Baekhyun vakit geçtikçe daha çok açılmış ve olanları ayrıntıyla anlatmıştı. Sürekli yanında olup onu desteklediğimi söylesem de şu anlık sadece eve gelmek dışında pek bir çarem yoktu.
Siyah deri koltuğun tepesinde uzanıyordu kolum, Baek de kolumun altında sessizce oturuyordu. Sinirden kuduruyordum, gerçekten içimde bir yerlerde baş gösteren ve hızla tüm vücuduma yayılan öfke askeriyeye geri dönüp Dan Tae'nin alnına silah dayamam için baskı yapıyordu resmen bana.
Ortamdaki gergin havayı bozmak için gülümsemeye çalışarak ona döndüm. "Açsın, değil mi? Gel hadi, güzel bir yemek yapalım."
Ayağa kalkıp bileğinden tutarak onu da kaldırmış ve mutfağa gitmiştim. Sade bir kahvaltı yerine düzgün bir yemek yapma teklifinde bulunmuştum, o da kabul etmişti. Bu yüzden buzdolabından tavuk çıkarıp küçük küçük doğrayın, tavaya attım ve başka bir tavada da özel sosumu yapmaya başladım.
Tavukların zamanla tavadan çıkardığı seslere ek olarak yanımdaki ufaklığın(!) da sesini duydum. "O ne sosu?"
"Becerikli Chanyeol sosu." dediğimde sevimli bir şekilde gülmüştü ama öncekiler kadar parlak değildi. Bu çocuğun gülümsemesini solduran o puştun hayatını solduracağıma yemin ettim içimden. Dışımdan bir şey belli etmemeye çalışarak sahte bir gülücük yerleştirdim suratıma.
Baekhyun izin alır gibi bana baktıktan sonra tavadaki kaşığa uzandı. Başımı olumlu anlamda salladığımda tavukları karıştırıp pişmeyen yerlerinin de pişmesini sağlarken ben hâlâ sosla uğraşıyordum.
Kısa süre sonra altını kapadım ve güzel olduğunu düşünerek sosa hoş bakışlar attım. "Al bakalım, beğenecek misin?" derken çok akışkan olmayan sosa parmağımı batırıp Baekhyun'un dudaklarına doğru götürdüm. Ağzını açtığında parmağımı diline sürmüş ve ardından kendi ağzıma götürüp kalan sosu temizlemek amacıyla yalamıştım.
Dudaklarım arasındaki parmağımı uzun süre emdiğimi Baekhyun'un şaşkınca bana bakmasıyla anlamıştım. Elimi aniden ağzımdan çektim ama her şey için çok geçti.
"Tiksinmedin mi?"
Baekhyun, aslına bakarsan bu parmak sadece ağzına girme-
"Ah, hayır... Çok takıldığım bir şey değil."
Utandığını belli etmemeye çalışarak bakışlarını benden kaçırdı, önüne döndü. "Tatlı." diye söylendi sessizce. Elimi kenardaki beze silerken şirin hareketlerine karşılık olarak güldüm ve saçlarını karıştırdım.
Baekhyun tavukları biraz daha karıştırdıktan sonra aramızdaki garip sessizliği bozarak dudaklarının üstünü gösterdi. "Bıyıklar yakışmış."
Askeriyeden gideli neredeyse bir ay olmuştu ve bu sürede çıktığı kadar sakal, bıyık bırakmıştım. Çok değillerdi ama yine de varlardı işte.
"Beğenmene sevindim."
Sosu tavukların üzerine döküp tavayı kendi önüme çektim ve sapından tutup ileri geri yapmış, böylece içindekilerin havalanıp tavaya geri düşmesini sağlamıştım. "Öğren bu hareketleri Byun. Evlenince lazım olur."
Baekhyun omuz silkip güldü. "Benim yerime bunu yapabilen biriyle evleneceğim."
Sırıttım. "İddialı."
Tavukları biraz daha ocakta tuttuktan sonra ocağı kapatıp yemeği büyük bir tabağa döktüm ve masaya koydum. Buzdolabındaki hazır atıştırmalıklardan biraz çıkarıp onları da masaya koydum.
Kendi bardağıma bira doldururken Baekhyun'a meyve suyu vermiş ve tatlı çemkirmelerinden birini yapmasına sebep olmuştum. "Ya! Ben çocuk değilim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı: Bela •chanbaek•
Fanfiction"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni kollarımdan tutup kaldırmış ve kucağına doğru çekerek sarılmıştı. Bir eliyle saçımı, diğeriyle belimi okşarken sessizce konuştu. "Çeneni kap...