Karton bardağın dibinde kalan kahvemin dudaklarım arasından süzülmesine izin verdikten sonra bardağı çöp kutusuna atmış ve beni bekleyen takımımın karşısına geçmiştim.
"Bugün elleriniz olmadan çalışacaksınız."
Yanımda getirdiğim halatlarla sıranın başındaki Jongin'e yaklaştım. Ellerini uzattığında sıkıca bağladım. Tam yanındaki Sehun'a ilerleyecektim ki Jongin'in bağlı ellerine bakıp dudaklarını yaladığını fark ettim. Belki dalmıştı ve sadece tesadüftü, bilmiyordum ama yine de karnına yavaş bir yumruk atıp kendisine gelmesini söylemiştim.
Hemen düzgünce durup kollarını bana doğru uzattı, onu da bağladıktan sonra sırayla devam ettim. Sıranın sonundaki Baekhyun'un karşısına geldiğimde diğerlerine yaptığım gibi "Ellerini uzat." dedim.
Beyaz ellerini uzattı, bununla beraber üniformasının kolları biraz geriye gitti ve pürüzsüz bilekleri açıkta kaldı. Halatı sıkıca sardığımda güzel bileklerinin tahriş olacağını bildiğimden önce ceketinin kollarını çekiştirmiş, halatı giysisinin üstünden bağlamıştım.
Baekhyun sessizce konuşana kadar sırıttığımı bile bilmiyordum. "Ne düşündüğünü biliyorum. Sapık sapık gülme başımda."
Bağladığım halatı uçlarından tutup daha da sıkılaştırdım susması için. Sonra gözlerine bakarak tekrar sırıtmış ve karşısından çekilip ortaya gitmiştim.
"Farz edin ki düşmanlar sizi kaçırıp ellerinizi bağladı. Ayaklarınızla ne kadar iş görebilirsiniz?"
Sehun konuşmak için izin alır gibi bir adım öne çıktı. "Bacak arası boğma taktiğiyle ilerleyebiliriz."
Parmaklarımı şıklattım. "Doğru. En önemlisi buydu. Başka?"
Baekhyun bir adım öne çıktı. "Arkasından yaklaşabilirsek kollarımız arasına alıp da öldürebiliriz."
"Evet," dedim. "İkinci seçeneğimiz bu. Peki adamı kollarımızla ya da bacaklarımızla boğamıyorsak?"
Birkaç saniye sessiz kaldıklarında "Kafa," dedim. "Sert bir şekilde kafa atarsınız, adam afallayınca da tekme kullanıp onu yere düşürebilirsiniz. Sonrası da nasıl kolayınıza geliyorsa öyle devam edersiniz."
Göstermek için birinin gönüllü olarak gelmesini söylemiştim. Zaten dövüş eğitimi alanında olduğumuzdan düşseler de canları çok acımazdı.
Jinyoung sıradan çıkıp karşıma geldiğinde yapması gerekenleri söyledim. "Sana saldırmaya çalıştığımda kafa at ve az önce anlattıklarımla devam et."
"Emredersiniz."
Yumruk yaptığım elimi Jinyoung'a doğru sallarken sağa eğilip bundan kurtulmuş ve tekrar ayağa kalktığında kafa atıyormuş gibi yapmıştı.
Diğerlerine döndüm. "Bakın burası önemli. Jinyoung bana kafa attı. Bu yüzden saldırıdan savunmaya geçiyorum."
Tekrar Jinyoung'a bakıp devam etmesi için onay verdim. Kafa attığında dengemi kaybetmiş gibi kafamı geriye attım ve saçma birkaç adımla geriye gittim. Jinyoung da gelip karnıma tekme atmış, yere düşmemi sağlamıştı. Hemen ardından arkama geçip kollarını boynumdan geçirmiş ve boğazımı dirseğinin iç kısmıyla sıkıştırmıştı, boğuyor gibi.
"Aferin. Kalk."
Jinyoung arkamdan çekilip tekrar sıraya geçtiğinde Baekhyun bir adım öne çıktı. "Bir istekte bulunabilir miyim komutanım?"
"Söyle." dedim merakla ne diyeceğini beklerken.
"Elleriniz bağlıyken bu hareketi siz gösterir misiniz? Eğer öyle yaparsanız daha iyi kavrayabiliriz ve siz tecrübeli olduğunuz için hareketleri daha iyi görebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bela •chanbaek•
Fanfiction"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni kollarımdan tutup kaldırmış ve kucağına doğru çekerek sarılmıştı. Bir eliyle saçımı, diğeriyle belimi okşarken sessizce konuştu. "Çeneni kap...