Byun Baekhyun
Yatağımın üzerinde oturup bacaklarımı kendime çekmiş, kollarımı da bacaklarıma dolamıştım. Başımı pencereye çevirmiş bir halde, içeri giren rüzgarla sakinleşmeye ve rahatlamaya çalışıyordum.
Son olaylar sadece kalbimi değil başımı da ağrıtmaya başlamıştı. Birkaç saniyelik dinlenme için gözlerimi tam kapamıştım ki önüme atılan kutuyla bakışlarımı yukarı çevirdim.
Üniformasının üstünü çıkarıp sadece atletle duran Sehun yatağıma attığı kremi gösterdi. "Yaralarına sür."
Yanıma oturup bir elini omzuma attı. "Kendine gelmen için sert çıktım. Son günler gerçekten ölü gibiydin Baekhyun. Aptal gibi davranıyordun. Sana da yazık, ona da. Ve sana karşı bu kadar sert olmasaydım anlamayacaktın."
"Biliyorum Sehun. Tanıyorum seni, endişelenme." Yüzüme ufak bir gülümseme kondurup başımı omzuna yasladım.
"Özür dilerim yine de. İğrenç biri falan değilsin, gaza gelmen içindi."
"Gerek yok buna." dediğimde biri arkamıza oturup ellerini iki yanımızdan sarkıttı.
"Ne yapıyorsunuz?" Jongin'in sesiyle Sehun'un kolunun altından çıktım ve ona döndüm.
"Hiç," dedim. "Sohbet ediyorduk."
"Nasılsııın?" dedi tatlı bir şekilde, hemen sonra da elini saçlarıma götürüp sevdi.
"İyiyim Jongin, sen?"
"İyi gibi görünmüyorsun ama..." Yanaklarımı sıktıktan sonra komik bir şekilde alnımdan öptü. Ben yaptığı harekete karşılık gülerken Sehun yavaşça sevgilisine vurdu ve "Ya! Ne öpüyorsun?!" diye bağırdı. Bu tepkisine daha çok gülerken Jongin ona yaklaştı.
"Kıskanma, kıskanma aşkım benim." Dudaklarını Sehun'a doğru uzattı ama Sehun şakayla karışık tripli bir sesle konuştu. "Uzaklaş. Öpemezsin beni."
Önüne dönüp kollarını göğsünde bağladığında Jongin kahkaha atıp arkasından ona sarıldı ve boynundan birçok kez öptü.
Gülerek onların tatlı didişmesini izledim bir süre. Gerçekten de çok sevimlilerdi.
Jongin, Sehun'un yanağından öptükten sonra büyük bir zafer elde etmiş gibi güldü ve yatağımdan kalktı.
"Hadi kafeteryaya gidip biraz içelim."
"İyi olur aslında," dedi Sehun. "Ama bize içki verirler mi ki?"
"Vermezler ama biz alabiliriz." Jongin sinsi bakışlarını bize gönderdiğinde -Sehun hızla ceketini giydikten sonra- mesajı almış gibi hemen ona uymuş ve yatakhaneden çıkmıştık.
Kafeteryaya gittiğimizde Jongin hırsızlık planını anlatmıştı: Sehun ve ben kasadaki adamı oyalarken Jongin kafeteryanın tuvaletine gidecek ama eğilerek geri çıkacak ve içkiler tuvalet kapısına yakın bir yerde durduğu için oradan çalacaktı.
Sanki başımızda hiç dert yokmuş gibi bununla uğraştığımıza inanamadım ama cidden planı uygulamaya başlamıştık. Sehun'la ben görevli adama sürekli "Yok, o olmasın. Şundan var mı?" diye saçma ve sabır tüketen sorular soruyorduk. Jongin de bizi tanımıyormuş gibi arkamızdan geçip tuvalete girmiş, biz adamı oyalarken sessizce çıkıp eğilerek içeceklerin yanına gitmişti.
Aslında içki içilmesi yasaktı ama büyük operasyonlardan geldiğimizde bazı komutanlar kafasını dağıtmak için içme gereksinimi duyuyordu. Bu yüzden kafeteryada birkaç şişe ve teneke kutu her zaman bulunuyordu.
Sonuç olarak askerdik ve hiçbirimizin kafası yerinde değildi. En sevdiğimiz kişi gözlerimizin önünde ölebilirdi, arkadaş dediğimiz tek insan katledilebilirdi, silah arkadaşlarımız bir bomba karşısında cesetleri bulunamayacak duruma düşebilirdi... Bunlar hafif şeyler değildi ve zihnimizi sağlam bırakmazlardı. Bu yüzden bazen kıçı başı dağıtmak iyi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bela •chanbaek•
Fanfic"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni kollarımdan tutup kaldırmış ve kucağına doğru çekerek sarılmıştı. Bir eliyle saçımı, diğeriyle belimi okşarken sessizce konuştu. "Çeneni kap...