Sabahın sıcacık hissi, kapalı olmasına karşın pencereden gelen kuş cıvıltıları ve yanında bir hareketle uyandı Ömer. Gözlerini açtı, bir süre tavana baktı. Neredeyse hiç bir şey düşünmedi. Sonra yavaş yavaş anımsadı dün geceyi; hayatının en güzel anını yaşadıktan sonra gece için Emir'in evinde kalmaya karar vermiş, Emir de ona yatak hazırlamıştı. İçkili olmasına rağmen dün gece gayet aklı başında gibiydi, ama davranışları... Ömer emin değildi.
Yanındaki hareket tekrar edince başını çevirdi o zaman gördü. Emir gece yanına gelmiş olmalı, yer yatağının kenarına sıkıştırmıştı kendini. Ömer biraz yana kaydı ve yavaşça Emir'i yatağın ortasına doğru çekti. Uyandırmamak için uğraşmıştı. Henüz uyansın istemiyordu. Hem iyice uykusunu alsın diye onu düşünüyordu, hem de onun bu halini izlemek istiyordu. Elini uzatıp Emir'in yumuşak sarı saçlarını okşadı. O çok güzeldi. Güzel de kokuyordu. Saçlarını koklamak istedi Ömer. Hafifçe yaklaştı ve nefesini içine çekti. Lavanta gibi kokuyordu. O an nedendir bilinmez, içinden onu öpmek geldi. Çok istedi öpmeyi. Yavaşça gözünün altını öpüverdi. Olabildiğince yavaş ve yumuşak davranmıştı uyanmasın diye.
Hafifçe gülerek, "Dakikalardır benimle mi uğraşıyordun sen?" dedi Emir aniden. Başını çevirmeden bakışlarını Ömer'e doğru yöneltti.
Ömer kızarmıştı. "...Ben..."
"Ahhhahhahaha!" Emir kıkırdayıp durdu Ömer'in bu haline. Sonra uzanıp hafifçe bir öpücük verdi Ömer'e ve kalkıp gitti.
Ömer kaskatı kesilmişti sanki. Kıpırdayamıyordu veya kıpırdamak istemiyordu. Şimdi kalkarsa birazdan gitmesi gerekecek, bunu istemiyordu. Acaba hasta taklidi mi yapsam diye düşündüğü bile oldu. Ama acıkmıştı ve mutfaktan hoş kokular gelmeye başlayınca hemen kalkıverdi.
"Güzel kokuyor." dedi Ömer mutfak kapısının başından. Sonra tezgahla uğraşan Emir'e yardım etmek istedi.
"Yok yok sen otur! Ben hallederim. " dedi Emir, Ömer'i kovup. Ömer gülümsedi. Ve arkasından Emir'e sarıldı. Sıcacıktı. Emir'e sarılmak sanki hayatı boyunca kutuplarda yaşayan, sıcak nedir bilmeyen birini plaja sıcak güneşin altına koymaları gibiydi. Şok etkisi vardı ve muhteşem hissettiriyordu. Rahatlamanın böylesi...
"Seni seviyorum." dedi Ömer gözleri kapalı içi geçmiş denebilecek derecede bi halde Emir'e sarılırken.
Emir güldü. "Söylemiştin."
"Fırsatım olduğu her an söylemek geliyor içimden."
...
"Of ben hala çok halsizim arkadaşlar siz nasıl böylesiniz?... Hadi seni anladım Ömer, sen içmedin, ama Emir?! Kaç kadeh içtik saymadım bile..." diye yakındı Kübra. Emir güldü.
"Enerjik olduğumu kim söylemiş?!" dedi Emir.
"Yüzünden belli. Sanki hiç içmemişsin gibi pespembe yanakların." dedi Kübra sinir olmuş bir sesle. Sonra gözünü ovaladı. "Valla ben gömeceğim kafayı, uyuyacağım. Ders felsefe gerçi..."
"Aaah felsefe en sevdiğim derstir. Uyu istersen sonra beraber çalışabiliriz. Çok halsizsi-" Emir'in sözünü oturdukları tahta sıraya şiddetle vurulmasi kesti.
Dün geceki çocuklardı bunlar. Muhtemelen Emir dün birini patakladığından diğer aptal arkadaşlarını çağırmış, kendince erkeklik gösterisi yapıyor. Ömer göz devirdi. "Aptal..."
Çocuk Ömer'e döndü aniden. "Efendim?! Bana mı dedin? Hah! Komiksin."
"Ah şaka değildi gayet ciddiydim açıkçası." dedi Ömer. Çocuk sinirle baktı ona. Arkadaşları da aynı öfkeli bakışlarla Ömer'e hedef alıyorlardı. Okulda oldukları için bir şey yapamayacaklarından muhtemelen sadece göz dağı vermeye geldiler diye düşündü Ömer.
