- 1989, Avustralya
Artık dehşet evinin içine çöreklenmişti ve odalarını terk etmeye niyeti yoktu. Felix, o korkunç karşılaşmanın görüntülerini dalga dalga belleğinde yükselten pek çok boş zamanı boyunca durumunun umutsuzluğunu açıkça gördü.
Bunu nasıl yaptığını aklı almasa da, kadın ismini ve adresini öğrenmişti ve daha ilk girişimlerinde bu kadar başarılı olduktan sonra sahip olduğu bilgilerden sürekli bir şantaj için yararlanacağına kuşku yoktu.
Uzun yıllar boyunca hayatına bir kâbus gibi çökecekti, en delice çabayı gösterse bile bu kadını silkeleyip atması olanaksızdı; çünkü varlıklı bir beyefendi olmasına ve kocasının zenginliğine rağmen, ondan bir kerede tümüyle kurtulmasını sağlayacak kadar büyük miktarda parayı kocasının haberi olmadan bulması mümkün değildi.
Ayrıca kocasının rastlantıyla anlattığı olaylardan ve
girdiği davalardan bildiği kadarıyla, böyle aşağılık ve dolandırıcı tiplerle yapılan anlaşmaların da, sözleşmelerin de hiçbir değeri yoktu. Bu belayı daha bir veya iki ay uzak tutabileceğini hesapladı, sonra aile mutluluğunun çökmesi kaçınılmazdı, bu çöküşte şantajcıyı da kendisiyle birlikte sürükleyeceğini bilmek de içini rahatlatmaya yetmiyordu. Muhtemelen daha önce de hüküm giymiş bu sefil insanın altı ay içeride yatması, kendi uğrayacağı kayıpla kıyaslanamazdı ve Irene şimdi dehşetle fark ediyordu ki, kendisi için mümkün olan tek yaşam biçimini yitirmek üzereydi. Onuru zedelenmiş, lekelenmiş olarak yeni bir hayata başlamak, o zamana kadar her şeyi hazır bulmuş, kaderini hiçbir biçimde kendisi belirlememiş biri olan Felix'e imkânsız görünüyordu.Şimdi dehşet verici bir kesinlikle felaketin kaçınılmaz, kurtuluşun olanaksız olduğunu hissediyordu. Fakat... fakat... ne olacaktı? Sabahtan akşama kadar bu soruyla uğraştı. Günün birinde kocasına bir mektup gelecekti, sonra karanlık bakışlarla içeriye girip kolunu kavradığını, sorguya çektiğini görür gibi oldu. Peki sonra... sonra ne olacaktı? Kocası ne yapacaktı? Hayal gücü bu noktada karmaşık ve insafsız bir korkunun karanlığında eriyip gidiyordu.
Böyle trajik bir anda vereceği kararı belirleyecek olan iç dünyasını hiç bilmiyordu. İster istemez küçük jestleri ve imaları araştırmaya, benzer durumlarda ne tür yorumlar yapmış olduğunu hatırlamaya çalıştı ve utanç dolu bir şaşkınlıkla fark etti ki,
kocası kişisel görüşlerini ona hiçbir zaman aktarmamış, ama öte yandan kendisi de bir sorununu ona içtenlikle açmamıştı. Ancak şimdi kocasının hayatını tek tek tüm yönleriyle yorumlamaya girişmekteydi. Duyduğu korku Felix'i, onun yüreğinin gizli odalarına bir giriş bulabilmek için en küçük anıyı bile yoklamakta zorlanıyordu.
Artık kocasının en küçük sözüne bile dikkat kesiliyor, eve dönüşünü sabırsızlanarak, heyecan içinde bekliyordu. İçeri girdiğinde kendisini selamlarken yüzüne bakmasa bile, jestlerinde –elini öpüşünde, hafifçe saçını okşayışında– derin bir sevginin belirtisi olabilecek bir sevecenlik algılıyordu, zaten abartılı davranışlardan çekinirdi Felix. Kocası onunla konuşurken her zaman ölçülüydü, hiçbir zaman sabırsızlık veya heyecan göstermezdi, davranışları sakin ve dostçaydı; Felix şimdi tedirginlik içinde, onun hizmetkârlara olan tavrının da pek farklı olmadığını düşünüyordu.
Konuşmalarından bir ipucu elde edemeyince bu sefer kocası koltuğunda oturmuş keskin elektrik ışığının altında kitabını okurken onun yüzünü inceledi. Yabancı bir yüze bakar gibi bakıyor, tanıdığı ama bir anda yabancılaşan hatlarından, sekiz yıllık beraberlikleri boyunca kayıtsızca ondan sakladığı kişiliğini anlamaya çalışıyordu.
Kocasının o ılımlı ciddiyetini, varlığındaki görülür sertliği bunlarda bir güzellik bulduğuna şaşarak, bir tür hayranlıkla seyretti; oysa şimdiye kadar bu halini pek de muhabbetli bulmaz, daha konuşkan ve sosyal olmasını yeğlerdi. Gerçek gizini saklıyor olmaları gereken gözleriniyse kitabına çevirerek Felix'in gözleminden kaçırmıştı. Böylece soru dolu bakışlarıyla sadece kocasının profilini izleyebiliyor, bu kavisli hatlar bağışlayan veya suçlayan bir söz yerine geçiyormuşçasına gözlerini alamıyordu. Felix, bu hatların sertliğinden ürkmekle birlikte kararlılıklarındaki tuhaf güzelliğin de ilk kez farkına vardı. Aniden kocasına bakmaktan hoşlandığını, haz ve gurur duyduğunu hissetti. Bu duygusunu fark ettiğinde bir şeyler göğsünü titretir gibi oldu, kaçırılmış bir şeylerin pişmanlığı gibiydi bu, onunla bedensel temas sırasında algıladığını hiç hatırlamadığı şehvetli bir gerilimdi adeta. O sırada kocası gözlerini kitabından kaldırdı. Felix, bakışlarındaki yakıcı merakla onun kuşkusunu uyandırmamak için aceleyle loşluğa sığındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunsetz| hyunlix
FanficFelix kendini Hyunjin'in metresi olarak hissetmekten alıkoyamıyordu. !Stefan Zweig'in Korku isimli kitabından esinlenilmiştir!