"Kim suçlu?"
Büşra Nur Koç Efe Paşa Ege
AYDINLIK
Hiçbir vakit tam karanlık değil gece
Kendimde denemişim ben
Kulak ver dinle
Her acının sonunda
Açık bir pencere vardır.
Aydınlık bir pencere
Hayal edilecek bir şey vardır.
Yerine getirilecek istek
Doyurulacak açlıkCömert bir yürek
Uzanmış açık bir el
Canlı canlı bakan gözler vardır.
Bir yaşam vardır yaşam,
Bölüşülmeye hazır.
Paul Eluard
17 Nisan 2020, İngiltere
Manchester
Saat gece 03:36, yağmur çiseliyor. Polis sirenleri bütün şehirden duyuluyordu, polis ışıklarıyla aydınlanan karanlık odamda yakalandığımı fark ettim. Önceden böyle bir şey olacağını düşünerek hazırladığım yatağımın altındaki çantamı omzuma attım ve koşarak eski evimin mutfağındaki 4.dolabı ilerlettim, pantolonumun cebinden acele bir şekilde çıkardığım sığınağın anahtarıyla kilidi açtım, sığınağa girdim ve benim bile anlamadığım bir şekilde sığınağın üzerinde duran dolabı aynı şekilde çekmeyi başardım. Dolap dediğime bakmayın içi dolu aynı zamanda tezgah desteği için kullanılan dolaplardan, sığınağın kilidini bu kez kilitlemek için çevirdim. Ve o anda beklenen kapı sesi adeta tüm evi sarstı, polislerin ayak sesleri sığınağın tavanını inletirken kalbimin durmadan hızlanışını yavaşlatmaya çalışıyordum.
Peki.. nasıl ve neden bu hale gelmiştim?
19 Eylül 2006, Türkiye
İstanbul
"Anne, nereye gidiyorsunuz?" Demiştim çocuk merak ve korkuyla
"Babanla bir işimiz çıktı, birkaç saate geliriz." Demişti ama söylerken ki endişesi çok belli oluyordu.
"Korkuyorum anne.. bir daha gelmeyecek misiniz?" Gözlerim dolmaya başlamıştı içimdeki korku bedenimi sararken.
"Sakin ol Eva, hiç bir şey olmayacak kızım.""Anne gitme lütfen!" Diye bağırdığımı hatırlıyorum en son.
Annemle son konuşmalarımız aynı böyle olmuştu...
Gözleri dolu, çaresiz ve tedirgin görünen annem ile bu konuşmadan sonra annem koşarak evden çıkıp gri küçük arabamıza binmişti bir kaç saat sonra evde tek başıma ağlarken polisler geldi. Hiçbir şey söylenmeden 8 yaşındayken yetimhaneye verildim, berbat yetimhane şartlarına daha fazla dayanamadığımız için 15 yaşındayken 2 arkadaşımla beraber yetimhaneden kaçtım, korktuğum şey başıma geldi ve suç hayatına atıldım. Uyuşturucu ticareti ve ülkeye kaçak mal getirmek ile uğraştım, yıllar boyu annemi ve babamı hiç bir zaman göremedim ve onlardan bir daha asla haber alamadım. İşte o bir kaç saat ilk önce günler, daha sonra yıllar oldu.
Günümüz
Sığınağı bulamamaları için ve polislerin bir an önce defolup gitmesi için dualar ediyordum, gerçekten buradan çıkmanın bir yolu var mıydı?
Yada yolun sonuna gelmiş miydik?
Bu Eva'nın sonu muydu?
Kafamdaki bu aptal sorulardan ve fikirlerden kurtulmaya çalışıyordum. Polislerden birinin bağırdığını duydum.
"Hangi deliğe girdiysen çık dışarı!, seni bulduk kaçamazsın. Teslim olursan yaşarsın Eva Kıraç"Ve bunun gibi daha çok gürültü, bağırışlarını pek anlamıyorum ama sanki içimde hala yıllar öncesinin verdiği korku var gibiydi.
Sessizliğimi sürdürürken sığınaktan çıkabileceğim bir yol arıyordum. Ama yoktu, yapabileceğim en iyi şey çantamda duran silahla kendimi savunmak. Ama bu silahı kullanmamaya yemin ettiğim gün aklımdan çıkmıyordu.
