Selam okuyan herkes oy verip satır aralarında yorumlar yaparsa çok sevinirim:)Uyudum... Sanki sonsuz bir uykuya dalmış ve tek kaçış yolum buymuş gibi hissettiğimde sadece uyudum.Kendime gelmeme rağmen gözlerimi açmadım:Açarsam gözlerim çok acırdı,açarsam ben çok acırdım.
Hem artık kimsem yoktu. Davayı çözecek ya da çözebileceği düşünülen bir savcı yollanmıştı bana. Her ne olursa olup bitecek ve ben bu hikayenin sonunda yine bir başıma kalmış olacaktım çünkü giden gitmiş geride kalan kalmıştı. Geride kalan mahvolmuştu, ben geride kalmış ve mahvolmuştum. Bir babam yoktu. Bana uyandığımda destek olacak,başımı okşayacak,bana sarılacak,acıma zamanla alışacağımı söylecek bir adam yoktu yanımda. Ki babam yanımızda olsa annem gider miydi? Tüm bunlar yaşanır mıydı? Belki de değerdi? Yeni hayatımın başlangıcına açılan kapıydı belki de annemin gidişi...
Onun bu hayattaki rolü bitmiş sahne perdesi kapanmıştı...
Sahi ne yaşamıştı? Gülmüş müydü bolca?Doyasıya yaşamış mıydı hayatı? Sevmiş sevilmiş miydi? Babama değer vermiş miydi verdiyse neden birbirlerini bırakmışlardı?
"Nazlı?"
Göz kenarlarıma değen parmakları hissettiğimde artık gözlerimi açmamın ve yüzleşmemin vakti geldiğini anlamıştım. Göz kapaklarımı araladığımda başımda dikilen yeşil gözlü adamı görmeyi beklemiyordum. Bunca zaman uyanmamı mı beklemişti? Bu kadar önemli miydi davası, beni sorgulamak için bunca saat başımda mı beklemişti?
"Daha iyi hissediyor musun? " diye sorduğunda vücudumun neredeyse tamamının uyuştuğunu fark ettim. Yavaşça uzandığım yerden kalktım. O da benimle birlikte oturduğu yerden kalktı. Ayağa kalktığımda pencereye doğru yürümeye başladım biraz hava almaya ihtiyacım vardı.Bakışları her an bir şey olacakmış gibi tetikteydi.
"Bilmiyorum"diye cevapladım sorusunu.
"Daha doğrusu hiç bir şey hissedemiyorum sadece tükenmiş durumda olduğumu biliyorum. "
Pencereyi açtığımda dışarıda fırtına çıktığını ve yağmur yağdığını gördüm.
Ve aklıma bir kitapta okuduğum bir söz geldi. Kitapta "İyi bir insan ölüme kavuşursa o şehir yas tutar ve ağlar. "diyordu.
Ama hayır Ankara anneme ağlamazdı.Annem iyi bir insan değildi.
"Annem de benim gibi kimsesizdi. Arkasından sadece ben ağlayacağım yattığı herifler değil. Ankara ona değil bana ağlıyor. Belki de ben de onun gibi kimsesiz öleceğim üstelik onun yanında kızı vardı benim yanımda bir kızım bile olmayacak. " dediğimde bana kaşlarını çatarak bakmaya başladı.
"Senin yaptığını düşünüyorlar Nazlı" dediğinde bakışlarımı gökyüzünden alarak ona çevirdim.Neyi benim yaptığımı düşünüyorlardı?
"Neyi benim yaptığımı düşünüyorlar?Kim ne düşünüyor?"
Bakışlarını çözemiyordum. Bana bir suçluya bakar gibi bakıyordu ama suçlu olduğumu düşünen bakışlarının ardında merhamet,acıma ve kararsızlık vardı.
"Anneni senin öldürdüğünü düşünüyorlar Nazlı. Henüz çok erken bu kanı için ama olay yerinde parmak izlerin var üstelik komşuların da ifadesi alınıyor.Olay yerine geldiklerinde orada bulunan tek kişi senmişsin. Annen ile aranızdaki ilişki hakkında hiçbiri olumlu şeyler söylemiyor çalkantılı bir ilişkiniz varmış. Üstelik annenin çevresinde senden başka kimsesi de yok. Fakat bu basit ve aptalların aklına gelebilecek bir senaryo Nazlı öyle değil mi? "
Savcının suratına tam anlamıyla mal gibi bakmaya başladım.
"Pardon?" kendimi tutamayarak hem ağlayıp hem kahkaha atmaya başladığımda gerçekten çıldırmış hissediyordum.
"Evet bu aptalların aklına gelebilecek bir senaryo savcım ve siz başımda saatlerce size annemi öldürdüğüm senaryosunu anlatmamı bekleyecek, dinleyecek kadar aptal değilsiniz öyle değil mi? Öyle olmalı?"
Gülümsedi. Sırası değildi ama çok güzel gülümsüyordu evet gerçekten çıldırmıştım!
"Akıllısın Nazlı düşündüğümden daha akıllısın seninle ilk konuştuğumuzda aptal olduğunu düşünmüştüm. "
Kader miydi bizi tekrar bir araya getiren şans mı?
"Saatlerce başımda beklediniz hâlimi gördünüz ben bunu yapmam yapamam.Tamam ona öfkeliydim,sinirliydim ama bunu yapamam tek arkadaşımı öldüremem. "
Gözlerim alev alev yanıyordu. Kalbim gibi gözlerim de çok acıyordu. Ben bunları hak etmemiştim. Yirmi iki yaşındaki her genç gibi arkadaşlarımla eğlenmem,basit aile sorunları ile uğraşmam gerekiyordu. Annemin ölümü ile suçlanmak başıma gelecek son şey olmalıydı. Şu koskoca dünyada en azından bir arkadaşım bir yoldaşım olmalıydı.
"Hiç kimsen yok mu? Cenazede de mi yalnız olacaksın?"
"Evet. Komşular var belki Allah rızası için gelirler acırlar belki bana."
Gözlerimi kapattım. Ve kendimi yatağın yanındaki koltuğa bıraktım. Çok yorgundum. Beni çözümlemeye çalışıyor gibiydi. Yeşil hareleri merak ve kuşku ile kısılmış beni izliyordu. Tepkilerim ona yardımcı olacak birer ipucuydu belki de.Yanıma yaklaştı ve önümde diz çöktü. Elleri ile dizlerimi kavradığında şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Gözlerin... Her neyse. Sana yardımcı olacağım tamam mı? Cenazede yalnız olmayacaksın. Hem annenin katilini bulacağım hem seni bu yolculukta yalnız bırakmayacağım."
dediğinde şaşkınlık ile ona bakıyordum."Nasıl bu kadar eminsiniz? Üstelik kırk yıllık eşmişiz gibi davranıyorsunuz ne oluyor? "
Tekrardan bugün ilk kez gördüğüm fakat ömrümün sonuna kadar görmeyi isteyeceğim o güzel gülümsemesini bahşetti bana.
"Sen yapmadın Nazlı bunu biliyorum. Ben akıllı bir adamım. Saf ve korkak bir kızsın sen buna cesaret edemezsin üstelik bu dünyadaki tek arkadaşını öldüremezsin. Seni tanıyorum biliyorum. İşimin verdiği tecrübe ile de senin bunu yapamayacağını biliyorum. Seni dışarıda bekleyen zorluklara beraber göğüs gereceğiz güzel gözlü kız... "
Dediğinde ona şok olmuş bir vaziyette bakıyordum. Bana ona hitap ettiğim şekilde göz rengim ile seslenmişti.
Yeşil Gözlü Savcı ve Yeşil Gözlü Kız birbirini tanımış, güvenmiş ve birbirine inanmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçeğin Görünen Yüzü
General FictionNazlı o akşam evinin bahçesinde annesinin cesedini bulur ve hemen polisi arayıp durumu anlatır. Olay başta dikkat çekici olmasa da olay yerine gelen savcının dikkatli incelemeleriyle bulunan kanılar vakayı dikkat çekici hale getirir, medyanın ve ins...