nefes.

48 2 0
                                    

Saatlerce o kafede ne olacağını, ne yapmam gerektiğini dinledim Enes'ten. Annemler delirmiş gibi Enes'i arıyordu. Gittiğim için değil, ilk kez karşı geldiğim için aranıyordum. Bulunursam kimsenin ruhu duymadan öldürülürdüm galiba. Ne yapacaklarını tahmin edemiyor ve düşündükçe deliriyordum. Enes ise konuşuyordu, anlatıyordu. Duyuyordum, ama anlayacak halde değildim. "Tamam", "Yaparım." "Peki." saatlerce aynı şeyleri tekrar ediyor gibiydik. Bir an sustu. Gözlerime bakıp. "Gitmemiz gerek, saat 5 buçuk." Ayağa kaldırdı beni, önümü göremeyecek kadar dalgındım. Beynim bulanıyordu sanki her gözümü kapayıp açtığımda. 

Sanki bir anda ışınlanmıştık havaalanına. O kadar doluydu ki kafam, başımı kaldırdığımda Enes çoktan içerideki işini halletmiş, havaalanının ortasında salak gibi durduğumu görünce yanıma gelmişti. Sana oturalım demiştim İzem.

"Her şey hazır, ileride bir koridor var oradan ilerleyince dışarıya uçakların olduğu yere çıkıyorsun. Yüksekten korktuğunu biliyorum ama aşağı bakmazsın, olur biter. Ha bir de, bu yeni telefonun, hat var ama henüz takılı değil." Elindeki telefon kutusunu alıp cebime koydum. Yüzüne bakıp, nefes aldım. Hayır kızım, ağlama, yapma...

" İyi ki varsın, iyi ki. " söylemem gereken onca şeye rağmen bunları söyledim. Yüzümü ezberlemek istiyormuş gibi bakıp;
"Yaşamanı en çok ben isterim. Ne olursa olsun.." Tam neden böyle bir şey söylediğini soracakken saatine bakıp, gözleri ile koridoru işaret etti. Bavulu elime verdi, başımı yavaşça sallayıp, ilerledim. Arkamı döner dönmez ağlamaya başladım. Ben usul usul yürürken, yanımda koşan insanlar vardı. Ben ağlarken, gideceği yerin hayalini kuran insanlar.. Hayat da böyledir değil mi? Yaşama sevinci en öndedir her zaman. Sevmiyorsan hayatını, yaşıyor sayılmazsın hiçbir an.

Ben bugün istediğim okulu, onu bahane ederek, geleceğimi görmeden, özgürlüğüm uğruna terk ettim. Şimdi hiçbir şeyim olmadan hiçliğe savruluyorum.

(Rusya, Soçi)

Uçağa bineli yaklaşık altı saat olmuştu, uyumuşum cesaretle. Uyandıktan sonra yarım saat oldu, olmadı inmiştim uçaktan. Bavulumu alıp, havaalanından çıktığımda ne yapacağımı bilmiyordum. Nereye gidebilirdim gecenin bir yarısında? Bir bank bulup oturdum. Bavulun ön gözünü açıp, alınan ceketlerden birini alıp, giydim. Enes'in verdiği telefonu hırkanın cebine koyup yürümeye başladım. Herkes işe yetişmeye çalışıyor, telefonları susmuyordu. Etrafımdaki insanlar tişörtle gezerken ben hırka ile yürüyordum. Soğuk değildi belki ben üşüyordum. Çünkü yaklaşık 10 saattir, hiçbir şey hissetmemiştim. Acıkmamış, susamamıştım. Fiziksel dürtülerim kapanmıştı sanki. Öylece durup bekledim o bankın üzerinde yabancı gibi. Sabahı değil kendime gelmeyi bekledim. Şehre değil kendime yabancıydım saatlerdir.
Evet arkadaşlar, bu kız yüzünden ben de aç kalıyorum. Ah, şu İç Ses'lik ne zor iş...

Hava aydınlanmaya başlamıştı, etraf bomboş, caddeler sessizdi. Onun gibi. Orada  sessizce otururken kafamda dönüp duran binlerce toz bulutunun ışığı ise bu düşüncemdi. Çok küçükken, 9 yaşındayken, izlediğim bir filmde görmüştüm onu. Herkesten daha fazla benimsemiştim belki de. 18 yaşındaki bir gencin oynadığı karakterin duygularını bu kadar harika bir şekilde yansıtması onun bu konuda aşırı yetenekli biri olduğunun kanıtıydı. O zamanlar bunlardan değil, sadece ses tonunun mükemmelliğinden bahsederdim herkese. Büyüdükçe daha farklı özelliklerini öğrendim. Neler yaşadığını, geçmişini, başarılarını, doğum tarihini, projelerinin başlangıç - bitiş tarihlerini ezberlemeye başladığımı fark ettim. Aradan yıllar geçti, ben 14 yaşındaydım. Bir sabah haberlerde ' İzmir Esen ülkeyi terk etti' başlıklı bir haber gördüm. Haberi o kadar ilgiyle dinlemiştim ki annem "Hayırdır, âşık mı oldun?" diye sormuştu, alıştığım sert ses tonuyla. O günden sonra, yaşadığı şehir dışında, ne ben, ne sevenleri ondan bir haber alamadık. Gerisinde bıraktığı pek kimse yoktu zaten, annesi ve babası selde hayatını kaybetmiş, kardeşi trafik kazasında vefat etmiş. Tek başına gelmiş İstanbul'a. "Sevdiğim..." dediği kadınla burada tanışmış, sonra onu da bu şehre hapsedip gitmiş... Hikayenin aslını öğrenebilir miydim, bilemiyorum. Haber siteleri bunları söylüyordu işte.

SONSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin