1.1

217 30 3
                                    


"Hah, ismin yandı Ediz." dedi üzerini düzelten kadın. Kendisi kalktıktan sonra oflayarak ben de kalktım yerimden.

"İyi olacaksın oğlum merak etme." Gözlerimi devirdim. Ne olacaksa olsun artık deyip yönelimimi anneme açmıştım, açmaz olsaydım. Sonumuz psikiyatristin bekleme salonunda bitti.

Anneme göre beni tedavi edecek olan psikiyatristin kapısının önünde durduk.
Annem önden davranıp kapıyı açtı.

İçerideki şifacıma(!) bir baş selamı verdi. Kolumu yakalayıp beni de içeri çekince kapıyı kapattı.

Eğer reşit olsaydım buraya adımımı dahi atmazdım. Oysa ki aylar kalmıştı reşit olmama. Aptal gibi on sekizimden önce açılmıştım anneme.

"Oturun." dedi eliyle sandalyeleri gösteren adam. Annemle karşılıklı olacak şekilde oturduğumuzda annem direkt olarak söze girdi.

"Doktor bey benim oğlum eşcinsel. Kendisine ne kadar bunun bir hastalık olduğunu söylesem de bunu reddetti." kısa bir süre soluklanıp devam etti.
"Lütfen ona bu illetten kurtulması için yardımcı olun. Hormonlarını düzeltmek için ne gerekiyorsa izin veririm."

Söyledikleri gözlerimi yaşartmaya yetmişti bile. Utanılacak hiçbir şey yapmamama rağmen utanıyordum işte. Yanaklarımın yandığını hissediyordum.
İllet diye bahsettiği şey benim kalbimdi.

Kaderime razı gelmiş gibi boynumu eğip doktorun sözlerinin beni kanatmasını bekledim. Kendimi buna çoktan hazırlamamış mıydım zaten? Neden bu kadar acıyordu canım.

"Hanımefendi açıkçası burada ben de Ediz'e katılacağım. Bu bir hastalık değil." Duyduklarımla başımı kaldırıp şaşkınlıka doktora baktım. Odaya girdiğimizden beri bir kez olsun bakamamıştım yüzüne. Oldukça genç gözüküyordu.

"Ama-" annemin sözünü kesip devam etti. "Bundan 'illet' diye bahsetmeniz oldukça yanlış. Bunun hormonlarla ilgisi olmadığını da belirtmeliyim. Hastalık olan bir şey varsa o da sizin düşünceleriniz."

Gözlerimden bir yaş kendini bıraktı. Bu üzüntüden dökülen bir damla değildi. İlk defa birisi beni anlayıp desteklemişti. Ve bu hiç beklemediğim yerde, beklemediğim bir anda gerçekleşti. Bakışlarımı anneme çevirdiğimde tam olarak da sinirden köpürmüş bir kadın bekliyordum. Kıpkırmızı olmuş, kaşları da çatılmıştı.

"Ediz kalk gidiyoruz!" bir hışımla ayağa fırlayıp tuttu kolumdan. "Anne-"
"Anne manne yok! Belli ki buradaki doktorlar eğitimini düzgün alamamış."

Kolumu morartacak derecede sıkarken çantasını koluna taktı. "Sizi kesinlikle şikayet edeceğim! Bu ne terbiyesizlik."
Doktorun cevabını beklemeden kapıya adımladı.

Arkamı dönüp beni kurtarması için yalvarırcasına baktım gözlerine. Ama onun kahverengi gözlerinde hiçbir duygu belirtisi görmedim. Dudağımı ısırıp göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Herkes bize doğru bakarken kolumdan çekiştirmeye devam ediyordu. Artık gerçekten sınırımdaydım, bu yere de zorla getirilmiştim zaten.

Sinirden titreyen bedenime aldırış göstermeden gevşetmedi tutuşlarını. Çok geçmeden bir yerde durduğunda ben hâlâ gözlerimi yerden ayırmıyordum.

"Buranın müdürü ya da müdür yardımcısı fark etmez, ikisinden birisine götürün beni!"

"Hanımefendi lütfen sakin olup bize ne olduğunu anlatın." dedi bir kadın. Oldukça endişeli ve telaşlı çıkıyordu sesi. Muhtemelen annemin delirmiş gibi gözüktüğünden olması gerek.

Refleksle yutkundum. Abartıyordu, homofobikliği gözünü bu kadar karartmış olamazdı, ya da olabilirdi.

"O herif-" lafını tamamlamadan sertçe çektim kolumu elinden. Ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerimle baktım ona. "Yeter." dedim ikimizin duyabileceği kadar.

Orion (bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin