Elimde tuttuğum sıcak bardağı bir sağ elime bir sol elime alarak koşar adımlarla gidip masanın üzerine bıraktım. Koluma yediğim kızgın demirden sonra sıcaktan nefret eder olmuştum ama ne olursa olsun sıcak kahveden vazgeçmezdim.
Sandalyeyi çekip yerime yerleştim. Dün annem hiçbir şey söylemeden çıkıp gitmişti evden. Odamdan salondaki sesleri net bir şekilde duyabildiğimden bunun abimin ricası olduğunu biliyordum.
Annem gittikten sonra abim beni soru yağmuruna tutsa da bir iki tanesi hariç hepsini cevapsız bıraktım.
Abimi ne kadar sevmeyi denesem de olmuyordu işte, beceremiyordum. Bir kere homofobik olması sevmeme sebeplerimin başında geliyordu.
Yüksek ihtimalle sevdiği biricik kardeşinin eşcinsel olduğunu duyduğunda şok geçirecekti ve sevgisinden geriye hiçbir şey kalmayacaktı.
Kapının açılma sesiyle dönmüş olduğunu anladım. Yüzünü bile görmediğim, şöförün bahsettiği adamla konuşmaya gideceğini söylemişti. Bir şey olursa ondan yardım isteyeceğimi sanıyorlarsa yanılıyorlardı. Annemle ilgisi olan kimseden hayır gelmezdi.
"Ben geldim." diye seslendi içeriden. Bunu zaten biliyorum demek geldi içimden ama hiçbir şey söylemeden arkama yaslanarak elimdeki kitabın rastgele bir sayfasını açtım.
Yanıma gelerek özenle düzelttiğim saçlarımı karıştırdığında sinirle homurdandım. "Bunu yapmamanı söylemiştim."
"Seninle uğraşmak hoşuma gidiyor." dedi kahkaha atarak. Biraz uzakta kalan sandalyeyi çekerek yanıma oturdu.
"Ne okuyorsun?" açtığım sayfanın kaybolmaması amacıyla parmağımı sayfanın arasına koyarak kitabı kapattım ve kapağını gösterdim.
"Fahrenheit 451, güzel kitaptır. Çocukluğumda bir kaç kez bitirmiştim." dedi gülümseyerek.
"Ben de senin kitaplığında görüp başlamıştım zaten.""Hakikaten, benim okuduğum her kitabı en az bir kere okumuşsundur. Kütüphanemi ele geçirmiştin resmen."
"Kitaplara ilgiliyim, biliyorsun." dedim. Kitabı tekrar açarak az önceki sayfayı açtım.
Doğru söylemek gerekirse kitapları o kadar da fazla sevmezdim. Sadece belki abim kadar zeki olursam ailem tarafından sevilebileceğimi düşünmüştüm o kadar. Başka bir sebebi yoktu.
Açtığım sayfaya göz gezdirip "Bu yeri hatırlıyorum." dedi. Ardından sesli bir şekilde bir satır okudu.
"Beatty ölmek istiyordu.
Montag ağlarken, bunun doğru olduğunu biliyordu. Beatty ölmek istemişti." Bu yeri okurken üzülmem gerekiyormuş gibi hissetsem de üzülmemiştim.Şu an bu kitabı konuşmak, düzeltmek gerekirse bu kitabı abimle konuşmak aşırı sıkıcı geleceğinden konu değiştirdim.
"Ne konuştunuz onunla?" diye sordum. Direkt olarak kimi kastettiğimi anlamış, gözlerini kitaptan alarak gözlerime dikmişti.
"Sana iyi bakıp bakamayacağından emin oldum sadece."
Bu da neydi şimdi? "Bebek falan mıyım ben, kendi başımın çaresine bakamıyor muyum?" dedim öfkeli gözlerle.
"Öyle değil Ediz. Buraya derslerine daha iyi odaklanabilesin diye geldin ve dağın ortasında olan bu yerde yardımına koşacak birileri olmalı."
Demek öyle. Ben de tam annemin abime nasıl bir yalan söylediğini merak ediyordum. Cinsel yönelimimi abime söylememesinin tek nedeni çok sevdiği oğlunun katil olmaması olduğuna kalıbımı basarım.
"İhtiyacım yok, kendi kendime yeterim ben siz hiç merak etmeyin."Sandalyeyi arkaya doğru iterek yerimden kalktım.
Gideceğim sırada bileğimden tutarak beni durdurdu. Derin bir iç çekerek kafamı ona çevirdim."Yine ne var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orion (bxb)
Short StoryKaderime razı gelmiş gibi boynumu eğip doktorun sözlerinin beni kanatmasını bekledim. Kendimi buna çoktan hazırlamamış mıydım zaten? Neden bu kadar ağrıyordu kalbim. "Hanımefendi açıkçası burada ben de Yağız'a katılacağım. Bu bir hastalık değil."