Çocuk, "Madem bu karı kılıklı senin için bu kadar değerli ki bize böyle tavır yapıyorsun; öyleyse kalk hadi! Görelim marifetlerini nanemolla!" diye yarı gülerek yarı sinirden dört dönerek bağırdı.
Ömer tereddüt etmeden veya ikinci bir kez düşünmeden ayağa kalktı. Çocuklara sinirlenmişti. Kendisiyle nasıl konuştuklarını pek umursamıyordu ama Emir'i linç etmeleri onun damarına basmıştı.
Ömer ayaklanınca çocuk başını hafifçe yukari kaldırdı. Ömer uzundu. Ömer uzundu da çocuk da pek kısaydı. En azından ortalamanın biraz altı diyelim... "Neymişsin böyle ya? Hahah! Uzun olabilirsin ama bu tavırla pek adam dövebileceğini sanmam."
Ömer çok aldırmadı kendisini aşağılamalarına. Emir'i düşünüyordu yalnızca. Sonra Emir, Ömer'in kolunu hafifçe çekiştirdi. "Boşver gitsin hepsi salak bunların." dedi Emir.
"Aynen ibne arkadaşını dinlesen ikiniz için de daha sağlıklı olur. Hahah!" Bu Ömer için son damlaydı. Hiddetle kaldırdığı yumruğunu geçirecekti ki Emir tuttu onu.
"Yapma şunu lütfen. İnan hiç bir önemi yok. Asıl sen böyle davranırsan üzülürüm. Hadi bırak bunları..." dedi Emir, Ömer'i sakinleştirmeye çalışarak.
O sırada olaylara gram etki etmeden her şeyi kenardan izleyen Kübra bir anda, "Arkadaşlar siz gidin bu işi bana bırakın..." dediğinde Ömer bir şey anlamadı. Emir ise hızla Ömer'i çekiştirip gitti.
Sınıftan çıktıklarında Ömer sordu. "Ne yapacak ki?"
Emir tuhaf bir yüz ifadesiyle, "İnan bana; hayatında asla duymadığın küfürleri ederken orada olmak istemezsin... Ayrıca senin elini kirletmene gerek de kalmıyor; Kübra onları dövüyor da. Şirin olduğu için de müdür inanmıyor kavgaya karıştığına." dedi ve güldü.
Ömer de güldü.
...
"Yarın görüşürüüz!"
"Görüşürüz."
Okulun bitişiyle herkes rahatlık ve mutlulukla, çoğu halsizlikle evlerine, yataklarına koştururken Ömer okul bittiği için üzgündü. Bu akşamının hızlı kısa bir iki dakikalık filmler gibi hemencecik geçip gitmesini, uyumayı ve hızla uyanıp tekrardan ikula koşturmayı hayal ediyordu.
Sonra yürümeyi aniden kesti. Durdu. Düşündü. Bugün güzeldi, evet ama kafasını kurcalayan bir durum vardı. Bugünki çocuklar... Kübra onlara ne yaptı bilmiyordu çok umrunda da değildi yeterli bir ceza olmadığını zaten biliyordu.
Ne şekilde olursa olsun, ne söylenirse söylensin, ne yapılırsa yapılsın Emir'i kırmanın cezası paha biçilemez.
Ömer bir kaç dakika öncesindeki tavrından daha sert ve hızlı bir şekilde yürüyerek evine gitti. Evi boştu, her zamanki gibi. Ne yapmak istediğini biliyordu ama yapmalı mıydı veya yapabilir miydi bunu bilmiyordu. Her şey Emir'in mutluluğu içindi ne de olsa. Onu üzecek kimse kalmamalıydı. O anki öfkesi yüzüne de vuruyor, kaşlarını çatıyor, dudaklarını buruşturuyordu. Nefret, öfke, sinir, ve karın ağrısı. Hissettiği şeyler yalnızca bunlardı.
...
Hızlı ama sessiz adımlarla farkettirmeden peşinden gidiyordu. Elleri hem korkudan hem de öfkeden ve kinden tir tir titriyordu. Sonunda hedefi hareketsiz hâle gelmişti. Evinin kapısının önünde anahtarlarıyla uğraşıyordu. Sonra oflaya puflaya kapı zilini çalacaktı ki Ömer'in hızlı hareketleriyle aniden nefesi kesildi. Ömer, çocuğu boğazından ve ağzından sıkıca tutuyordu. "Bağırma sakın. Hızlı bitsin istiyorsan tabii."
AEKADASLAR NASİL
ilk kan dokuldu
Bu arada bu yandere tarzi kitap yani uyarimi yapmadim demem ok
Hoslanmayan okumaz da ztn kims okumyo
Nyse bb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nightstalker //BxB//
Mistero / ThrillerGürültü ve karmaşa. Kulağa rahatsız edici gelir, halbuki bunları duymadığında insan yalnız hisseder. Yalnızlık ve topluma karışmış olmak iki ayrı kişiliği oluşturur. Biri sıcak diğeri soğuk gibidir; bugün de aynen öyleydi. Hava Şubat ayına karşın sı...