19 Eylül 2006
Polisler bana durumu açıklayıp yetimhaneye verildiğimi söylediği zaman istediğim eşyalarımı alabileceğimi söylediler onlar kapıda beni bekliyorlardı, gizlice annem ve babamın eşyalarını almanın yasak olduğunu bile bile yatak odasındaki yatak başı komodinlerinin altından babamın eski silahını aldım ve cebime koydum. Yetimhanede her zaman en zor yerlere sakladım ve her gün kontrol ettim. Bana onlardan kalan tek şey bu silahtı . Annem ve babam gibi olmayacağım ve silahı kullanmayacağıma dair kendime yeminler ettim ama kendime verdiğim hiçbir sözü tutamadığım gibi bu seferde aynı şey oldu.
Günümüz
Bu silah benim için çok önemliydi. Ama bir yemini daha bozmam gerekiyordu, ayrıca ayak seslerinden anladığım kadarıyla yukarıda en fazla 4 polis vardı, ve sayı artmadan buradan çıkamazsam kalan son umut ışığım da sönecekti.
Derin bir iç çektim ve çantadan silahı çıkardım. Mermilerini doldurdum ve sığınağın kapı kilidini yavaşça açarak mutfak dolabımı ittirdim. çıktığımda diğer polisler salonu arıyordu. Duvarın yanına saklandım ve buraya gelmelerini bekledim. Sanırım bütün suratım terlemişti ve stresten kalp krizi geçirmek üzereydim. Kalbim o kadar hızlanmıştı ki kalbim her attığında vücudum sarsılıyordu, bu kadarına dayanabilir miydim?
Polisler salonun temiz olduğunu anlayıp mutfağı kontrol etmeye karar verdi. Kapının sağında pusuda bekliyordum ve elimdeki silahtan ilk kez bir iyilik bekliyordum. Yıllardır tetiğine basılmamış eski bir silahtı bu.
Polisler kapıyı araladı ve kapının arkasında orayı aramalarını bekledim. Açık olan sığınağın kapısını gördüler ve anlamadığım bir şeyler zırvaladılar. Büyük ihtimalle kaçtığımı düşünerek koşarak sığınağa indiler ve arkalarından gelip merdivenden inen polislerden birine ateş ettim. onların hepsini öldürecek cesaretim yoktu. sığınağın kapısını kapattım ve kapıyı açmaya çalışırken çığlıklar atan polisleri orada bırakmaya karar verdim, dolabın önüne masayı dayadım ve ilk önce mutfağın, sonrasında evin kapısını kilitleyip oradan ayrıldım.
Eski Renault arabama bindim ve kontağı çevirdim. Benzinim az kalmıştı ama beni istediğim yere kadar götürebilirdi. Vitesi bire aldım, gaza bastım ve zorlanan lastik sesleriyle evden uzaklaştım.
Arabam o kadar eskiydi ki her vites değiştirdiğimde motordan nefes alıp verme sesleri geliyordu sanki.Şehrin dışındaki küçük bir yolda ilerlerken telefonumu açtım. Saat beş buçuk olmuştu.
Yaklaşık 2 saattir yoldaydım ve benzinimin bitmeye başladığını fark ettim. Araba bir hızlanıp bir yavaşlarken sinirlenip el frenini çektim ve gıcırdayan demir ve plastik sesleriyle duran bu aptal külüstürden indim. Şimdi ne olacaktı?
"Yeter artık" diyerek tepinmeye, ayaklarımı sertçe yere vurmaya başladım ıssız yolun ortasında.
Bu yaşadıklarım bana fazlaydı, 8 yaşında evinden bir anda koparılıp götürülmüş ve bir daha annem ve babamdan haber alamamıştım. Çalıştığım işlere karşılık olarak bir miktar para alıyor ya da ailemi aratıyordum.Yetimhaneden kaçtıktan sonra 1-2 sene boyunca kirli işlere bulaşmayı reddettim ama mecbur kalınca yapmak zorunda kaldım. Uyuşturucu kaçakçılığı yaptığımı söylemiştim ama hiç kullanıcısı olmadım. Bazen sokaklarda bazen de çalıştığım diğer çocuklarla birlikte derme çatma bir evde kaldığım için sokak ortamına çok hızlı uyum sağlamıştım.
Bu süreçte dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğretmişlerdi ve bu sayede evdeki polisi vurabilmiştim. Çok fazla oldukları için dövüşmek aptalca olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kim Suçlu?
AdventureHayatında çok acı çekmiş olan Eva Kıraç'ın çocukluğundan yetişkinliğine kadar yaşadığı zorlukları ve suç hayatına atılmasını konu alan bir kitap.