1

35 4 32
                                    

Gürültü ve karmaşa. Kulağa rahatsız edici gelir, halbuki bunları duymadığında insan yalnız hisseder. Yalnızlık ve topluma karışmış olmak iki ayrı kişiliği oluşturur. Biri sıcak diğeri soğuk gibidir; bugün de aynen öyleydi. Hava Şubat ayına karşın sıcaktı, fakat serin rüzgarlar esiyordu da. Güneş tam tepeye biraz yakın, saat öğlene yaklaşmış, her yer pırıl pırıl, cıvıl cıvıl. Kalabalığın en içi, gürültülü ama sıcak, sinir bozucu ama neşe ve enerji verici.

Ömer, elindeki dosyaları tekrardan kontrol etti. Kalabalık ona yaramıyordu. Herkesten bir ses çıkması kafasını karıştırıyordu.

"Of tam mı dosyalar acaba..." Kıvırcık saçlarını kaşıdı gerginlikle. Sonra omuz silkti ve yoluna devam etti.

Acaba gitmese miydi? İnsanlardan çekiniyordu. Çekinmek de değil de işte... En son daha bu sabah yıkanmıştı ama hava ılık olmasına rağmen gerilmiş ve terlemişti... Serin bir rüzgar... Ahh... Feraladı, derin bir nefes aldı. Tekrar soğuk bir rüzgarın esmesi için bekledi. Bekledi... Tekrardan esince bu sefer hafif titredi. Sıcak terine soğuk hava vurunca gelen o titremeyle kalabalığın sesini anlık duymaz oldu. Bunu başka ne hissettirirdi? Hemen cebinden çıkardığı gibi uzun parmaklarıyla rüzgarı engelleyip sigarasını yaktı. Nefesini gri dumanla doldurup bıraktığında cidden rahatladığını hissetti. Gün boyu yüzü gergin gergin durmaktan ağrımış, yeni farketti. Hafifçe gülümsedi. Ahh be dünya varmış...

...

"Evet kaydınızı tamamladık genç adam. Sıfınız en üst katta." Dedi kiloluca müdür.

"Teşekkürler."

Ömer uzun adımlarıyla merdiven basamaklarını ikişerli üçerli çıktı. Neydi ki bu hızın amacı? Aslında hiç gönlü yoktu bu okulda okumaya. Ailesi tarafından da evde özel eğitim almıştı hep. Hiç birsürü insanla aynı anda bu gibi bir durumda bulunmamıştı. Sınıf kapısının önüne gelince durdu. Ne yapmalıydı? Kapıyı çalmak, evet doğru... Bu kadar gerginken kapı nasıl çalınır onu bile unutmuştu. Ah bekle konuşması... Dün gece uyumayıp ,her gece olduğu gibi, bir sürü şey yazmıştı. Ailesinin ölümünden sonra hep yazar. Ama bu sefer insanlarla nasıl konuşması gerektiği hakkında yazmıştı. Kağıdını çıkardı. Şunlar yazılıydı; Kapıyı üç kez çal. Örnek: Tak tak tak. Girince "Dersinizi böldüğüm için üzgünüm." de. Kendine arkalarda, mümkünse yanı boş bir yer bul. Kendini tanıtırken kısa kes, ailenden bahsetme. Örnek: "Adım Ömer, 18 yaşındayım, yazı yazmayı ve resim yapmayı severim." Yeterli. Tekrar yazdıklarını baştan sona okudu ve çalıştı. Dersinizi böldüğüm için üzgünüm... Adım Ömer... 18... Devamı neydi? Ah gerilmişti. Kağıdı tuttuğu elleri terlemişti. Çantasına geri koydu ve eli sigarasına gitti. Bir tane daha mı içsem?... Hayır hayır olmaz, kötü kokabilirim! Yoksa hala kokuyor muyum? Yavaşça avucuna nefesini verdi ve kokladı. Pek bir şey anlamadı tekrar etti. Hala koku yoktu, herhalde kokmuyordu.

...

"Kaç dakika kaldı?" dedi Kübra arkasını dönerek.

"Bakayım," uzun saçlı genç adam bileğindeki süslü saate baktı. "Az kaldı, sabret."

"Sıkıldım artık bu ne hiç bir şey anlamıyorum."

"Sayende ben de." Onu duymamaya çalışıp öğretmene konsantre oldu. Kız konuşsada konuşmasa da hala pek anlayamıyordu gerçi. Bu kadar detayı ne yapsın ki? Notlarını kenara koydu ve resim yapmaya başladı. Tasarımlar... Emir tasarım yapmayı severdi. Uzun sarı saçını kulağının arkasına koydu ve çizmeye başladı. Sınıf kapısının çalınmasıyla hafifçe başını kaldırıp yukarı baktı.

Nightstalker //BxB//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin