happier| taennie

dördüncü

Lalisaların evine giden yolda yürümeye başlamıştık. Gitmek istemesem bile zorla beni kaldırmıştı. Defalarca kez yük olmak istemediğimi belirtsem de Jisoo'nun gelmem için ısrar ettiğini söyleyerek beni kaldırmıştı. 

Yanında gelirken Taehyung'u da getirmişti ve şuan bana baktığını hissediyordum. "Bunu niye getirdin?" Lalisa'ya sorduğum soruya Taehyung alınmış gibiydi. 

"Bunu mu?" 

"Evet bunu." Yüzümdeki ifadesizlikle cevap verdim. Lalisa atışmamızı komik bulmuştu ki kahkaha attı. "Hala eski günlerde ki gibisiniz." 

"Eski günlerdeki gibi olsaydık Taehyung beni o çıkarları için kullanıyor olurdu Lalisa." 

Taehyung ofladı. Hakkı varmış gibi bıktığını dile getirdi. "Oflaması gereken kişi benim sanki Taehyung." 

"Jennie sonra konuşalım." Eline telefonunu alıp konuşmadan kaçınmak için uğraşıyormuş gibi yaptı. 

"Jennie bundan sonra bizimle yaşayacaksın. İtirazını kabul etmiyorum." 

"Lalisa, siz zaten kalabalık ailesiniz, bir de bana mı bakacaksınız?" 

"Gerekirse yarı zamanlı iş bulurum Jennie." 

"O zaman yarı zamanlı iş de çalışacak kişi ben olurum, bir garsonluk işi bulacağım en kısa zamanda. Bunu kabul etmezsen çok ciddiyim kalmam."

"İyi tamam, bu olur." 

"Dağ ayılarını işlerde çalıştırmıyorlar yalnız." Taehyung telefonuna bakarken konuşmuştu. Bana laf sokmadan bir dakikası geçmiyordu. 

"Bana dağ ayısı diyene bak sen." Taehyung sadece gülümsemişti, amacı bana sataşarak sohbet etmekti, bunu anlamayacak kadar aptal olduğumu düşünmesi acıydı. 

Biz Taehyung ile atışmaya devam ederken evin önüne gelmiştik bile. Lalisa kapıyı çaldığında açan kişi en küçük kardeşlerinden biri olan Ryujin'di. 

"Vay, Jennie unnie gelmiş." İçeri geçtiğimde ona sarılıp, yıllardır görüşmediğimiz için özlem gidermiştik. 

Salona geçtiğimizde uzun koltuklarda oturan Jisoo ailenin en büyüğüydü kendisi 26 yaşındaydı ve sırf kardeşlerini okutabilmek için 3 farklı işte çalışıyordu. 

Jisoo'nun yanında Yoongi vardı, 18 yaşındaydı ve üniversite sınavına hazırlanıyordu. Doğrusu gerçekten zeki bir çocuktu, büyük bir üniversite kazanacağından emindim. 

Yoongi'nin yanında onunla aynı yaş da olan Hoseok vardı. Hoseok, Yoongi'ye göre hareketli ve mutlu biriydi. Üniversite sınavı konusunda ondan emin değildim, lakin 2 sene önceki görüşmemizden hatırladığım kadarıyla iyi bir dansçı olabilirdi. Bu yüzden seçmelere hazırlandığını da duymuştum Lalisa'dan. 

Hoseok'un yanında uzanmış Yeonjun vardı. Saçlarını maviye boyatmıştı ve gerçekten çekici görünüyordu. Oda Ryujin ile aynı yaştaydı yani 14. 

Uzun koltuğun yanındaki tekli koltuklarda evin en sakin bireyi olan Jimin vardı. Filmlerden fırlamış, vintage ve kahve bağımlısı karakter gibiydi kendisi. 22 yaşındaydı ve halen iş bulma aşamasındaydı. İş bulmaktan kalan zamanda ise evde her zaman oturduğu o tekli koltukta oturur ve kahve içerek kitap okurdu. Onunla bu şekilde dalga geçsem de saygım büyüktü. Zamanında Jisoo iş yerindeyken düşüp ayağını kırmıştı ve 4 ay kadar hastane de yatmıştı. O süreçte büyük bir üniversite kazanma kapasitesi varken okulu bırakmış ve kardeşleri için işlerde çalışmıştı. 

Jimin'in yanındaki taburede ise Hyunjin ve Jeongin oturuyordu. İkisi de 15 yaşındaydı ve okulun en belalı iki öğrencisiydi. Adları disiplinden silinmezdi. 

Ryujin, Yeonjun, Hyunjin ve Jeongin ile aynı lisede olmamıza rağmen birbirimizi görmezdik. Geçen sene okula gittiğim toplasanız 10 gün vardı onlarda da zorunlu olduğumda. Bu sene ise daha yeni başlamıştı zaten. Bu saatten sonra daha çok görüşecektik. 

İçeri girdiğimde hepsi gülere ayağa kalkmıştı ve sarılmıştık. Eski günleri anımsatmıştı bana. Bu kadar kalabalık olmaları onları ilk görüşümde beni şaşırtmıştı ama asıl hikayeyi dinleyince anlamıştım. Jisoo, Yoongi, Hoseok, Taehyung ve Lalisa babalarının ilk eşlerinden çocukları idi. Yeonjun ve Ryujin ikinci eşinden, Jimin, Hyunjin ve Jeongin'de son eşinden. 

Jisoo kan bağları olmadığı halde onları almış ve bu zamana kadar yetiştirmişti, bazı insanlardan daha çok anneydi diyebilirim. 

Lalisa üçümüze birer tabure getirdi ve bizde sırayla kenara dizildik. Asıl gün şimdi başlıyordu.