İnsan doğası biraz saçma olduğundan dolayı şartlanmak kadar aptalca bir şeyi fena benimsemişti. Yabancı birisi mutlaka zarar verir. Uzaylı birisi mutlaka dünyayı yok etmek ister. Yok çiçekler, emin olun şu anda hastaneye yatırıp sanki evladımmış gibi dertli dertli kapısında beklediğim adamın amacı bu değil idi. Nereden mi biliyorum? Ben adamı yüzünden tanırım.Evet, bu da bir şartlanma.
Cebinde bulduğum kimliğine göre -şükür yaradana ki kimlik taşıyacak kadar akıllı- ismi Park Chanyeol idi. Okuyabilmem elbette buradaki herkes için biraz ilginç gibi dursa da alfabelerinin Latin alfabesinden çok da büyük bir farkı yoktu. Hatta Latin alfabesinin biraz update almış hali gibiydi. Tabii estetik açıdan. Bundan dolayı olsa gerek adamın uzaylı olduğunu kesin olarak kabullenmiştim. Çünkü dünyada hiçbir yerinde böyle bir alfabe kullanılmıyordu. Doğru, internetten baktım.
Jongdae'nin son anda bana attığı mesajda yarın önemli bir işinin çıktığı yazıyor olmasından ötürü tek başıma hastanede bekliyordum. Sehun da zaten yarın iş için gidecekti ve birkaç gün boyunca muhtemelen kimseye uzaylının üstüme bayıldığını anlatamayacaktım. Çünkü görünürde deli olarak kalmıştım, bu saatten sonra da değişme imkanı azdı. Neyse ki annem seanstan sonra kafası kendi deyimiyle mayhoş olduğundan eve geç gidip gitmemem onun açısından çok büyük bir önem arz etmeyecekti. Zaten yastığa başını koyduğu gibi uyuyanlardandı ve evine bir hırsız girip tam ses televizyon izlese, zerre uyanmazdı. Neyse ki naif hırsızlar (?) bu dönemde fazla bulunmuyordu. Annem için değil, tamamen kendi uykum için diyorum.
Hastanedeki doktorlar bunu kasabaya yaymaz mı, düşüncesi buralarda geziniyor olabilir. Şöyle bir açıklık getireyim o halde. Hastanedeki doktorların hepsi birer robottu ve normal dünyaya oranla buradakiler biraz daha düşük düzeyde olduğu için sadece iyileştirmeye odaklanmıştı. Tedaviyi not alırken bile isminizi kullanmak yerine bugünün 4. tedavisi şeklinde başlıklarla not alıyorlardı. Sanırım teknolojinin burada fazla gelişmemiş olması yani normal dünyanın eksik kodlanmış hurdalarının burada hizmet vermesi fena büyük şanstı benim için. Kimseye bir açıklama borcum yoktu. Olsa dahi kimsenin beni dinleyeceği yoktu.
Saatler öylece geçerken bugün hastanenin oldukça sessiz olması zihnimin bana, şuraya kıvrıl da azıcık uyu, mesajını vermesine sebebiyet veriyordu. Dinleyesim elbette vardı. Yapasım hele, çok ama çok vardı. Fakat saçma sapan bir işe dahil olduğum için sorumluluğu üstlenmem gerekiyordu.
Ancak ve ancak tüm bunları geçelim, tek güvencemin gerçekten uzaylının yüzünden düşman olmadığını anlamam bana biraz uzak bir yönden bakılacak olursa ciddi manada ironikti. Adam dikildiği gibi beni rehin alabilir veya canımı dahi alabilirdi. İhtimaller içine girdikçe boğuluyordu insan.
Bir süre yere baktıktan ve hatta bir ara ayakta rüya dahi gördükten sonra kapı açılmış ve beş saattir beklediğim robot bana doğru ilerlemişti.
"Hastanın durumu iyi. Dikişlerini çıkartmak için geleceğiniz gün size mesaj olarak gönderildi." Başımı salladım sakince.
"Muayene ücreti ne kadar?"
"Muayene ücreti hesabınızdan çekilmiştir, dilerseniz hesabınıza girerek teyit edebilirsiniz." Göz devirdim. Yanlış ayarlanmıştı harbi harbi.
"Peki, teşekkür ederim."
"Sağlıklı günler dileriz." Dedi ve sonra gitti. Kalbimin kulaklarımda atıyordu o dakikalar boyu.
Derin bir nefes aldım ve yanımda bıçak ya da tüfek olmadan, aşırı savunmasız bir şekilde içeriye girdim. O an kafama yatan tek bir karar vardı, kötü polis olacaktım. Oradaydı. Daha doğrusu yatakta oturur halde sanki gelmemi bekliyormuş gibi direkt bana bakmıştı. Korku bedenimi bir anda ele geçirirken derin derin nefesler aldım. Öldürmekten çok inceler gibiydi fakat katiller de kurbanlarını öldürmeden önce inceleyebiliyordu. İHTİMAL.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sancho panza // chanbaek
FanfictionKahrolası Santa Nasia'da meyve suyumu diklerken dünyanın nereye gittiğine ağladığım o vakitlerde ruh hastası bir uzaylının düşüp benimle dünyayı kurtarmam için dövüşmesini dilememiştim. Tam tersi, belki dünyadan düşüp başka başka yerlere gitmeyi dil...