Hava alacağım

1 0 0
                                    

                "Rosa kalk artık!" Sude ablamın başımda beni dürtmesiyle uyandım. "Saat kaç?" daha ayılamamıştım. Göz devirdi " Saat 1! Uyanmazsan öldün sanacaktım!". Bu sefer göz deviren ben oldum "kalktım işte! Yemek hazır mı?" . Durdu, " OCAKTA!" Hızla aşağı kata koştu. Gülmemek elde değildi, kalkım ve banyoya gittim. Saçım darmadağın olmuştu, tüm gece uyanık olduğum için gözlerimin altı morarmıştı. Saçımı taradım ve aşağı indim.
"Yarım saattir seni bekliyorum Rosa! Şu saçınla boğuşmağı öğrensen!" Saçım kıvırcıktı cidden çok zor taranıyordu.

Bişey demeden yemek masasına doğru ilerledim.

"Senin sevdiğinden yaptım, nasıl olmuş?". "Beğendim ama pankeki nasıl ocakta unuttun anlamıyorum.". "Acele etmem lazımdı, ne bileyim yarım saat uykunla boğuşacağımı?". Ağzıma yemek doldurdum, açtım ve onun acelesiyle uğraşamazdım. Gerçi neden acelesi vardı? Soracaktım ama o da yemekle meşguldü. Telefonu çalmaya başladı. Eline aldı ve arayan kişiyi gördüğünde gülümsemeye başladı. "Alo, Sinan ne oldu, gelmeyecek misin?" Hah! Sinan tabii ki! Sude ablamın erkek arkadaşı! Kim olacak ki başka? Yemeğimi yedim, henüz telefon konuşması bitmeden afiyet olsun diyerek odama çıktım.

Dişlerimi fırçaladım, giyindim. Evet, hiçbir yere gitmeyecek olsam bile giyinirim. Kolsuz bir t-shirt ve diz üstü pantolon giyindim. Saçımı arkası açık olacak şekilde yukarıdan toparladım. Makyaja bayılırım ama bu sefer hafif pembeleştiren dudak kremimi sürdüm. Hava almak için dışarı çıkacaktım. Aşağı indim, inmez olaydım. Erkek arkadaşı çoktan gelmişti ve şu an birbirlerine sarılıyorlardı. Beni görünce aceleyle ayrılan kişi Sude ablam oldu.

"Hah! Rosa, hoş geldin. Bişey bi isteyecektin?"

"Dışarı çıkacaktım. Sanırım yanlış zamanda geldim." Sinan bu sözümün üstüne gülümsemeye başladı. Direk gözlerimin içine bakıyordu. Hafif gülümsedim bişey demelerine fırsat vermeden kendimi dışarı attım.

Yürüyüş yapmaya başladım. Boş boş geziniyordum, dinlemek için kafeye gittim. Boş boş oturuyordum. Sosyal medyada gezinmeye başladım. Kahvemi içerek bakınıyordum. Yarım saat orada oturdum. Kapalı mekandı ve gittikçe kalabalıklaşmaya başlamıştı.

Kalkacaktım ki, ŞAK! Yanımdaki cam tuz oldu. Çığlıklar, koşuşturmalar,eğilip saklanmaya çalışmalar.
Kolum dört parmaklık kesilmişti. Eğilerek ilerlemeye çalıştım ama kalabalıktan, koşuşturmalardan geçilmiyordu. Olayı anlamam uzun sürmüştü. Masanın altına saklandım. Tek tek camlara mermiler isabet ediyordu. Elim kolumdaydı. Yanıma boş bir mermi düştü. İki saniye sonra da önüme omuzundan mermi sabit etmiş biri. Yere çöktü, omzunu bastırıyordu. Masanın hemen yanındaydı, yanıma çekmeye çalıştım. Masa büyüktü fakat yanıma çekmem zor oldu.
Yaklaşık 30 saniye sürdü bu mermi saldırısı. Hayatımın en uzun 30 saniyesiydi.

Yanımdaki kişi beni dürttüğünde kendime geldim.

"İyi misin?"

"Sanırım, sen?"

"Kolumu hareket ettirememem dışında sorun yok"

"Ne için geldiler sence adını bilmediğim çocuk?"

"Buğra"

"Rosa"

"Ne için geldiklerini bilm-"

ÇAT! İçeri sayamayacağım kadar kişi girdi.

"Herkesi alıp götürün! Kızı bulana kadar buradan ayrılamayız!"

Ne kızı? Ne diyorlardı? Asker görünümlü bu adamlar içerdeki tüm kızları sürükleyerek götürmeye başladığında korkum merakımı bastırdı. Herkes korkusundan bir şey diyemiyordu.

Masayı tek hamleyle üstümüzden çeken adam bana bakıyordu. Kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Bağırmaya başladım, bir yandan da vuruyordum. Beni o arabaya koyamazlardı. Kolumdaki acıyı hissedene kadar çırpındım. Koluma baktım, bir iğneydi. Gözlerim kapandı, hareket edememeye başladım.

"Rosa!" Buğra'nın sesi kulağımda yankılandı. Gerisini hatırlamıyorum.

KoşturmacaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin