kumdan kaleler yıkılıyor

168 11 0
                                    

- 1989, Avustralya

Ertesi sabah kocası avukatlık bürosuna gittiğinde nihayet kendi başına kalan Felix, berrak öğle öncesi ışığında dün yaşadığı dehşet verici karşılaşmayı tekrar gözden geçirdiğinde korkuyu epey hafifledi.

Hyunjin'i bir daha asla evinde ziyaret etmeyecek ve böylece bir baskın olasılığı ortadan kalkmış olacaktı.
Geriye sadece, bu kişiyle tesadüfen karşılaşma riski kalıyordu, ama bu da pek mümkün değildi,
çünkü hemen arabaya binerek ortadan kaçtığı için izlenmiş olamazdı. İsmini ve evini bilmiyordu, yüzünü de ancak belli belirsiz görmüştü, bu durumda kendisini tanıyabileceğinden korkmasına da gerek yoktu.

Ziyaretini kanıtlayacak bir delil bulunamayacağından o kadını şantaj yapmakla suçlayacaktı.
Başkentin en önemli avukatlarından birinin eşi olmak boşuna mıydı?

Kocasının meslektaşlarıyla konuşmalarından gayet iyi biliyordu ki, şantajı bastırmak için anında ve büyük bir soğukkanlılıkla harekete geçmek gerekirdi ve tehtit edilenin göstereceği her huzursuzluk belirtisi, şantajcının üstünlüğünü arttırmaktan başka bir şeye yaramazdı.

Aldığı ilk önlem Hyunjin'e kısa bir mektup yazarak yarın kararlaştırdıkları saatte gelemeyeceğini bildirmek oldu, daha sonraki günlerde de görmeye gidemeyecekti.

İlk kez yazısını değiştirerek yazdığı bir mektubu bir kez daha okuduğunda biraz soğuk buldu ve hemen daha samimi sözcüklerle değiştirmek istediyse de dünkü karşılaşmayı hatırlar hatırlamaz duyduğu derin öfkeden, satırlarındaki soğukluğun bilinçdışı nedenini anladı.

Hyunjin'in kendisinden önce böylesine aşağılık ve rezil bir kadına ilgi göstermiş olmadı gururunu incitmişti.

Şimdi sözcüklerini daha kindar bir duyguyla gözden geçirdiğinde, ona gideceği tarihi kendi keyfine göre açık bırakırken kullandığı o intikamcı ve soğuk ifadeden hoşnut kaldı.

Küçük bir çevre içinde tanınan bir piyanist olan bu gençle bir gece toplantısı sırasında tesadüfen tanışmış ve kısa bir süre sonra aslında pek de istemeden ve nasıl olduğunu da tam anlamadan onun metresi oluvermişti.
Ne kanı kanına ısınmış ne de ruhsal veya bedensel anlamda ona bağlanmıştı. Kendini ona gerçek bir ihtiyaç veya büyük bir hayranlık duymadan teslim etmişti.

sunsetz| hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin