"... al bakalım Granger." Bu kesinlikle B E K L E N M E D İ K T İ. Donup kaldım. Senelerce beni aşağıladı, rezil etti, kötü şeyler yaşamam için elinden geleni yaptı. Sonra beni kurtardı...Hem de 2 defa. Bana yardım etti, bir çıkarı olmadan beni gittiği yere götürdü. Bir gün yardım etti, diğer gün de olabildiğince çirkinleşerek beni aşağıladı. Ve şimdi karşımda durmuş, bana sırıtıyordu. Benim için bir şeyler yapmıştı, bu inkar edilemez bir şeydi. Ne yapmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Ona karşı savunmam gittikçe küçülüyordu. Ve ben, Hermione Granger olarak çok nadir olan "ne yapmam gerektiğini bilmediğim anlarım" dan birini yaşıyordum. Hem de karşımda durmuş sırıtarak bana bakan çocuk yüzünden.
Notları alıp almamak arasında gidiyordum. Belki de bir tuzaktır? Hemen kötü düşünme Hermione...Ama Malfoy kötü! Dudaklarımı kemirerek içimde büyük bir savaş veriyordum. Çok kararsızdım. Ama sanırım alacağım. "Malfoy...Sen ciddi misin? Sana ne oluyor? Sen ve not tutmak? Üstüne üstlük benim için? Ben bulanığım, unuttun mu?"
"Ah, sana yardım da yaranmıyor. Sadece yardım ediyorum işte! İstediğim zaman iyi bir insan da olabilirim." dedi parşömenleri masaya fırlatarak. Bu gücenmiş havası sinirimi bozdu. Nasıl bir tepki bekliyordu ki? Sanki her gün bana iyi davranıp, benim için bir şeyler yapıyormuş gibi! Sonra ardına bakmadan ilerliyordu ki bir anda kafasını bana doğru çevirip neden dediğini hiç bir zaman anlayamayacağım şu cümle döküldü ağzından: "Ve ayrıca Granger, bugün saçların iyi görünüyor." Sesindeki gücenmiş ton yok olmuştu. Daha çok tehlikeli bir tona bürünmüştü. Ben ise olduğum yere mıhlanmıştım. Teşekkürümü bile edemeden hızlı hızlı gözden kayboldu. Bu da neyin nesiydi böyle?! Acaba dalga mı geçiyordu? Ne demişti "Bugün saçların iyi görünüyor." Ama benim saçlarım her gün böyleydi ki. Bundan ne anlamalıydım?|D R A C O|
Ah, lanet olsun. Lanet. Lanet. Lanet. Ne diye bulanığa saçların iyi görünüyor demiştim ki?! Daha da doğrusu; Neden düşündüklerimi içimde tutamamıştım? Ne yani iradem bu kadar mıydı? Sinirle tam anlamıyla "yeri delerek" yürüdüm. Nereye gidecektim? Uzun bir düşünme faslından sonra gidip uyumaya karar verdim.
Yine Lydia ve meşhur bodrum katı... Lydia oracıkta sandalyeye bağlanmış bir şekilde kıvranıyordu. Yakın bir zamanda Crucio yediği belliydi. Ufak ufak inliyordu. Bilinci yerinde değilmiş gibi gözüküyordu. Aniden, odayı Bellatrix'in her zamanki o iğrenç, tüyler ürpertici kahkahası doldurdu. Bu gerçekten pislikçe bir şey yapacağının habercisiydi. Bir an ışık daha da parlak bir hâl aldı. Babam, Bellatrix ve bir kaç eskiden sadık olduğunu bildiğim Ölüm Yiyen içeri daldı. Hepsi sırıtıyordu. Lydia'dan tık yoktu. Kesik kesik gelen inlemelerini de kesmişti. Anlaşılan zayıf görünmek istemiyordu. Bu sefer Bellatrix aç bir ifade ile Lydia'ya bakarak ve çılgınca kahkahasını kopartarak haykırdı: "CRUCIO!!!" Oda da Lydia'nın çığlıkları ve Bellatrix'in kahkaları yarışıyordu. "CRUCIO!!!" Bu sefer Lydia'dan daha da büyük bir çığlık koptu. Kalbimde büyük bir acı hissettim. Bellatrix durmuştu. Lydia'nın yüzüne doğru yaklaştı ve ona tokadı geçirdi. Lydia'nın yanağı yana doğru savruldu ve Bellatrix'in ayağının dibine tükürdü. Sonrasında gözlerini son derece sinirli görünen Bellatrix'e dikti ve: "Onu.Benden.Alamayacaksınız." dedi her kelimeden sonra soluk vererek. "Canınız cehenneme! Sizden iğreniyorum!" dedi. Güç sınırlarını zorladığı belliydi. Bu sefer babam denilecek adam öne atıldı ve asasını Lydia'ya doğrulttu. Sakin bir ses ve hafif bir gülümsemeyle birlikte fısıldadı: "Imperio."
Şimdi Lydia'ya aklını kaçırmış türden insanların yapacağı haraketler yaptırttırıyorlardı. Tırnakları ile yüzünü tırmalıyor, bacaklarını olabildiğince haraket ettirerek tepiniyordu. Bir yandan da kahkaha Bellatrix'in sahip olduğu türden bir sesle kahkalar atıyordu. Diğer Ölüm Yiyenler ve Bellatrix ise onun bu halinden zevk alıyor oldukları sonu olmayan kahkalarından belliydi. Imperio bitmiş yerini Crucio almıştı. Çünkü Lydia Imperio'ya karşı direnç göstermeye başlamış gibi görünüyordu. Odayı yine bir çığlık doldurdu. Acı içinde kıvranan ve bağıran Lydia'yı mi takip etseydim, yoksa pis pis sırıtan -sevgili-babam-ve-değerli-teyzem'i mi bilemedim. Tek bildiğim aynı oranda benim de acı çektiğimdi. Bir an duraksadılar. En sonunda Lydia zar zor çıkan sesiyle zorlanarak "O-o i-iyi mi?" dedi. Bahsettiği kişi kimdi? Benim olma ihtimalim kaçtı? Ve ardından cevap geldi: "Seni ilgilendirmez, küçük aşağılık!" dedi Bellatrix. Babam ise zevkten dört köşe olmuş şekilde sırıtarak ekledi: "Senden," dedi ve soluk alıp yeniden gülümsedi. "...nefret ediyor."
Kocaman bir solukla uyandım. Ben daha farkına bile varamadan ağzımdan titrek bir ses tonu ile şu kelimeler döküldü: "Lydia...? Lydia!" Aklımı kaçırmak üzereydim. Oh, hepsi kabustu...Şükürler olsun ki kabustu. 2-3 gündür görmediğim kabuslar yeniden başlamıştı. Yine de o bütün korkunç şeylerin gerçek olmaması içime bir rahatlama duygusu salıyordu. Ama bu rahatlama hissi pek uzun sürmedi. Sanki gerçekmişcesine etkilenmiştim. Ruhsal acı beni yiyip bitiriyordu. Gözümden akan yaşı fark bile etmedim. Sanırım huzurlu uykularıma elveda deme vaktim gelmişti. Acı iliklerime kadar işledi. Tam anlamıyla berbat bir durumdaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smart and dangerous || dramione
Fanfiction''Zekisin,Granger. Oldukça fazla.'' ''Tehlikelisin,Malfoy. Oldukça fazla.''