Etraf doğanın tazeliği,yağmurdan sonra oluşan toprak kokuysuyla kaplanmıştı.Doğanın bu taze kokusu,sanki dünyayı tertemiz,korunaklı ve kendini doğanın kollarına bırakabileceğinden emin ediyordu.Ama ne yazık ki dışarda hayat böyle değildi.Herşeyden önce dünya değişmişti.Devir teknoloji devri,insanlar ellerindeki zımbırtıların kölesi olmuştu.Sevgi,birliktelikler bitmeye yüz tutmuştu.Ölüm oranları artmıştı.Cinnet geçirip birbirlerini öldürenler,zarar vermekten ve yok etmekten zevk alanlar ve kim bilir daha nice psikopatlarla dolmuştu şu etrafı taze kokulu dünya.
İşte şimdi o psikopatlardan,sapıklardan birisi bizimle uğraşıyordu.Sebebini bilmez şekilde canımı kurtarmak için savaşıyordum,canları.Kendime şu soruyu sormaktan kendimi alamıyordum;Neden ?Neden bunu yapıyordu ?Neden onca kızın hayatını elinden alıyordu ?Neden onları her an ölebileceği endişesi ile başbaşa bırakıyordu ?
Can almak...Onca kız ölmüştü,Megan ölmüştü.Ve şimdide...müdüre revirde ölüm kalım mücadelesi veriyordu.Omzumda birinin elini hissedince başımı yukarı doğru kaldırdım.Logan.
''O iyi olacak.Daha fazla kendini üzüp,ağlama olur mu ?''diyerek baş parmağıyla gözümden akmış yaşları sildi.O söyleyene kadar ağladığımın bile farkında değildim.Neden buradaydım ?Neden burada ölüm korkusuyla yaşıyordum ?En önemlisi neden buradan çıkamıyordum ve siviller neden olaya yeterince müdahele etmiyordu ?Bende burada ölüp gidecek miydim ?
Önümde beliren bir silüet karşısında sıçradım.Bu Ash 'ti.Elinde bir meşrubat şişesi tutuyordu.Bana doğru uzattı.
''Sana aldım.Belki bitki çayı biraz gevşemeni sağlar.''dedi.
''Teşekkür ederim...''diyerek meşrubat şişesine uzandım ve şişeyi açarak bir yudum aldım.Tatsızdı.Şuanda içinde bulunduğumuz durum kadar tatsızdı...
O ana,konuşasıya kadar orada olduğunu bile farketmediğim Nathan ''Biraz uyusan iyi olacak,çok çökmüş görünüyorsun.''dedi.
Başımı olumlu anlamda salladım.Uyuyacaktım.Biraz olsun gerçeklerden kaçacaktım.Peki sonra ne olacaktı ?Uyanacaktım ve tüm bunlar devam edecekti.Ayağa kalkıp Logan'ın beni yönlendiren eli karşısında yürüdüm.Odama girdik ve beni yatağa yatırıp üstümü örttü.Sonra bir tutam saçımı alnımdan attırıp,alnımı öptü.
''Herşey düzelecek.''dedi.Öyle umuyordum.Arkasını dönünde tişörtünün ucundan tuttum ve gözlerimi ona dikerek ''Benimle kal.''dedim.Anlayışla başını sallayarak battaniyeyi açtı ve yanıma kıvrılarak beni kollarına aldı.Böylesi daha iyiydi.Onun kollarında rahatlamış hissediyordum.''Ben buradayım.Seni koruyacağım minik ördeğim.Hadi uyu.''dediğinde küçük,yorgun bir gülümsemeyle uykuya daldım.
Logan'ın gözünden
Kollarımdaki küçük,çaresiz bedene baktım,kalbimin atmasının sebebine.Onu elimden kimsenin almasına asla izin vermeyecektim.Onun olmadığı bir yaşam benim için ölümden farklı olmazdı.O dışarıdan ne kadar güçlü,kendini savunabilecek gibi görünsede aslında içinde paramparça,yorgun ve kırılmış bir ruhtu.Geçmişte çok şey yaşamış ve tüm bunlara tek başına göğüs germek zorunda kalmıştı.Yanağını okşadım.Artık üzülmesine izin vermeyeceğim.
2 yıl 6 ay öncesi-Lise 1'in 6.ayı
Öğretmenin verdiği evrakları öğretmenler odasına bıraktıktan sonra sınıfa dönüyordum.Pencereden aşağıya göz attımda ağaç gövdesine dönük,uzun,gür saçlı kızı farkettim.Gülümsedim.Bu Lou'ydu.Ama neden tek başına böyle oturuyordu.Aklıma çoktan ders saatinin başlamı olduğu gelerek aşağıya koştum.Ders saatinde dışarıda ne yapıyordu.Ağacın kenarına yaklaşırken kendi kendine mırıldandığını duydum.Hayır...bu bir mırıldanma değildi,ağlıyordu.
Omzuna dokundum.
''Lou...''dediğimde eliyle yüzündeki yaşları silerek bana döndü.Fakat gözünden akan yaşlar durmuyordu.Başını kaldırarak gözlerini bana dikti.Bu haliyle çok kırılgan görünüyordu.''Ne oldu ?''dedim.O güçlü bir yapıya sahipti.Kolay kolay ağlamazdı.''Hayatında en çok sevdiğin kişiyi,seni koruyan kişiyi kaybetmek nedir bilir misin ?''dedi.İç çektim ve gözlerimi kapadım.Tabi ki biliyordum.Büyükannem,değerlim,hayatımın en büyük cevherini kaybetmiştim.Başımı olumlu anlamda salladım.''Babam...o gitti.''dedi.''Nereye ?''dedim.
''Melekler onu çok uzaklara götürmüş.''dedi kederle gülümseyerek.Ölüm...birgün hepimiz için kaçınılmaz olacaktı.Ama babası daha gençti.Sebebini sormayacaktım.Zaten kendisi söylerdi,biliyordum.İç çekti.
''Sebebini bilmek istiyorsun öyle değil mi ?Kanserdi.Kurtarılamayacak raddeye ulaşmıştı.Ve ben tüm bunlardan habersizdim.Beni üzmemek için benden sakladılar.Şimdi üzülmüyor muyum sanki ?!''hıçkırıklarla sarsılan bedenini dizginlemeye çalıştı.''Annem hiç umursamıyor,hala o adamla görüşüyor,onunla evlenecek ve babamı unutacak.Sanki hiç varolmamış gibi.Benim için çalışıp,çabalayan sevgi dolu babam hiç varolmamış gibi...''dedi.Onu kollarımın arasına aldım.Bahsettiği adam annesinin bir süredir görüştüğü sevgilisiydi.Elouise'in babasıyla boşandıktan bir süre sonra bir iş yemeğinde tanışmıştı onunla.Onu bir kere görmüştüm.Kötü bir adam değildi fakat tabi ki de asla kendi babasının yerine koyamazdı onu.''Boşlukta hissettiğinin farkındayım ama Lou söz veriyorum ben her zaman yanında olacağım.''dedim ve göz yaşları ile slanmış göz kenarını öptüm.Çıkmaya başlayalı 2 ay olmuştu ve onu tam anlamıyla yavaş yavaş tanıyabilecektim.Çok şey yaşamıştı.Hepimiz çok şeyler yaşar geçiririz fakat bazılarının ki fazla zordur.Onun,benim gibilerin.''Beni bırakma Logan''diyerek narin kollarını bedenime sardı.''Seni bırakmayacağım.Asla.''dedim.
Günümüz
Elouise'in gözünden
Gözlerimi açtım.Hava kararmış,güneş batmaya yüz tutmuştu.Hala Logan'ın kolları arasındaydım.Gülümsedim.Tek güvenç kaynağım,beni asla bırakıp gitmemişti.Huzuru iliklerime kadar hissedebiliyordum.Onda beni büyüleyen birşeyler vardı.Ne kadar mümkünse,hayatımın sonuna kadar tüm zamanımı onunla geçirmeyi istiyordum.Saçlarını okşadım.
''Tanrım, bizi ayırma.Bizi,diğerlerini bu beladan kurtar.''diyerek kendimi yeniden uykunun kollarına teslim ettim.