8- Paydesmiros

12 2 0
                                    

-2 gün sonra-

"Hazır mısın?"

"Evet."

Bronte, Wylan'ın sırtında ki çantaya bir silah daha koyup çantayı kapattı. 2 gün önce olanlardan sonra onun burada kalması ona tehlikeli geliyordu. Daha önce ormandan kaçamamıştı ama artık büyü gücü vardı, bu yüzden onlarla gelecekti.

Bütün orman Seth ile Sam'e kaldı. Umalım da savaş siz yokken başlamasın. Koskoca ormanı aklı başında sadece iki adamın koruyacak olması... Neyse.

"Rachel, kontrolü sana bırakıyorum onlara göz kulak ol ve (Rachel'a doğru fılsıldayarak) eğer kilerdeki yiyecekler biterse Seth'in balıklarına dadanın ve Luzia'nın kedileri ile birlik olun. Zaten Seth ve Sam burada ama ne olur ne olmaz yani söyleyeyim dedim."

Rachel keyifli bir şekilde gaklayarak onu onayladı ve kafasını Bronte'nin yanağına sürtüp omuzundan indi.

"Gel Wylan. Önce Paydesmiros'a gideceğiz."

Bronte ve Wylan eski ve büyük bir ağacın önüne kadar yürüdüler. Ağacın üstünde bir sürü düş kapanı, rüzgar çanı ve kumaş parçaları asmışlardı.

Bronte belindeki hançeri eline alıp avuç içini kesti ve kanı ağacın köküne damlattı.

Wylan yüzünü ekşitirken ağacın önünde bir insanın geçebileceği boyutta beyaz-gri bir geçit açıldı.

Bronte geçide adım attı ve gözden kayboldu. Wylan tedirgin bir şekilde etrafına bakındı ve geçidin önünde durdu. Bronte geçitten kafasını çıkarıp "Gelmiyor musun?" diye sorunca irkildi ve istemeyerek geçide adımını attı.

Midesi bulandı ve kusmamak için kendini zor tuttu. Etrafına bakındığında bambaşka bir yerde olduğunu anladı.

Etrafta bir sürü saray, ev, köşk ve daha bir sürü şey vardı. Ağaçlar aynı geçitte ki ağaç gibiydi. Ağaçların üzerlerine bir sürü düş kapanı, rüzgar çanı ve kumaş parçaları asmışlardı. Etrafta taze, serin bir hava vardı.

"Paydesmiros'a hoş geldin." dedi Bronte mutlu bir tavırla.

Farklı renklerde evlerden, amfitiyatrodan, üzerinde kocaman harflerle "Linfortion" yani kütüphane yazan bir yerden, nehirlerden, bir sürü insanın girip çıktığı bir binadan geçtiler.

Renkli cübbeli insanlar, adlarını bilmediği yaratıklar gördü, hepsi onlara iğrenerek bakıyordu. Hayır, hayır... Onlardan ziyade kanatlarına bakıyorlardı.

Wylan, Bronte'ye yaklaşıp kısık bir ses ile, " Neden herkes bize böyle kötü bakıyor? Bir şey yapmazlar, değil mi?"

"Biz Lanetliyiz Wylan. Biz onlar için siyah bir lekeyiz sadece. Merak etme öldürmezler ama göz hapsine almaktan da çekinmezler."

"Şurada insana hiç benzemeyen varlıklar var, onlara bile öyle bakmıyorlarda bize mi bakıyorlar, en azından biz daha çok insana benziyoruz."

"Onlar "Hizmetli Canlılar". Büyücüler veya elçiler onlara sahip olabilirler ama bize olamazlar, biz onlardan değiliz. Biz bu evrenin Équilibre tarafından seçilmiş istisnalarıyız."

Bronte'nin sözünden sonra Wylan herhangi bir şey söylemedi ve bir süre sonra saraya vardılar.

Sarayın önünde üç kişinin devasa heykeli vardı: Vié, Pitié ve Aspect.

Karga Kraliçe ve Lanet (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin