"Kızıl saçlı kız"

9 2 0
                                    


Yapacak bir şey yoktu, yürüyerek umut arayacaktım. Yolda bomboş yürürken arkamdan bir araba sesi yükseldi, aracımın yanında durup arabadan indiler. Dört tane belalı tip arabadan indi ve arabayı yoklamaya başladı, hızlı ve sessiz adımlarla arabanın arkasına saklandım ve sağ kapıyı açıp torpidoda duran telefonumu aldım. Çantamı ya da en azından babamın silahını kesinlikle almam gerekiyordu. Araba kapısının sesini duymayan aptallar torpidonun sesini duydu, aralarında konuşmaya başladıkları anda kalbim hızlandı.
"Ne oluyor?"
Ses gıcık bir kız sesiydi, bunu Türkçe duymuş olmam bir tesadüf müydü? yoksa gerçekten sınanıyor muydum?
"Hey!" diye seslendi içlerinden birisi
Hızlı ve sessiz bir şekilde açtığım kapının arkasına saklandım. Soldaki kapıyı açan kız torpidonun açılmış olduğunu fark edip kaportanın önünden açtığım kapıya baktı, artık şansım olmadığını biliyordum ve ayağa kalkıp ellerimi kaldırdım.
Beni gören kızıl saçlı kız arkadaşlarına seslendi.
"Onu bulduk." dedi gözlerini belerterek kızıl saçlı olan kız. "Sonunda, sıkılmaya başlamıştım" diye seslendi yanındaki tiplerden birisi.
Ellerim havada beklerken neler olduğunu çözmeye çalışıyordum. Bunlar kimdi ve benden ne istiyordu?

Kızıl saçlı kız aptal sesiyle konuşmaya başladı.
"Seni öldürmeyeceğiz merak etme" dedi. Bana üstünlük mü taslıyordu aklınca?
"Dene istersen?" dedim iddialı bir sesle. "Yapmayı çok isterdim ama tek şansımız sensin. Eva Kıraç." Adımı nereden biliyordu bu aptal?

"Bir dakika bir dakika" dedim tekdüze bir sesle.
"Adımı nerden biliyorsun?" eğer ki korktuğumu belli edersem daha fazla üzerime gelirlerdi bu yüzden en sakin sesimle sordum.
"Öğrenmek istemezsin" dedi Kendini ne sanıyordu bu?
"Kes" diye cırladım sert bir sesle, her tartışmada üstte olması gereken bendim. Bunu bana hayat öğretmişti.
Kız sabretmeye çalışan bir yüzle arabanın kapısını sertçe ittirdi ve omzumdan hafifçe ittirerek arkasındaki kamyonete bindirdi, yanındaki aptal adamlar da dar ve eski kamyonete bindi ve kamyonet gitmeye başladı. Anlaşılan bana zarar vermek istemiyorlar ama dost canlısı da değillerdi.
"Bak tatlım, eğer zorluk çıkarmazsan canın acımayacak tamam mı?"
"Tamam tatlım, sen nasıl istersen." Tatlım kelimesini bastırarak söylemiştim.Aklımca dalga geçiyordum.
Kamyonet dümdüz ve ıssız yolda hızlı ve sessizce ilerlerken kafamdaki yoğun soru yağmurunu dindirmeye çalışıyordum.
Bunlar kimdi?
Neden gelmişlerdi?
Ne oluyordu?
Benden ne istiyorlardı? çıldırmama ramak kalmıştı.
İstedikleri neyse eğer, babamın silahı alınmadıkça her şeyi yapacaktım. Çok fazla uzaklaşmamıştık ve silahı hatırlamamla beraber anında gerildim ve kızın elindeki silahı hızlı bir hamleyle aldım, kafama doğrulttum ve bağırmaya başladım.
"Hemen arabaya dönmezsek kafama sıkarım!"
"Sık lan" diye haykırdı gıcık kız. Allahım bana sabır ver.

Kıkırdamaya başlamıştı ve ben kafayı yiyordum. Ön koltukta arabayı kullanan sarışın adam hemen frene bastı ve hızlıca konuşmaya başladı.
"Hop hop hop! Yavaş" Herkes Türk müydü?
Kızıl saçlı gıcık kız bana bıkkın bir bakış attı ve dudaklarını araladı.
"Aden, Durdur arabayı, öbür aracın yanına dön"
"Tamam Pera"

Kafamdaki gereksiz bilgiler arasına bu nadir isimler de girmiş oldu.
Silahı bir çocuk inadıyla kafamda tutarken parmaklarımın titrediğini fark ettim, ya yanlışlıkla tetiği çekersem?
Ben bu kadar korkak biri değildim. Araba durdu ve açılan kızaklı kapıdan indik, Pera elimdeki silahı zorla aldı ve kafama doğrultup tetiği çekti. Bütün bunlar 3 saniye sürdüğü için korkudan altıma işemek üzereydim ki silahta mermi olmadığını fark ettiğim an sinirlerimin bozulduğunu hissetmeye başlamıştım, bu geri zekalı kız benimle dalga geçmeye kalkmıştı.

Tek başımıza olsaydık bir an bile düşünmeden bedelini ödetecektim. Ama beni gittikçe daha çok boğan çaresizliğimle birlikte kızın haykırışlarına aldırış etmeden kapıyı açtım. Kamyonetten inmiş etrafımda beni izliyorlardı. Sırt çantamı aldım ve içindeki silahı kontrol ettim, yerindeydi.
Fark ettirmeden çantanın fermuarını geri kapattım ve sırtlandığım gibi kamyonete geri bindim, arkamdan geldiler ve kamyonete yerleştiler. Her şey o kadar tekdüze ve sessizdi ki bu kadar aptal insanların konuşkan olmaması tuhaf gelmişti. Pera salağı dışında tabiki de...

20 dakika sonra

Hala çantamı kontrol etmemiş olmaları şaşırtıcı gelmişti, anlaşılan acemi suçlulardı. Sessizce yola devam ederken camdan dışarıya baktım ve kalabalık bir otoban yolunda olduğumuzu fark ettim. Kuytu köşelerde gitmiyor oluşumuz güvenliğim için avantajdı, ama buralarda polisler tarafından bulunma ihtimalim yüksekti.
Aracın benzin bitti uyarısı yanıp sönmeye başlamıştı. Aden denen bu tuhaf tip aracı yavaşlattı ve gözleriyle etrafta benzinlik aradı. Direksiyonu 30 metre önümüzdeki benzinliğe çevirdi ve durduğumuzda Aden benzin doldurmaya indi.
"Biraz bekleyin geliyorum"
Yeşil gözlerini gözlerime dikti ve kibirli bir ses tonuyla uyardı beni.
"Sen bir yere gitmiyorsun"
Aldırış etmeden kafamı cama çevirdim ve dışarıya baktım. Herkes hava almak için arabadan indiğinde yoğun benzin kokusu dayanıksız burnumu sarsıyordu. Bir dakika?! Ben neden harekete geçmemiştim?
Bunlar o kadar acemi suçlulardı ki beni burada yalnız bırakmışlardı. Çok kolay bir şekilde kaçabilirdim.
Hemen ön koltuğa atladım ve kolçakta duran anahtarı takarak aracı çalıştırdım, motor hırlamaya başladığı sırada anında hepsinin paniklediğini fark ettim.
"Özür dilerim enayiler!" Diye keyifli bir şekilde haykırdım ve gaza basarak yol aldım.
Arkadan gelen küfürler ve koşarak arabaya tekme atan aptalları aldırış etmeden son hız gidiyordum. Aynadan kapağı açık olan benzin bölümünü gördüm ve riskim daha fazla artmadan bulduğum ilk yerde durdum. Nasıl olsa gelemezlerdi, araçtan indim ve kapağı kapattım, ardından kamyonete bindim ve nereye gideceğime karar vermem gerektiğini anladım.
"Her şeyin başladığı yere" dedi içimden bir ses.

Uyuşturucu satarak hayatımı sürdürmüştüm. Yada suç hayatımı demeliyim değil mi?Müşterilerine uyuşturucu satıp para kazanan bir adamla tanışmamla başladı her şey. Sonrasında o adamın işçisi oldum ve satış yaparak aldığım payla devam ettim...Yıllar içerisinde aramızda soğuk da olsa bir samimiyet doğmuştu ve şuan beni koruyabilecek tek kişi o olabilirdi: Patronum Axel Bert. Her zaman olduğu tek bir yer vardı, ne telefonu ne de bir iletişim şekli yoktu. Suç dünyasında soyadını bilen yoktu, ve Stretford'da büyük bir apartmanın en üst katında yaşıyordu. Bütün pis işlerini gizli bir şekilde oradan yürütüyor ve paraya para demiyordu. Çantamdan telefonumu çıkarttım ve navigasyondan Stretford'daki binayı işaretledim. 42 dakika içerisinde orada olacaktım, fena değildi sanırım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kim Suçlu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin