17

12.8K 1.2K 255
                                    

Felix

"Hey! Beni dinliyor musun sen?"
Yanımda duyduğun yüksek ses sayesinde kendime gelmiş bir şekilde ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Geldiğimden beri dalgınsın. Bir sorun mu var?" Chris'in sorgulayıcı bakışları dik dik üstümde gezinirken o bakışların altında eziliyormuş gibi hissettim. Duygularımı dışarıdan belli etmeme çok sinir oluyordum.

Evet, ortada bir sorun vardı. Tek arkadaşım dediğim -belki de artık öyle dememeliyim- kişi ile yaşadığımız tartışma sonucu konuşmayı kesmiştik. Yaklaşık iki haftaya yakın bir süredir onunla konuşmuyordum ve bu beni çok üzüyordü.

Her gün elim onun mesaj kutusuna gitse bile sadece eski konuşmaları okuyup geri çıkıyordum. Ufak bir mesaj atmayı çok istesem bile çok utanıyor, çekiniyordum. Ben her ne kadar mesaj atmak istesem bile ondanda mesaj gelmesini çok istiyordum. Umutla bir bildirim geldiğinde onun mesaj attığını düşünerek telefona bakıyordum ama sonuç hep aynıydı. Bir nokta dahi yazması, en azından onun iyi olduğunu belirten bir mesaj almayı çok isterdim.

Yeni tanıştığım kişiye karşı böyle belli belirsiz tavırlar sergilemesi ister istemez sinirlerimi bozmuştu. Bana sadece ondan uzak durmam gerektiğini söyleyip duruyor, bir açıklama bile yapmıyordu ve bu aşırı sinir bozucu oluyordu. Biliyorum beni düşünüyordu ama bu şekilde baba hiçbir şey demeden sadece böyle demesi ister istemez beni de sinirlendiriyordu.

Belki bunu dile getirirken ona karşı sert davrandım. Bilmiyorum ama çok merak ediyorum. İstemeden ağzımdan çıkan sözcükler ona dokunmuş olabilir miydi ya da onu üzmüş olabilir miydim? Çok fazla merak ediyordum. Acaba o da beni merak ediyor muydu?

"Hâlâ cevap vermedin."
Yanımda bulunan Chris'in sesi bir anlık irkilmeme sebep olmuştu. Kafamdaki bu düşünceler yüzünden onuda biraz ihmal etmiş sayılırdım.

"Ya biri ile tartışmıştım. Kafam biraz ona takıldı sadece." Ondan biri olarak bahsetmek daha doğru olurdu. Ne de olsa ona her arkadaşım dediğim sırada azimle arkadaş olmadığımızı söylüyordu.

Chris dediğim cümlelerin ardından bir elini sırtıma atıp sırtımı sıvazlamıştı. Her zaman yanımda olduğunu belli ediyordu bu şekilde. Çok yakın bir bağımız olmasa bile üzerimde hep abim gibi bir baskı kurmuş yanıma olduğunu hissettiriyordu.

"Bu gece bizim mekana gidelim. Biraz kafanı dağıtalım. Ne dersin?"

Yüzündeki tebessüm ile bana iyi geleceği bir teklif sunmuştu. Bu teklife hayır demeyi asla düşünmezdim ama şuan olduğum ruh hali hiçte istemiyordu.

Canım aslında hiçbir şey yapmak istemiyordu. Onun mekanına bile gitmek istemiyordum ama bu fırsat her zaman elime geçmiyordu. Oraya gitsem bile sadece oturmaktan başka bir şey yapamayacaktım. Kafamı dağıtması için beni mutlu edecek birisi lazımdı.

Birkaç hafta önce tanıştığımkırmizi saçlı prens Hyunjin. Eğer o da oradaydı gidebilirim. O gün onunla konuşmak beni çok iyi ve mutlu hissettirmişti sonuçta. Ama bugün o mekanda sahne alıp almayacağını bile bilmiyordum. Eğer gittiğimde sahne almayacağı için gelmez ise tek başıma yine o 'hacker' kişisini düşüp duracaktım.

"Bu gece benim mekanda Hyunjin sahne alacak."
Duyduğum cümle gözlerimin iyice açılmasına sebep olmuştu. İşte bu moralimi yerine getirebilecek bir şeydi. Neden bilmiyordum ama o gün onunla tanıştıktan sonra onunla daha da bir samimi olmak daha çok konuşmak istediğimi fark etmiştim.

O gün aklımda sadece onunla tanışmanın verdiği mutluluk olduğu için ne numarasını ne de ona ulaşabileceğim bir hesap adı alabilmiştim. Bunu fark edince baya üzülmüştüm doğrusu.

"Tamam. Gidelim o zaman."

Chris'in verdiğim cevaba karşı ufak bir kahkaha atması sayesinde sesimin yüksek ve heyecanlı çıktığını anlamıştım. Bu beni biraz utandırmış kulaklarımın kızarmasına sebep olmuştu.

Hacker || HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin