5. Bölüm

27 1 0
                                    

Multimedyadakiler Şifa ve Şafii

(Süprizler süprizler 🎂 )

Elin sahibi Şafii idi!....
Gözlerimin içine bakıp ninni gibi kadife sesiyle " iyi ki doğdun Şifa!" Mırıldandı. Elinin ateşinde yandım sandım. Saniyeler sonra anladım doğum günüydü bugün nasıl unutmuşum. Afra, Anura herbiri ağızdan " happy birthday to you" diye bağırıyorlardı. Şaşırıp kalmıştım çünkü sanırım en son 13-14 yaşlarındayken doğum günümü kutlamıştım oda annemin ısrarı ile yapılan parti idi. Hepsine teşekkür edip sarıldım. Çok duygulanmıştım gözlerim manasıca dolmuştu. Gözlerimdeki doluluk Şafii'nin karşına gelince istemsizce boşaldı yanaklarımdan. Bir an donup kaldı ve sonra minik bir tebessümle gözyaşlarımı sildi " çirkin ördek yavrusu kaç yaşına girdi acaba?" dedi. Gülmem için yapmıştı ve kazanmıştıda. Gülerek " yaşlanıyorum galiba 19 oldum. Oldum mu sahiden?" dedim hala gülüyordu ellerini omuzuma koydu ve (öpecek sandım) beni yan tarafa doğru çevirdi (ah ben neler düşünüyorum öyle). Önümde mini mini bir araba vardı. Kızlarla dergide baktığımız arabaydı bu. Afra " hediyeni beğendin mi?" deyince noluyoz dedim içimden sonra " nasıl yani bu benim mi?" --- " evet tatlım babanın hediyesi"---" inanmıyorum!" diye bir Çığlık yükseldi benden herkes Güldü. Anura Yanıma yaklaşıp " bizim hediyelerimiz evde ama abin sana ne aldığını kimseye söylemiyor." Şafii'ye baktım göz kırpıp başını salladı anlamadım ama birşeyde diyemedim. Kızlar beni çekiştirmeyi başladılar " hadi eve daha hazırlanman lazım." --- " neden ne için hazırlanmam lazım?" --- " eve gidelim anlatacağız" Kafamı sallamazlar yetinebildim tamam tamamda bu kadar merak ve sürpriz bana biraz fazla. Kızlarla okula beraber gittiğimiz günlerde arabalarını hep ben kullanırdım. Lakin insanın kendi arabasına binmesi bambaşka oluyormuş ( görgüsüzlük mü yapıyorum) . Eve vardığımızda babam kapıda bizi bekliyordu ve yanında kocaman bir paket vardı. Ben arabadan inene kadar Muhammed ve Nisficihan babamın yanına gelmişlerdi. Koşarak babamın boynuna satılıp teşekkür ettim. Babam gülümseyerek yanındaki paketi göstererek " annenden" dedi. Merak ettim içimden kendi kendime söyleniyorken babam " açmayacak mısın?" diye sordu. " ama önce anneni bir ara senden telefon bekliyor." --- " tamam baba" deyip annemi aradım " Alo anne!"---"selam Şifa doğum günün kutlu olsun." Bu ses annemin değil Haldun beyindi. " teşekkür ederim Haldun Bey" diyebildim " annen geldi telefonu ona veriyorum sonra görüşürüz." (Isteksizce) " tamam" dedim Haldun ile Konuşmak gerilme sebebim gibiydi. " kızım! Doğum günün kutlu olsun" demişti aman Allah'ım bu annem miydi? Bu kadar yumuşak sesle konuştuğunu nerdeyse ilk defa duyuyordum. " teşekkür ederim anne bu arada hediyen içinde sağol"---" önemli değil kızım umarım beğenirsin"---" kuşkun olmasın ama kapatmam lazım beni bekliyorlar"---" tamam kızım seni seviyorum"---" bende anne bende" annem ile en sakin ve en duygusal konuşmam olarak tarihe geçecek bir andı. Ben telefonla konuşana kadar kızlar paketi açmışlardı. Vay canına İzmir'de iken yaptığım tablolar ve nice nice yenilerini yapabilmem için resim malzemeleri göndermişti. Tuvaller, şövale, boyalar,fırçalar nasıl mutlu oldum anlatamam. Annem hiçbir zaman resimlerim hakkında yorum yapmazdı ama bu jesti Hoşuma gitmişti. Babamda şaşırmışsa benziyordu " annen iyi iş çıkardı öyle değilmi?" --- "evet baba bencede" hala ağzım açık gülümsüyordum. Anura " hadi Şifa daha hazırlanmamız gerek"---"tamam ama eşyalarımı içeri taşımalıyım" --- "bırak abim toplar" Şafii'ye baktım göz kırptı bende kızların peşine takıldım. Ama önce Nisfican'a sarıldım anne kokulu kadına. Gülerek alnımdan öptü. Odaya çıktığımızda bir sürü hediye paketi vardı. Ahhh kalpten gidicem bi bitmediniz be :) diyordum içimden. Hoşumada gitmiyor değil hani. Afra " Şifa artık 19 yaşındasın ve şu oğlan çocuğu tarzından çıkman lazım artık" dedi sırıtarak ama tek kaşı tehdit eder gibi havadaydı.hem tarzımda ne varmış ki.? " ben jean lerimden t-shirtlerimden gayet memnunum" Anura " kızma Şifa sana yakışmıyor demiyoruz ama aldıklarımız sana daha çok yakışacak" öyle masumane bakıyorlardı ki ve bunu bilerek yapıyorlardı sırf böyle baktıklarında hayır diyemeyeceğimiz bildikleri için ve tabi bende birşey diyemedim. Gözlerimi kapayıp " teslim oluyorum " dedim. Üstümü başımı çıkarmaya başladılar kendimi onların ellerine bırakmıştım. Resmen yapı çıplak önlerinde duruyordum. Sonra bir elbise giydirdiler ipekti vucudumda ki narin his ten anlamıştım. Sonra beni oturttular biri sürekli topuz yaptığım saçlarımı açıp uğraşmaya başladı biride yüzüme makyaj yapıyordu. Bu güne kadar nerdeyse hiç makyaj yapmamış ben makyaj yaptırıyordum. Sonra biri ayakkabı giydir ve bunlar topuklu ayakkabıydı. " aman Allah'ım ağlamak istiyorum." dedim kızlar gülmeye başladılar " neye gülüyorsunuz siz" --- "hiç hiçbirşeye" dedi Anura " peki ne zaman biter bu işkence" dediğimde kahkahayı patlattılar. Afra " son rötuşlar canım az kaldı harika oldu" dedi içimden ( pek sanmıyorum) diye geçirdim. Ama bir ses beni yalanladı "vay canına" sesin sahibi Şafii idi gözlerimi daha sıkı yumup Olduğum sandalyede dahada küçüldüğümü hissettim. Şafii ise " bizim çirkin Ördek yavrusu tıpkı bir kuğuya dönüşmüş" o öyle deyince gözlerimi açtım gülüyordu ve gözlerinin içi dahada parlıyordu. Elimi tuttu aynaya doğru yanaştırdı. Aynaya baktım " bu ben miyim?" dedim iç konuşmamı yine içimde tutamamıştım. Türkçe konuştuğum için beni bir tek Şafii anladı oda " evet sensin" dedi. Hala inanamıyordum elimi havaya kaldırdım aynadaki kızda kaldırdı. Afra gülerek " test etmene gerek yok sensin" dedi ikisine dönüp gülümsedim " teşekkür ederim ikinize de" Anura " boynun boş kaldı" dedi sinsice gülerek şık bir paketten çok güzel bir kolye çıkardı " bu babamın hediyesi" dedi Afra da " bu kolyeyi bir çift küpe tamamlar buda annemin hediyesi" deyip küpeleri taktı gülerek onlara bakıp sarıldım. Anura " sıra bizde" Afra " bizde hazırlanmaya gidiyoruz( Şafii'ye dönüp) abi sen Şifa'ya Aşağıya kadar eşlik edersin değil mi?" Şafii de " tabiki" der demez kızlar odadan çıktı. Bana bakıyordu ve kolumu koluna geçirip " çok güzel görünüyorsun Şifa bir bebek güzelliğinde göz kamaştırıyorsun ( dedi ve ekledi) Fazıl Hüsnü diyorki!" bekledi " ne diyormuş Fazıl Hüsnü?" dedim gülerek.
" keşke, keşke yalnız bunun için sevseydim seni..."
Afallamıştım tam olarak ne dediğini anlamamıştım dayanamadan sordum " nasıl yani?" Bu soruyu bekler gibiydi derin bir nefes aldı " çok güzelsin, insanın başını döndürecek kadar saf ve duru ama ( aması ne Çatlıcam) ama güzelliğinin yanında çok akıllısın ve bir o Kadar'da gizemli. Bu yüzden beni daha çok etkiliyorsun." Şakınlıktan ölebilirdim. Beni beğenmesi Hoşuma gitmişti ama bu konuşmanın sonu nereye varacaktı tahmin bile edemiyordum. Yeni bir derin nefes aldıktan sonra " çok gizemlisin adın gibi soyadın gibi ( Şifa Lâl - dilsiz şifa) sessizliğinle huzur veriyorsun." Allah'ım düşüp bayılıcam galiba. " neyse saçmalıyorum galiba, ben sana hediyeni vereyim." Lanet olsun, saçmalamıyordu bunu bilmesini isterdim ama söyleyemedim. Sanırım tepki vermemem onu utandırmıştı. Hediyeyi bana verip " iyi ki doğdun iyi ki burdasın umarım beğenirsin" dedi. Ne olursa olsun beğenecektim buna emindim " teşekkür ederim (saf Şifa ağzından iki kelime fazla laf çıksa ölürsün sanki)" diyebildim. Kalbim hala çok hızlı atıyordu nefesimi toplayıp hediyeyi açmaya başladım kadife bir paket içindeydi Şafii ye baktım put gibi bana bakıyordu. Açtım çok şaşırdım çünkü eski Mısır kadınlarının taktığı bilezikleri benziyordu. Onlardan farklı olarak bir sarmaşığın duvarları sarması gibi kolumu sarmıştı ve içinde çok güzel bir kelebek bana bakıyordu. şaşkınlık içinde " bu nasıl birşey böyle" dedim bileziği takarken " senin için yaptım" ( senin için Yaptım mı?) --- " sen mi yaptın?" Evet dercesine göz kırptı. İçimden bir ses onu öp dedi dayanamadım ve yanağına ufak bir buse kondurdum. Beklemiyordu şaşırdı eliyle yanağını okşuyordu. Yanakları kızarmıştı " hadi aşağıya inelimde bu güzelliği herkes görsün" güldü utanmıştım ama belli etmemeye çalışarak " tamam" dedim ve merdivenlerin başına geldiğimizde donup kaldım. Dönüp bana bakıp " ne oldu, odada birşeyini mi unuttun?" --- " hayır, sanırım bu ayakkabılarla aşağıya inmem zor olacak. Nasıl inebilirim onu düşünüyorum" Güldü kaşlarımın çatık oldugunu görünce ciddiyete büründü. Bende Eğilip ayakkabıları çıkartayım da öyle ineyim diye düşünürken " sen kaç kiloydun?" diye sordu şaşkınlıkla " ne kilosu" dememle. " neyse ben inmenin yolunu biliyorum" dedi ve ben ağzımı açmadan beni kucağına aldı " ah ne yapıyorsun sen?" Ciddiyetine biraz daha ciddiyet ekleyerek " hanımefendi bütün gece sizi merdiven başında bekleyemezdim herhalde?" Suratını güzel bir gülümseme almıştı. Salonun kapısına vardığımızda beni güçlü Kollarından indirdi. " teşekkür ederim ama bir dahaki sefere aklından geçeni söylersen sevinirim" sözde en tehditkâr bakışımı atarak " emredersiniz Şifa hanım"---" emir değil rica" başını sallayıp kolunu uzattı. Büyük salona doğru ilerledik kapı açıktı babam ve Muhammed oturuyorlardı. Babam ağzı açık bana bakıyordu. " pardon Şafii kızım nerde?" Şafii gülümsemekle yetindi beni taktim ederek. Kızlar ve Nisficihan da gelmişti. Babam alnımdan öptü dolu dolu olmuştu gözleri. Nisficihan ellerimden tutup " aman Allah'ım tıpkı Nefertiti gibi güzelsin çok yakışmış iyi ki doğdun tatlım" --- " çok teşekkür ederim küpeler içinde Nisfi" ona Nisfi diyorduk çünkü oda öyle istiyordu. Afra dolan gözlerime bakıp " hey hey ne kadar uğraştım ben makyaj için bozulmasını istemem" babam gülerek bana bakıyordu. Muhammed " nereye gideceksiniz peki gençler" ben dışarı çıkacağımızı bilmiyordum cevap istercesine omuzlarımı silkip Şafii'ye baktım ama Anura cevap verdi " sürpriz" merakıma merak ekleyerek Afra ya baktım. " sürpriz tatlım önce sen gör sonra gelince anlatırız" offladım sıkkın halime gülüyorlardı. Herkese iyi Akşamlar dileyip evden çıktık. Arabaların yanına gelince durakladık. 10 tane araba vardı. 2 si babamın 2 si Muhammed'in 2 Şafii'nin diğerleride benim, Nisfi'nin ve kızlarındı. Afra " tek arabayla mı gitsek?" Anura soran gözlerle Şafii'ye bakıyordu " bilmem abi sence" Şafi biraz düşündükten sonra " iki arabayla gidelim siz birinizin Arabasına binin bende Şifa' bın nasıl bir sürücü olduğunu test edeyim" kıs kıs gülüyordu " dalga mı geçiyorsun?" --- "tabiki hayır iki arabayla gitmemiz daha iyi olur ondan" Afra Gözünü dikmiş biz bakıyordu " bütün gece burda mı bekleyeceğiz?" Gülerek ona baktım " hadi gidelim" dedim. Arabalara bindik Şafii ile yalnız kalma fikri pekte iyi değildi sanırım çünkü 10 dakikadır yoldayız ve Şafii tek kelime bile konuşmamıştı. Derin bir nefes Aldı sanırım konuşmaya karar vermişti. " şifa sence ben nasıl bir insanım senin gözünde!" Sebebini sormadım sormakta aklıma gelmedi ve cevap verdim " sen ,bence Pandora'nın kutusu gibisin" yüzüne baktım böyle bir cevap beklemiyor gibiydi. " nasıl?" diye sordu. Derin bir nefes çektim içime " genel bir tanımla iyi birisin, dikkat çekiyorsun, seni Pandora'nın eşsiz kutusuna benzettim doğru çünkü o kutunun içinden ne çıkacağı belli olmuyor gizemli eşsiz ve cezbedici uzak durmak istesende duramazsın sonunu bilmeden bir sona gitmek gibi sende böylesin anlamak zor ama anlamaya çalışmaktan vazgeçmekte zor . Neyse böyle işte" çok konuştum neler saçmalıyorum aman Allah'ım çok utanmıştım. Birkaç dakikalık bir sessizlik oluştu. Onun tarafına bakamıyordum. Acaba bana mı bakıyordu? Ne oluyordu bana neden kendimi böyle bütün duvarlarım yıkılmış gibi hissediyordum neden?
Hala kızları takip ediyordum ama gözüm yolda bile değildi. Şafii güldü. ( güldü mü?) dayanamadım dönüp baktım o kadar güzel gülüyordu ki şaşkınlıktan yoldan çıktım. Araba bir o yana bir bu yana gitmeye başladı. Dondum kaldım birşey yapamıyordum. Karşıdan bir araba geliyordu Allah'ım çarpıcaz ne yapacağımı şaşırmıştım. Gözlerimi kapayıp. Ölümü bekledim....!

((((Yeni Bölümler için fikir verebilirsiniz!....))))

Buz gibi AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin