3.BÖLÜM*

245 15 0
                                    

Bölümü okuduğunuz tarihi buraya not edebilir misiniz ?

Keyifli okumalar canlar..

***

Odadan çıktım, alt kata inerken Emir Eroğlu'nun dışarıda kapının önünde adamlardan biriyle konuştuğunu gördüm. L koltuğun önündeki masada, yiyecek olduğunu tahmin ettiğim paketler vardı.

Merdivenin bitiminde durdum ve onları izledim. Kafasını bana doğru çevirdi ve omzunun üstünden bana baktı. Sonra adamla konuşmaya devam etti. Yürüdüm ve L koltuğun ucuna oturdum, ne yapacağımı bilemez bir şekilde duvarlara bakmaya başladım. Gerçekten acıkmıştım. Ama o gelmeden paketlere dokunmak istemiyordum.

Kapı açılma sesi duyduğumda heyecanla başımı kapıya doğru çevirdim.

"Bir şey yememişsin?" dedi kapının önünde elleri cebinde duruyordu.

"Pek aç değilim" diye yalan söyledim.

"Yemeğini ye, birazdan Selim gelip seni eve bırakacak" dedi. Sesi ciddiydi ve yüzü ifadesizdi.

"Olur" dedim. Kalktım ve koltuğun masaya yakın bir kısmına geçtim. Ben paketlere uzanırken o da merdivenlere doğru yürümeye başladı. İçim rahatlamıştı, Kendime bir sandviç buldum ve hızlıca yedim. Masanın üzerinde duran poşeti kurcaladığımda içinde içecekler vardı, bir tane su aldım ve içtim. Aç kalmanın sinirleri bozduğu kesinlikle bir gerçek, şu an kendimi hafiflemiş hissediyorum.

Yediklerimden kalan artıkları toparladım ve mutfağa gittim. Dolaplarda çöp kutusu aradım, buldum ve çöplerimi attım.

Yerime geçip oturdum. Beni eve göndermeye ne zaman karar vermişti acaba ? Büyük ihtimalle adam beni yanında getirdiği için pişman olmuştu. Neyse, umarım bu olaydan dolayı babamla tartışmazdık. Daha doğrusu şiddetli bir tartışma yaşamasak bana yeterdi, çünkü ne olursa olsun şu an burada olduğum için tartışacaktık. Her ne kadar olayın benimle alakası olmasa dahi.

Çantam iş yerinde kaldığından telefonumda yanımda değildi ve babamın bana ulaşamaması onu delirtmiş olmalıydı. Umarım Emir Bey uygun bir açıklama yapmıştır.

Yukarıdan gelen kapı sesiyle kafamı kaldırdım ve kapıya doğru baktım. Göz göze geldik. Gerçekten çok karizmatikti. Siyah kirli sakalları, esmere çalan teni, biçimli vücudu ve tüm bunların dışında ağır duruşu. Daha önce böyle biri ile tanışmamıştım. Sanki attığı her adımı düşünerek atıyor ve konuştuğu her kelimeyi özellikle seçiyor gibiydi. Ona bakınca gördüğüm tek şey, imkansıza yakın bir erkek profiline sahip olmasıydı. Bunun sebebi sadece dışarıdan görünüşü değildi. Duruşu, gücü, ciddiyeti. Sanki insanın onun gibi bir tanıdığı olursa herkese kafa tutabilir gibiydi. Ya da ben hayal kuruyordum. Çünkü tüm iyi özellikler sadece bir insanda toplanamazdı her insanın kusurları vardı. Onun yok gibi duruyordu. İlk izlenimin her zaman doğru fikri verdiğine defalarca şahit olmuştum ama daha onu ne kadardır tanıyordum ki ?

Merdivenlerden indi ve ben orda yokmuşum gibi kapıya yöneldi. Kapıyı açtı ve "Selim" diye seslenerek dışarı çıktı. Ben de yerimden kalktım ve put gibi ayakta beklemeye karar verdim. Başka ne yapabilirdim ki ? Aptal gibi gözüktüğüme eminim.

Dışarda Selim'le konuştuktan sonra içeri geldi ve "Selim seni eve bırakacak" dedi.

"Emir bey, biliyorsunuz telefonum yanımda yok. Acaba babama durumu tam anlattınız mı ?"

"Neyi anlatmam gerekiyordu anlamadım ?" dedi hala kapının önünde duruyordu.

"Genelde bu saatte dışarda olmamı hoş karşılamaz, eve gidince sorun yaşamak istemiyorum. O yüzden soruyorum."

SARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin