12 (Martı)

104 13 12
                                    

Bulut'tan

"Sevgiliiim!"

"Efendim Bulut'um?"

"Martıya binecektik en son bugün binelim mi?"

"Olur."

Her dediğimi onaylamasını ve beni şımartmasını çok seviyordum.

Elini saçıma atıp karıştırdı. Bunu yapmasına sinir olsam da onun dokunuşlarını hissedebilmek güzeldi.

Havanın bulutlu olmasıyla piknik de yapabileceğimizi düşünerek kendime kaşarlı ballı ekmek Caner'e de tost yaptım.

Caner'in de gelmesiyle dışarı çıkmış ona yaslanarak yürüyordum.

"Sepeti bana ver istersen."

"Yok, taşıyorum ben."

"Sen bilirsin ama ağır gelirse bana ver."

"Dönüşte sen taşırsın."

Ağacın altında bir yere örtüyü sermiştik ve oturup hazırladıklarımı yiyorduk.

"Nerede bulucaz martı?"

"Bak şu direkte var."

Gösterdiği yerde iki tane vardı. İyi de ben onunla beraber binmek istiyordum!

"Ama iki tane var. Ben seninle binmek istiyorum. Hem düşerim ki ben!"

"Hmm öyle mi?"

"Öyle öyle."

"Beraber bineriz o zaman."

"Güzel."

Elimde kalanı da hızla ağzıma tıkıştırıp içeceğimi içtim.

"Hadi hızlı yesene."

"Bu kadar heyecanlandığını bilmiyordum."

"Çok güzel gülüyorsun."

"Hı? Ben mi?"

Kafamı hızlıca salladım.

"Tabii ki sen başka kim olacak Caner?"

"Ama sen daha güzel gülüyorsun."

Güldüm.

"Gerçekten mi? Tatlı mıyım?"

"Hem de nasıl. Takılı kalıyorum sende. Gamzelerin de çıkıyor ya böyle. Hayatımda gördüğüm en derin çukurlar."

Ehe. Utanmıştım. Ellerimle oynamaya başlamamla Caner ellerimden tutup kaldırdı.

"Hadi burayı toplayıp binelim."

Çöpleri çöpe atıp kalan şeyleri de sepete koyduk. Tam sepeti alacakken Caner aldı.

"Ben taşıyacağım demiştim."

"Tamaam."

"Sırtıma bin hadi."

"Ben mi?"

"Evet."

"Olmaz."

"Neden?"

"Ağırımdır ben belin ağrımasın."

"Küçücük bir şeysin Bulut ne ağırı. Bin hadi bir şey olmaz sevgiline."

Arkasını dönüp eğilmesiyle kollarımla boynuna tutundum. O da bacaklarımdan ellerine geçirdi.

"Sepeti bana ver. Ben yeterince yük oluyorum zaten. Onu da taşıma."

"Peki, peki al."

Martıya binmek yerine sonsuza kadar böyle kalmak isterdim.

Caner ile en sonunda martılardan bir tanesini almıştık. O öne ben de arkasına binip kollarımı beline sardım.

"Korkma Bulut."

"Korkmuyorum ki."

"Belli. Belimi morartacaksın."

Elimi çekecekken elimi tuttu.

"Ne yapıyorsun? Düşecektin."

"Özür dilerim."

"Dilemene gerek yok. Biliyorsun bunu."

Daha sıkı tutundum. Seviyordum bu adamı.

"Hm, ne dedin?"

"Eh sesli mi dedim onu?"

"Hayır, kısık söyledin o yüzden duyamadım."

"Çok seviyorum dedim seni."

"Ben de seni seviyorum bebeğim benim."

Bitti.

Çok hoş ve huzur verici bir kitap oldu. Bu ikiliyi yazmak güzeldi, rahatlattı.

Umarım okuyanların da hoşuna gitmiştir. Buraya kadar dayandınız valla tebrikler 🥳.

Belki diğer kurgulardan da hoşunuza gidecek şeyler çıkar onlarda da iyi okumalar.

Bölümü yazarken full medyadaki şarkıyı dinledim. Ritim hızlanınca otomatik parmaklarım da hızlı yazıyor.

Aklıma efsane bir kurgu geldi. Bayadır aklımdaydı. Hazır kurgular da bitiyorken yenisine başlayalım bakalım.

Başka (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin