Orada ne yapıyorsun?"Kafamı yavaşça çevirerek bana üstten bakan adama diktim gözlerimi. Gördüklerim vücudumun her bir noktasının titremesine sebebiyet veriyordu. Korkuyordum, bunu fark etmemeliydi.
"Sana diyorum Ediz. Napıyorsun?" sert bakışları delip geçecek türdendi. Hızlıca bir şeyler düşünmem gerekiyordu ancak beynim donmuştu.
"Ben, ben..." öksürdüm ve gözümün önüne düşen saçı elimle geriye iterek kendimi gülümsemeye zorladım. "Kitapların isimlerine bakıyordum. Okumayı oldukça severim, yanlışlıkla elimden kayınca çoğu düştü, üzgünüm. Hemen toplayacağım."
Elimi kitaplara doğru uzattım. "Bırak!" anlık olarak bağırdığında korkudan kalbim yerinden çıkacak zannettim. Derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım. "Bağırmak istemedim Ediz. Kolun acıyor senin o yüzden bırak ben hallederim."
"Ah, evet. Anlayışın için teşekkür ederim." diyerek kanepeye yöneldim. Hemen şu an evden gitmek için uğraşırsam şüpheleneceğini biliyordum. Bu yüzden olabildiğince doğal davranmalıydım. Deniz'in yanında ben deve nin yanında cüce gibiydim. Bana zarar vermek isterse eminim ki karşı koyacak gücüm olmazdı.
Elindeki hapı ve bir bardak suyu önümdeki cam masaya koydu. "İçtikten on dakika sonra etkisini gösterir ama söylemeliyim, biraz uyku yapıyor."
Anında kaşlarım çatıldı. "Uyku mu yapıyor?" beni zehirlemeye falan çalışmıyordu değil mi? Onun verdiği bir şeyi nasıl güvenip de içecektim şimdi? Ama eğer içmezsem şüpheli duruma düşmez miydim? Aklımda çok soru işareti oluşmuştu ve cevapları kayıptı.
"Evet, neden bana tekrarlatıyorsun? Tekrarlamayı sevmediğimi söylemiştim. Ben kitapları yerine koyacağım sen de bu sırada ilacı iç ve biraz uzan. Emin ellerdesin merak etme." söylediklerinin ardından göz kırptı ve rafların olduğu yere geçti.
Fırsat bu fırsat diyerek arkası dönükken hapı cebime sıkıştırdım. Asla ve asla o şeyi içmeyecektim! Kafamda hala o fotoğraflar vardı. Neyin nesiydi onlar? Çözecektim, hepsini çözecektim. Ya da ben çözemeden öldürülecektim.
Ben düşüncelerimle boğuşurken masadaki suyu aldım ve kafama diktim. "İçine zehir koydum."
Anında bütün suyu püskürttüm. "Ne!?"
Gülerek yanıma oturdu. "Şaka yaptım, şaka. Neden bu kadar korktun?" ağzımı silerken bardağı sertçe masaya bıraktım. "Böyle şaka mı olur? Ayrıca korkmadım sana öyle gelmiştir. Senden mi korkacağım, hah." dedim ve arkama yaslandım. Ellerimi bağdaş kurmuştum, titrediği belli olmasın diye...
Kolumdaki sızı geçmiyordu. Acıdan kıvranacak kadar canımı yakıyordu fakat bir şey diyemezdim. İlacı içtiğimi sanıyordu yani uykum gelmiş numarası da yapmam gerekecekti. Bu bahaneyle evden gidebilirdim değil mi?
Tabi verdiği gerçekten zehir değilse.Zehire karşı vücudum savunma geliştirmiş olamaz mıydı yani ne vardı bunda?
"Dersler nasıl gidiyor bakalım?" o da benim gibi arkasına yaslanmıştı. Ortam çok gericiydi.
"Dersler mm, harika gidiyor! Söylesene Deniz, merak ettim de annemle nasıl tanıştınız?"
"Güzel soru. Ama annenle ilgili konularla ilgilenmiyorsun sanıyordum?" dedi gözlerini kısarak.
"Annemle ilgilenmiyorum, seninle ilgileniyorum."
Bunu söylememi beklemiyor gibi gözüküyordu. "Ah öyle mi? Güzel o zaman. Annenle sıradan bir tanışmamız oldu her çalışan ve iş verenin olduğu gibi. İnternete iş ilanı koymuştu ve şirketine giderek öz geçmişimi sundum." dedi tane tane.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orion (bxb)
NouvellesKaderime razı gelmiş gibi boynumu eğip doktorun sözlerinin beni kanatmasını bekledim. Kendimi buna çoktan hazırlamamış mıydım zaten? Neden bu kadar ağrıyordu kalbim. "Hanımefendi açıkçası burada ben de Yağız'a katılacağım. Bu bir hastalık değil."