar utanacak onurum vardı da) buraya gelmemiştim her şey bittiğinde. cesaretim de olmamıştı tabi.

başımı sağa çevirdiğimde sokağın başındaki çöp kutularını görebiliyordum, bazı çöpler kutunun kenarlarına fırlatılmıştı ve çirkin bir görüntü ortaya çıkarıyordu. diğer yanda ise güneşin yavaşça batmasıyla parkın yeni açılan ışıkları ortamı nahoş bir hale sokuyor, caddeden hızla geçen arabaların havaya bıraktığı egzozlardan oluşan bir sis netçe gözler önüne seriliyordu. durak hangi taraftaydı? oysa ne kadar çok kez oraya doğru gitmiş, yanlış da olsa ilk gelen otobüse binmiş ve sonra otobüsteki diğer insanları rahatsız etmiştik? inmeden önce beomgyu ile uzun uzun öpüşür, yaptığımız eylemi herkesin gözüne sokardık ve biri bir şey dediğinde anında kavgaya girişirdik. geçmiş zaman ekinin bu kadar acıtacağını düşünmezdim; edebiyat derslerinde eklerden nefret ederdim, anlamaya bile tenezzül etmezdim ama şimdi tiksiniyordum. en çok da kendimden tiksiniyordum.

dünyadaki en güzel ilişkinin bittiğini henüz bilmediğim sabahın erken saatlerinde, geceden kalmanın verdiği baş ağrısıyla zar zor yataktan doğrulurken beomgyu'ya küfürler savurmuştum. ondan nefret ettiğimi söylemiştim, tüm her şeyini lanetlemiştim. onu asla affetmeyeceğimi haykırmıştım. soobin ve kai kapıda sessizce beni izlemişlerdi, bir şey yapmak içlerinden gelmemiş olsa gerekti. bağırışlarımı duyan yeonjun odama bir hışımda girmiş, üzerime çıkıp yumruğunu savurarak "gitti lan gitti!" diye bağırmıştı. o sırada söylediği hiçbir şeyi unutamıyordum. titremesini, sinirden ağlamasını ve ağzından tükürükler saçarak bana sövüşünü tüm netliğiyle hatırlıyordum. hatta en net anım bu olabilirdi. 

kalbimin parçaları dağılmış her yere | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin