1. BÖLÜM:"BAHÇEDEKİ CESET"

110 25 37
                                    

Sabah uyandığımda annem yine kendi kendine bağrınıp duruyordu.

Kim bilir yine hangi adamı elde edememenin hırsıyla ve öfkesiyle bana saracak,sabah sabah ağzımın tadını kaçırıp beni evden kovacaktı. Sanki çok da ağzımın tadı varmış gibi...

Bulaştığım işlerden,kullandığım maddelerden ama en çok da henüz 16 yaşında iken beni bu hayata bulaştıran ve daha babamın bile kim olduğunu bilmeyen annemden nefret ediyordum.Henüz reşit değilken 18 yaşıma basar basmaz bu evden defolup gideceğime dair kendime yeminler edip duruyordum tabi o zamanlar bu kadar pis işlere bulaşmamıştım... Şimdilerde ise çoğunlukla dergi kapakları için çekimler yapan küçük bir ajansda çalışıyorum. Başlayalı henüz çok olmadı ama şimdiden alıştım.Çok şükür ki büyük miktarlar olmasa da anneme ve kendime yetecek kadar para kazanıyorum.

22 yaşında olmama rağmen hâlâ buna inanıp kendime telkinler versem de şu an zor gibi duruyor.Daha fazla kendimi oyalayamadan yataktan kalktım ve salona geçtim. Salon? Salon dediğime bakmayın gecekondumuzun ufak odasından biri: bir iki çekyatla kendimize uydurduğumuz bir oda işte. İşe başlayalı henüz çok olmadığı için yeni eve çıkacak parayı denkleştiremedim fakat paramızı biriktirir biriktirmez yapacağım ilk iş bu gece kondudan kurtulmak!

Annem ortalığı topluyordu. Geldiğimi görünce:

"Kalkmasaydın keşke zahmet oldu sana bir kere de benden önce kalk da bir işin ucundan tut. Bütün gün mahalle köşelerinde sürtmekten, dolaşmaktan başka bir halt ettiğin yok" dedi.

Şaka mıydı bu kadın? Bütün gün canım çıkıyordu para yetiştireceğim diye?

"Heriflere yedireceğin parayla az yeseydin de bir uşak tutsaydın kendine o zaman"

Bu konu hakkında konuşmam nedense zoruna gidiyordu olanları söylüyordum kendi de biliyor ama yediremiyordu.

"Defol git başımdan kendime bakamazken seni aldım yanıma aç karnını doyuruyorsun,başının üstünde bir çatı var,annen var yanında nankör"

Hadisene ordan anne mi? Kocaman bir kahkaha fırlattım ve odama geçtim arkamdan bir şeyler geveledi ama dinlemedim bile.Sanki yurda bırakan kendi değilmiş gibi bir de annelik taslaması yok mu? Hah. Dolabımdan bir eşofman ve kıytırık bluzlarımdan birini çıkarıp giydim. Allahtan yaz mevsimiydi de üstüme giyecek bir şeyler buluyordum. Kışın Ankara'nın soğuğundan ve kat kat giyinmek zorunda olup giyinememekten de nefret ediyordum. Telefonumu alıp evden çıktım.

Otobüs durağına geçip beklemeye başladım eğer yürüyerek gidersem geç kalırdım ve Meliha Hanım sınırları zorladığımı fark edip beni kovabilirdi. Çıkarken annemin çantasından aldığım parayla otobüs ücretini öderdim. Madem hanımefendiye göre bütün gün dışarda sürtüyordum kendi paramı yemek de bana düşerdi değil mi? Adliyenin karşısındaki minik bir dairede yapıyorduk çekimleri. Bir kaç hafta öncesine kadar bana oldukça farklı gelen bu işime alışamamıştım. Daha önce genellikle kafelerde çalışırdım. Şimdi ise eski işlerime nazaran daha yüksek bir miktar ile çalışıyor,gayet şık kıyafetler ile kamera karşısına geçiyordum. Otobüs adliyenin önünde durunca indim.

Ben indikten bir kaç saniye sonra yeşil gözlü adam da geldi. İş saatlerimiz genelde kesişiyordu,büyük ihtimalle avukat,savcı ya da hakimdi. Elindeki çantası ve cübbesiyle gerçekten asildi. Plakası Bodruma aitti. Ege bölgesine gitmeyi hep çok istemiştim. Oldukça güler yüzlü biriydi yeri geldiğinde de ciddi.Her sabah oradakilere selam verir, gülümser mutlaka günaydın derdi. Fena yakışıklı adamdı.

Gerçeğin Görünen YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin